99 ACVE HURMASI (akik
taşlarının) MASALI 93
“ Şâkirtleri taş yonarlar, yonup üstada sunarlar
Allah'ın ismin anarlar, ol taşın her paresinde.”
(Hacı Bayramı Veli )
Allah'ın ismin anarlar, ol taşın her paresinde.”
(Hacı Bayramı Veli )
tüm dervişler ve mason taş ustaları buraya J!...
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..bugün Sana siyah bazalt taşı kadar ağır, makam sahibi bir masal yazacağıma inanıyorum. çok okumam gerekti. kopyaladığım 100 sayfayı elemem ve şimdiye dek anladıklarımı onlara monte edip,yeni idrakimle yorumlayacak öze indirgemem ise çok zor..tam üç gündür bunun için çalıştığım halde ne okuyabiliyor, nede yazabiliyorum. şimdi merakla işe koyulup, yazdıkça elemeye ve yazarken okumaya karar verdim. geldiğim tefekkür makamı TAŞ olduğu için ve kardeşim Mü de, uzun zamandır arayıp bulamadığım ,onunda tesadüfen bulduğu putlar kitabı yanında, TÜRKLERDE TAŞLA İLGİLİ İNANÇLAR (Doç. Dr Hikmet TANYU) dosyasını bu hafta yollamıştı. yani yapmam gerekeni tabii ki anladım…ama çok zorlanıyorum.ilk defa bu kadar yazmaktan bıktım,gına geldi. artık yazmayacağım. çok şükür ki sıkıldım.. Hiç bitmeyecek gibi.
…hepimiz
taş
höyükleri-tümülüs-piramit-atadirek -
dikili taşları biliriz . işte şimdi bu taş
küt’ü ilk nasıl ve neden başladı anlamaya çalışacağız. sadece okurken aklınızda
taş’ın, yaratılışın CEMadat evresi
olduğunu –insan bedeninde ise kemiklere
tekabül ettiğini daima aklınızda tutmanızı rica ediyorum.. taşlarında
bir zikri vardır. sabır taşı da çatlar, içinden sular seller akar değil mi?
(*çift başlı-çift dilli –çift cinsiyetli Şahmer(d)an’ımız olan omur asa suyunu hayal edin lütfen! ve 7 mertebeli 33 omurumuzun düğümlerini! … hazinenizi bekleyen o yılanı)
o halde aklınızın bir yanında tutun ki; cennet bedenimizden bize hatıra olarak sadece tırnaklarımız ve orada sonsuzca olan doyum hazzından bir kuplecik tadımlık hatıra kaldı?! ve cennetle alakalı ayetlerde, cennetin tariflerinde hep şeffaf-latif huri gılmanları, cevherden imal edilmiş cennet tabiatını da hayal ederek, bunlara ekleyin! ve şimdi hayal edin ki, cennette asla bozulma, kokma yok!!yanii..mücevher ve o cevher tabiatından yaratılan cevher ruhu , kendi asli hali olan cennette nasıl bozulabilir ki, değil mi?!!yaaa.işte mesele bu kadar basit.her eşyanın kendine ait bir alemi ve tabiatı asliyesi-kendi kanunları vardır.
(*çift başlı-çift dilli –çift cinsiyetli Şahmer(d)an’ımız olan omur asa suyunu hayal edin lütfen! ve 7 mertebeli 33 omurumuzun düğümlerini! … hazinenizi bekleyen o yılanı)
o halde aklınızın bir yanında tutun ki; cennet bedenimizden bize hatıra olarak sadece tırnaklarımız ve orada sonsuzca olan doyum hazzından bir kuplecik tadımlık hatıra kaldı?! ve cennetle alakalı ayetlerde, cennetin tariflerinde hep şeffaf-latif huri gılmanları, cevherden imal edilmiş cennet tabiatını da hayal ederek, bunlara ekleyin! ve şimdi hayal edin ki, cennette asla bozulma, kokma yok!!yanii..mücevher ve o cevher tabiatından yaratılan cevher ruhu , kendi asli hali olan cennette nasıl bozulabilir ki, değil mi?!!yaaa.işte mesele bu kadar basit.her eşyanın kendine ait bir alemi ve tabiatı asliyesi-kendi kanunları vardır.
gelelim cemadata; taş’a toprağa..yaratımın ham
maddesine.. hepimizin aslı toprak ve su (zerre=toprak+ su=sperm) .TA-HA.. KUYRUKLU YILDIZ.ve tüm kuyruklu
yıldızlar nedir ?!!donmuş sulardır değil mi?
her şeyin asa suyundan yaratılması |
tüm bu bilgileri, dinlerden azade olup-
ateist olmak içinde kullanılabilir- yani hem sapar, hem saptırtabiliriz.. veyahut bizim yaptığımız gibi ,tüm
öğretilerin tek bir ana kaynaktan çıktığının olağanüstü ilk haline gidip, tevhid edip, her yaratılmış manayı
birlemeğe, CEM’AD’ATa =CENNETE erebiliriz...
her şeyin sudan yaratılması mührü |
böylece,
Yaratıldığımızdan beri aynı sembollerle aynı rüyaları gören bizler, aynı izleri
takip ede ede, manevi yol alışımızda ki şaşmaz ilahi
kanunları daha kolay anlar ve daima TEK BİR YARATICININ VAR OLDUĞUNA İMANımızı
da sarsılmaz bir temel taşına döndürüp, belki bizlerde ULU SEMÂHANEDE birer
dikilitaş sahibi olabilirizJ!..
burada seçim size kalmıştır. ya mavi hapı
içeceksiniz, yada kırmızı trene bineceksinizJ...
ve.. en kadim taş efsanesi ile taşların esrarına, şimdiye dek yapılmamış bir yolculuğa çıkıyoruz .lütfen sıkı durunuz. gideceğimiz yerden atılacak şahap ışın oklarına-astroitlere hedef olabilirsiniz ki, bu normaldir. korunma dualarınızı kuşanınız …kalkanlar yukarıJ!!
“Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin uçlarından bucaklarından geçip gitmeye gücünüz yeterse geçip gidin. Büyük bir güç olmadıkça geçip gidemezsiniz.”( 55 / RAHMÂN – 33)
“Andolsun,
gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde (altı
evrede) yarattık. Bize bir yorgunluk da
dokunmadı” (KÂF SURESİ 50/ 38)
Hurri kaynaklı Hitit efsanesi.
Başlıca üç şiirden meydana gelir. Birincisinde, gök krallığı
için baba-oğul tanrılar(esmalar) arasında
yapılan mücadele anlatılır. Gök krallığının ilk sahibi Alalu'ya karşı oğlu Anu (cennet) ayaklanarak krallığı eline geçirir.
Fakat krallığının dokuzuncu yılında Anu'ya karşı da oğlu Kumarbi isyan eder. Meydana
gelen mücadelede Kumarbi babasının
erkeklik uzvunu ısırır. (*ana kaynağı bulduk bakın; OSİRİS’in
erkeklik uzvunun kardeşi SET tarafından kesilip, Nil Nehri’ ndeki OANNES BALIK
tarafından yenilmesinin köküne geldikJ..ayrıca yunan mitolojisinde
Kronos-Satürn’ü yenen, oğul Jüpiter- Zeus’da aynını babasına yapmıştı..ve.).
O zaman Anu, oğluna «Şimdi felâketi
yuttun. Seni üç korkunç tanrıya gebe bıraktım» diyerek yere tükürür. Bunun
üzerine yer gebe kalır ve fırtına tanrısı ile Aranzah (bugün Dicle) nehri ve Taşmişu adlı tanrısal mahlûk dünyaya gelir (Adem’in
madde dünyada taş heykelinin yaratılması).
(*Alalu’yu
hatırlayalım lütfen.Eski Mısır’da ölüler kitabında bir insan ruhunun gidebileceği en son yer kamışlık tarlası olan
ruhlar-nur sütunlarının semasını izlemesi ve izlerken de hayranlıkla “Alalu “diye
bağırması idi değil mi?(3 defa ululanmışlık demek
olan ULUULUULU.. böylece bozkurt Asenayı da kendi içinizden tefekkür
edebilirsiniz). ewett..ve daha sonra ölünün ruhu,kalacağı yıldıza, RA
kayığıyla ulaşır.bu, güneşin sabah doğumuna ve akşam batımına şahitlikle eşlik eder..yanii,pervane' nin NUR’KAYNAĞI- ateşe düşüp dönüşmesiyle ait olduğu ilk hale dönmesidir.)
İkinci şiir, Ullikummi şiiridir (Yunanlıların Typhon efsanesinin ana kaynağı.. Ullikummi
gibi Typhon da Yer'in (Gaia) oğludur ve memleketi Fenike-Kilikya'dır.yani bu
bize öğretir ve ispat eder ki, batının altın çocuğu Helen’de bir Türk’tür J).. Burada dünya krallığını eline geçiren
Kumarbi, Kummiya (Kutmukhi) şehri kralı olan oğlu, fırtına tanrısı ENLİL’e karşı mücadele etmek için
denizle anlaşarak Ullikummi isimli
diyorit taşından bir dağ yaratır. Bu yaratık hızla büyür; denizin
derinlikleri onun ancak beline kadar gelebilir.(yeryüzünde denizde bir mağmanın patlaması
ile oluşan ilk yanardağ sulardan böyle yükselmiştir)
diyorit taşının çok büyüyüp çok kuvvetli olduğu, taşın
sudan dışarıya çıkıp gökte mâbetlere ve Kuntarra evine yetiştiği" anlatılıyor(yani dağın başı bulutlu ve görünmezmiş). Bu taş
çocuk, üzerinde yeri, göğü ve denizi taşıyan Upelluri'nin sağ omzuna
dikilir. diyorit taşından yaratılmış Ullikummi İSİM’ li
oğlu aracılığıyle baba KUMarBİ maksadına ulaşır(artık yere
sağlam kazık çakılmış ve yer tabakası mağma üzerinde sabitlenmiştir.).diğer
Tanrılar (=ESMALAR) korkuyor, taşa
karşı savaşıyorlarsa da, diyorit taşı zaferi kazanıyor …Bu durum karşısında, fırtına tanrısı diğer tanrıların yardımını
ister. Nihayet akıl tanrısı EA bakırdan bir âletle Ullikummi'nin ayaklarını keser ve onu büyüler Sonuçta
fırtına tanrısı galip gelir.
“ Biz, yeryüzünü bir döşek, dağları da birer kazık yapmadık mı?” (NEBE suresi 78/6 ve 7.ayetler)
“ Biz, yeryüzünü bir döşek, dağları da birer kazık yapmadık mı?” (NEBE suresi 78/6 ve 7.ayetler)
Sümerce (Ku) Dağ demektir. bel ise HAVVA-BEL-KIZ dır (ata direği-osirisin belkemiği -insan dağını ayakta tutan 7 çakra-değirmen taşlı omurumuzdur..belsoyu aynı zamanda erlik suyundan doğan kadındır ).. bel soyundan doğanlar. işte burası çok önemli .çünkü bir belden doğanlar NAS ve HANNAS vardır, birde direk ruh soyu olup, yoldan doğanlar HAVAS vardır..….kubele- kibele-kabe hep aynı köktendir.taşın içindeki ruh gibi bir anlamda düşünebiliriz. veya taşa hayat veren, taşın içindeki SU= AB-İB-KALB-BABA gibi de anlayabiliriz..
(* vee..Truva savaşındaki kahraman Aşil veya diğer yarı tanrısal
yaratılmış herkesin en zayıf yeri topuğudur değil mi? o halde topuklarımızdaki
sırra dikkat!!.).
ayrıca ; İsis, kendisine bir türlü sır ismi(İSMİ AZÂMI)
söylemeyen kocası Osiris’i, yarattığı bir yılana topuğundan sokturtup, onun ölümsüzlüğünü-
dünya şartlarında-bir genetiğe mahkum ederek, onu yener..(*peygamber efendimiz :"mümin aynı yerden topuğunu yılana ikinci defa ısıttırmaz "der hatırlayalım lütfen). ve
böylece, milyonlarca sene yaşayan Osiris aniden yaşlanarak güçten düşüp, hızla
ölüme mahkum olur. Anaç ve iyilik meleği sevgili kız kardeşi ve karısı olan İSİS nihayet istediğine ulaşır.. Osiris’in kalbine nefes ettiği gizli sır
ismi ile İsis, GÖNÜL ÇOCUĞU MEHDİ
HORUS RA’sını doğurur..artık yol devam edecek, her İnsan-ı Kamil
makamındaki kişi HORUS RA ,kanun koyucu
–makam sahibi-HÜR AKIL –HAYAT ENERJİSİ-alemin çarkçıbaşı olacaktır..
Tanrı mineralde uyudu,
Bitkide düş kurdu,
Hayvanda uyandı,
İnsanda kendini buldu. /Ömer Hayyam
Sevdiğim.. anlaşılan o ki,Sümer efsanesindeki taşlar meclisi bize “ KÜN EMRİ” ile, ilk büyük var sayılan patlamada yayılan taşların, henüz görevlerine tayin edilmeden evvelki, ilk kaos hallerini anlatıyor. *tanrıların savaşı-kavgası-çocukların dayanılmaz gürültülü tepişme sesi olarak anlatılanınsa; (göğün ve yerin belli kanunlar için nizama sokulması hakkındaki malumatın, o devre göre ilk anlatımları olduğudur. hakikatte anlatımın bu derece zorlanışı çevirim hatası olup, yetersiz maddi=manevi ilimler yüzündendir. bu sıkıcılık bize ait değildir. bize bunu akıcı şekilde anlatamayandandırJ).*zira, Yaratıcımız bizim organlarımızın işleyiş sesini bize yalıtmamış olsa idi ,hepimiz aklımızı yitirir veya o ses yüzünden kafamızı duvarlara vura vura kendimizi parçalardık biliyor muydunuz?!sadece bunun şükrünü dahi eda edemeyiz. asla!.
vee.. tüm taşlar böyle yavaş yavaş yerine otururken,
istenen tasarımda ortaya şah eser olarak tenezzül eder…eğer bir mücevver
tasarımcısı olmak istiyorsak hangi taş,hangi taşın yanına gider bilen bir
HAKKÂK olmak lazımdır değil miJ?!
şimdi gelelim Sümer’de, BİZİM GÜNEŞ’İMİZİN İLK PATLAMASI ESNASINDA ONDAN AYRILAN PARÇA ÇOCUKLARININ ALDIĞI İSİMLERE ..GÖREVLERİNE-
ANLAMLARINA ..bunu anlarsak eğer, eski Mısır’da ölülerin neden
güneşin-ŞAMAŞ’ın ana kaynağına kavuşup, artık IŞIK-NUR olup, her gün GÜNEŞLE doğup batarak huzura erip, mutlu sona erişini de
kavrarız..zira kainatta sayısız güneş sistemi ve sayısız alem vardır.varlık
sadece bizim gördüğümüzü sandığımız Ademoğlu denen biz iki ayaklılardan
mürekkeb değildir. ama ALEM-İ KEBİR KOZMOS’ unu tamamen CEM edip, kendisinde
toplayan ALEMİ SUĞRA da bu iki ayaklı-iki dikilitaş üzerine yükselen büst olan,
heykel-i toprak İNSAN’ dır..
Sümerde güneşin patlaması ile
parçalara ayrılan göktaşlarının o devirdeki isimleri ve ilk hallerine dair
malumat: (Talihleri Tayin edilen: Nebat taşı, KAŞURRU ve SA taşlarının tel' ini; SAG. KAL. veya GUL. taşı,
(*Bu taş..harpte
Ninurta'nın sadık dostlarını korkuttuğu için esarete mahküm edilmişti.); ESİ=(akatças ı) U Ş U Taşı= diyorit (sert bir taş olup
mücadelenin başında isyancılarla birlikte Ninurta'ya "karşı hareket
etmiştir)… NA TAŞI, Akkatçası muhtemelen Na'u,(*Harbin başında
Ninur'taya karşı mücadeleyi idare
edecek reisin seçilmesi için taşlar tarafından, zar atma merasimine iştirak ettiğinden lânetlenmiştir. Kullanılırken o bir domuz gibi uslu uslu yatacaktır.
Ufalana Ufalana yok olacak ve
nihayet suya kaybolacaktır).. A. LAL TAŞI, Akkatçaya Sumerce'den iktibas
edilmiş" Akıllı ve muti bir şekilde Ninurta’ nın yanında kalmıştır. Bundan
dolayı ufalanmayacaktır. Bilâkis düşman memleketinde Ninurta'nın vazifesini görecektir.(*
bu taştan muharebe gürzleri yapılmakta idi. Tanrı veya kral bu gürzle harbi kazandıktan sonra, bunlar votif eşyası olarak mâbetlere konacaktır.)..KA .Gİ.NA =
hakikatın ağzı(Akatçası şadânu'dur).
Harpte
parlak gözleri ile etrafına bakınmakta ve düşmana korkunç harp naraları savurmakta
idi. (*şimdi, Eski
Mısır mitolojisindeki Osiris’in yarattığı ve çok gürültü yapan çocuklarına ceza
vermek için gazaplanınca, gözlerindeki ışık olan, yani karısı ve
kızkardeşi İSİS’in diğer versiyonu olan
kızı aslan SEKMET’i hatırlıyoruz lütfen. bakın hem Sekmet’in, hem de Hint mitolojisindeki siyah taş KALİ -beyaz
taş ŞİVA nın-yani yin yang 'ın ilk halini keşfettik değil mi? ewetJ!)
Verdana Ninurta, onu asilerle beraber yakaladığı zaman, bu hizmetinden dolayı hayatını bağışladı. ve onu taşların hâkimliğine tâyin etti. Güneş tanrısı diğer tanrılar arasında hangi kuvvete sahip ise, hakikat taşı da taşlar arasında aynı kuvvetin sahibidir. bunu mihenk taşı olarak kabul etmek mecburiyeti vardır. “Onun hakikat taşı olduğu ve bunun için yalan ile doğruyu ayırt edip, efendisi güneş tanrısına bildirdiği" zikredilir."(YANİ KELİME-İ TEVHİD dersi verilmiş=Hak ile batılı ayırt etmeye yetkin kılınmış tır).
KA.Gİ.NATİL.LA
= Canlı hakikat taşı"; GİR.ZU.GAL = "parıldayan" parütu diye bir ismi daha vardır. Kardeşleri arasında yalnız o tanrıya kol kaldırmadığı için
diğer taşlar ona ubûdiyet edeceklerdir. Ve o mâbetlerin ve sarayların süsü
olarak kullanılacaktır." Algaraiş
taşı, bu da Ninurta ya katılmakta tereddüt
ettiğinden lânetlenmekte, günlük eşya yapılmasına mahküm edilmektedir. Gene
Ninurta'nın tarafını tuttuğundan, tapınaklarda günlük kült takdimeleri için
tabak yapılma mükâfatına ulaşmıştır..
DU.Şİ ADU = Zümrüt… SAMTU= kırmızı taş = kırmızı akik… HULÂLU = sarı akik… ZA.GİN.NA =lâcivert taşı … GİR.ZU.GAL= "büyük dişli bıçak. İki taraftan birisini seçmeyip kâh ona, kâh ötekine koştuğundan Ninurta'nın lânetine uğruyor, boynuzları kesilerek bir torba gibi yırtılıp, arpa maltı gibi ezilecektir.""Bunlardan başka henüz ne olduğu etraflıca anlaşılamayan muhtelif taşlar vardır: immana ve aliga taşları ; barda, dubban ve uruttum taşları ; şagara taşı; marhuşa taşı ; siptu taşı ; tutu, engisak ve aşnan taşları ; ullânu taşı."
DU.Şİ ADU = Zümrüt… SAMTU= kırmızı taş = kırmızı akik… HULÂLU = sarı akik… ZA.GİN.NA =lâcivert taşı … GİR.ZU.GAL= "büyük dişli bıçak. İki taraftan birisini seçmeyip kâh ona, kâh ötekine koştuğundan Ninurta'nın lânetine uğruyor, boynuzları kesilerek bir torba gibi yırtılıp, arpa maltı gibi ezilecektir.""Bunlardan başka henüz ne olduğu etraflıca anlaşılamayan muhtelif taşlar vardır: immana ve aliga taşları ; barda, dubban ve uruttum taşları ; şagara taşı; marhuşa taşı ; siptu taşı ; tutu, engisak ve aşnan taşları ; ullânu taşı."
HERMETİZMDE TAŞ SEMBOLÜ....Eski Yunan da işaret –mezar taşı-sınır-hudut(Terminus)-arasat –kelime-i tevhid yani hak ile batılı ayıran taş anlamına HERMES denmiştirJ. HERMES’in bir adı da Sümerce haberci-nebi-peygamber demek olan NABU’dur.. çünkü O, 3 defa ululanmıştır. . Hermes’e yüklenen iki kanatlı ilahi ULAK’lık buradan gelmektedir. HERMES aynı zamanda dünya ve ahireti birbirlerine bağlayan kayıkçı sembolü KHARON ile de ilişiktir(*koryon=Zar,sınır örtüsü, örtü, embriyonun dış zarı. (la) Chorion). hermes taşları bazen fallik (konik) yani üreme organı sembolü olan dikili taşlardır ve üzerine zaman zaman soyların devamı ve kutsaması adına zeytinyağı sürüldüğü taa ilk dönemden günümüze devam edegelmiştir...çünkü ilk insana kadın ve erkeğin birleşmesi ve ikisinden yeni bir varlık meydana gelmesi çok olağanüstü gelmiş, buna hayran olup,dişil ve eril prensibini yani ” OL EMRİNİ “ her sembole yerleştirmişlerdir..
eski Roma TAŞ hukuksal yemin törenleri Mitolojide ZAMAN= Zûhal-SATÜRN -Cronos’un oğlu olup, bir LAPİS TAŞ tanrılığı da atfedilen şansların en büyüğü-yüce talih mavi JÜPİTER (Marduk=BEL-OK=İNSAN-I KAMİL makamı-mabedi üçgen (Zeus-Thor)) huzurunda sembolik olarak taş atılarak yapılırdı…
Eski insanlar Taş’ın içinde bir kuvvet , bir ruh, bir
mana olduğuna ve bu mananın da sadece yöneticilerde bedenlenerek, onunla bütünleştiğine inanırlarmış..
o yüzden de; YARI TANRI OLDUĞUNA İNANDIKLARI , çok özel astronomik zamanlarda
doğmuş ve belli üstün yetileri gözlemlenen kişileri
bebekliğinden itibaren takip eder, bunları
tapınaklarda insiye ederek yetiştirir, onları
lider olarak seçerlerdi..
ayrıca tabiattaki tüm cemadat, nebadat, hayvanat ruh
kuvvelerine inanıp,onları suret haline getirip, zamanla anlamını unutup
tapınmaya başladıkları içinde, ilk putperestlik- panteizmi doğurmuşlardır.
Yahudilik ve Hristiyanlıkta Taş İnancı :
Thelet –çivit mavi (*Jüpiter=Marduk) KELİME-İ TEVHİD rengi ilahi vahiy ile eşdeğerdir.. Mavi renk on emir ile bağdaştırılır. Yahudiler inanır ki; hz Musa ve ihtiyarlar Sina Dağı'na çıktıklarında, Tanrı onlara Safir (mavi) zemin üzerinde gözüktü ve on emiri yine bu taşa yazdı; bu nedenle giysilerindeki mavi renk Tanrı'nın kanunlarını hatırlatan kalıcı bir renk oldu...
Hz.Nuh’un Sam adlı oğlundan türeyen İsraillilerin de türlü taşlara tapındıkları,
onları kutsal tanıdıkları tevratla ve
devam eden incil’deki kaya hadisleri ile sabittir..bozulmuş eski ahitte sık sık
taşlara övgü ve taşları put edinmeye şiddetli ikaz vardır..
Hz Musa, Tur Dağında
Yaratıcıyı görmek istediğinde onun miracı Dağ’a tecelli eden ATEŞ’ten oldu ve
TUR DAĞI 6 PARÇAYA AYRILDI. rivayete göre; Şam ülkesinde Hicaz topraklarına
savruldu,düştü.1. parçasının adı
SÜBEYR’dir ..2. parçasının ki
As’ur ,3. Parçasının da adı :HİR’A dır… öteki 3 parçası da Medine’ye
düştü ki: birisine UHUD, birisine RIDVAN, ötekine de ERKA derler.. .
... O çöllerde taş yoktu.ama hz Musa’nın ,Sina Dağından yanında getirdiği bir taş vardı,ki onu kıble edinmek için getirmişti. ve ona asasını vurduğunda, o taştan 12 kabile için 12 ayrı su fışkırdı. her kavim kendi suyunu içti ve diğerininkini içmeye izin verilmedi.. (Tarihi Taberi’den alıntıdır)
MİMARİDE SÜTUNLAR… SÜLEYMAN MABEDİ'NİN SIRRI... Hz. Süleyman’ın Kent surlarının temelleri her türlü değerli taşla bezenmişti.1. temel taşı yeşimdi,2.lacivert taşıydı, 3. akik, 4.zümrüt, 5. damarlı akik, 6.kırmızı akik, 7.sarı yakut,8.beril, 9.topaz, 10.sarıca zümrüt, 11.gök yakut, 12.ametistti.. va.21:10-20
ESKİ AHİTTE TAŞLAR: "Ve onun
içine taş yuvalara, dört sıra taş koyacaksın; bir sıra, kırmızı akik, sarı yakut, ve zümrüt, birinci sıra; ve ikinci sıra, kızıl yakut, safir, ve
beyaz akik; ve üçüncü sıra, gök
yakut, Süleyman taşı, ve mor yakut; ve dördüncü
sıra, gök zümrüt, ve akik, ve yeşim olacak; onlar altın yuvalarına kakılacak. Ve taşlar İsrail oğullarının
adlarına göre, adlara göre on iki olacak...
eski ahitte ,değerli taşların sıralaması ile çerçeve içine alınmış olan kahin göğüslükleri altın levhadandı.. göğüslüklerin ortasına RABBE MUKADDES yazısı emredilmişti.
eski ahitte ,değerli taşların sıralaması ile çerçeve içine alınmış olan kahin göğüslükleri altın levhadandı.. göğüslüklerin ortasına RABBE MUKADDES yazısı emredilmişti.
Burada da cennetteki cevheri yapıya atıf
vardır…bakıyoruz lütfen..
' "Sen Aden de, Allah’ın bahçesinde, idin; sarı yakut, kırmızı akik, ve beyaz akik, gök zümrüt, akik, yeşim, safir, kızıl yakut, zümrüt taşları ile, bütün değerli taşlarla, ve altınla kaplanmıştın ; teflerinin ve zurnalarımın işçiliği sende idi; Yaratıldığın gün hazırlanmıştılar.'"
' "Sen Aden de, Allah’ın bahçesinde, idin; sarı yakut, kırmızı akik, ve beyaz akik, gök zümrüt, akik, yeşim, safir, kızıl yakut, zümrüt taşları ile, bütün değerli taşlarla, ve altınla kaplanmıştın ; teflerinin ve zurnalarımın işçiliği sende idi; Yaratıldığın gün hazırlanmıştılar.'"
MUALLAK TAŞI HAKKINDA MALUMAT....yahudi inancına göre dünyanın ortasında bulunan İsrail'in, onun ortasında bulunan Yeruşalem'in, ve onun ortasında bulunan Beyt ha—mikdaş (Süleyman mâbedi) ın ortasında bulunmaktadır. Dünya ondan vücuda getirilmiştir. Bundan dolayı temel taşı denilmiştir. Bu taştan Mişna'da da bahsedilmektedir. (Yomea 5,2)… bu taşın Tanrı’nın evi olacak diye buraya temel taşı olarak ilk peygamber zamanında konduğuna inanılırmış.. ve hz İbrahim'in hz.İshak'ı burada kurban etmek istediğini kabul ederlermiş..
hz. Yakup'un babasının evinden ayrıldığı zaman üzerinde uyuduğu ve merdiven-mirac rüyasını gördüğü mekanda burasıdır ve uyandığında o yere bir taş dikip, üzerine ZEYTİNYAĞI DÖKÜP, O’NU O ZAMANIN RİTÜELLERİNE GÖRE MESH ETMİŞTİR..adına BEYT EL MAKDES denmiştir..
(*Müslümanlar Kudüs (Kubbedüs- sahra) muallak taşından peygamber efendimizin Mirac'a yükseldiğine inanır....ayrıca..PEYGAMBERİMİZ EFENDİMİZE de iki defa zeytinyağı hediye geldiği ve bu yağları bedenine sürdüğünü çook eskiden okumuştum ve buraya kaydetmek istedim.)
BEN BEN TAŞI: Türkçe'de hudud veya sınırlara dikilen sivri-KONİK taşlara BEN BEN denir. Ben ve men sözleri özde aynıdır.."Eski Mısır’da Venüs’ ün simgesi olan Bennu –Anka kuşu iki defa ölüm-iki defa doğumdu. yani tekrar tekrar yaratılış..(Bennu ,güneşi ve güneş tanrısı Ra’nın ruhu- BA’yı temsil ediyordu ) SABAH GÜNEŞİ Venüs gezegenine “Bennu-Asar’ın gemisinin yıldızı denirdi (Asar, Osiris’in Mısırca ismidir). AKŞAM GÜNEŞİ ikinci defa doğan VENÜS bu defa İsis (İştar) olarak isim alırdı.. yani gündüz erildir, gece ise ahhh LEYLA ahhh LEYLA dır..
BALBAL TAŞI.. eski devirlerde bir yönetici sahip olduğu yere bir
hudut-işaret taşı yanında, kendisinin-atalarından birinin heykel anıtını da
dikerdi. ve buna Balbal denilirdi. zamanla bunlara tapınılmaya başlanıp puta
dönüştürdüler..
YADA TAŞI…( yeryüzünde sadece Türklere verilen izinle; ellerindeki taşı kullanarak dolu, kar, yağmur yağdırma sanatı yetkisi)
YADA TAŞI…( yeryüzünde sadece Türklere verilen izinle; ellerindeki taşı kullanarak dolu, kar, yağmur yağdırma sanatı yetkisi)
Mücmel el Tevarih vel Kasas" adlı kitapta
"Türklere ait 11. babta "hz. Nuh"un
oğlu Yafes"e yağmur duası öğrettiği ve "ona İsmi Azam’ ı bellettiği, "Yafes" in de bunu bir taşa kazdırdıktan
sonra muska gibi boynuna asarak "Ceyhun" havalisine gelip
oturduğunu, ve Oğuzlar arasında bu yağmur taşı elde etmek için çatışmalar
olduğunu, "Yafes"in vefatını
müteakip çocukları arasında çekilen kurada "YEDE
TAŞI", " oğlu TÜRK"e isabet ettiği halde , diğer oğlu GOZ"
ona sahte bir taş vererek asıl taşı" sakladığını, sonra işin
anlaşılarak arada savaşlar olduğunu
belirtiliyor.
Orhun-Kül Tiğin yazıtı |
Buğu
Handan otuz göbek sonra Yulug Tekin hakan olur
ve Çin padişahının kızıyla evlenmek ister.Türklerden çok korkan Çinliler, çeyiz
olarak KUT DAĞINI isterler.Yulunghan
dağı verir.Çinliler etrafına odun yığarlar, üzerine sirke dökerler ve
dağı paramparça yaparlar. kuraklık başlar.7 gün sonra Yulanghan ölür ve her
yerden “GÖÇ,GÖÇ,GÖÇ sesleri gelmeye başlar ve
Oğuzlar göçe başlarlar. ses hiçbir yerde durmalarına izin vermez. en son
geldikleri yere BEŞ BALIK(beş şehir) adını verirler ve göç sesi kesilir.artık
burada yerleşirler..
T harfi ŞEKLİNDEKİ temel TAŞLARI.. T harfi şeklindeki taşlara şuanda bulunmuş en eski devir tapınakları olan Göbeklitepe’ de sıkça rastlarız.içiçe dairelerin en merkezinde karşılıklı iki T temel taşı vardır … Sümerlerde TUR, bir kaç farklı anlam için kullanılmıştır: Sihirli, kutsal taş kase ve prens, kral, büyük olan Turan / Duran ‘efendi’ (=gök tanrıya Dingir (gökde parlayan yıldız -Dingiri- Dingirek diyorlarmış) ..yani değirmenci tanrı ile eski mısırın yaratım sanatçısı- toprak çömlek yapıcı tanrısı PTAH aynıdır ve anlamı daima BABA dır..
her yıl aynı dönemlerde geçmek zorunda olduğum taş masallarına bakmak isterseniz:)
http://ruhumunmasali.blogspot.com.tr/2013/04/99-acve-hurmasi-akik-taslarnn-masali-49.html
http://ruhumunmasali.blogspot.com.tr/2012/09/99-acve-hurmasi-akik-taslarnn-masali-23_3767.html
****
karenin içinde bir başımayım
Yönsüsüzüm ve yörüngesizim
Ne kimseyi görebilir nede duyabilirim
tüm yönler bana çıkar bense her şeyim
tüm yönler bana çıkar bense her şeyim
SİYAH KARE BİR TAŞın içine hapsedilen çaresizlikle ortada duruyordu.kapı her
açılışında bir KaBe imamı siyah hırkasını ve beyaz başörtüsünü içeri atıp,
kapıyı kapatıyordu..
Sevdiğimm. bu Taş kitabı masalı çok ağır, sıkıcı, yapamıyorum.o yüzden bıraktım.yazdıklarımı,elediklerimi kaç defadır denememe rağmen okuyamıyorum. bence bu kadar yeter. Sana idrakimi yazacağım:TAŞ hakkında sonsuza dek yazılabileceğimi ve hiç bitmeyeceğini anladım.birde taş mertebesinde bir zevk olmadığını ve bu masalı o yüzden yazamadığıma inanıyorum. şimdi ise beni insan yapan en güzel yanıma duygusallığıma, hayvani karakterlerime büyük bir zevkle geçiyorum.. Allahım bütün hayvanlarımı çok seviyorum ya huu! ooh çok şükür! .bak yazışım bile hızlandı ve acaip gülmeye başladım..hııım demek ben taş mertebesine uygun biri değilimJ..
31 mart pazartesi…bir yerdeyim.yanıma bir hanım geliyor ki o çok acaip bir kadın.sanki
porselen bebek maskesi takmış.aaa !!bu inanılmaz zarif ,naif renkli makyajla
boyanmış porselen yüzlü hanım beni çocukluğumdan beri tanıyormuş ki, anlam
olarak anlıyorum. fakat ben onu hatırlayamadığım için kim olduğunu soruyorum.o
gülümsüyor ve kalkıp gidiyor. Sevdiğimm.. onun tüm başı saçsız porselen
bebekler gibi keldi.o kadar ince bir porselenden yapılmış ki!…uyanıyor ve
hüzünle şunu anlıyorum..hayıırr!!asla! onu kırmayacağım!!içinde hiçbir şey
olduğunu biliyorum,bunu bana yapma lütfen..kırmayacağım!!istemiyorum..
1 nisan Salı..uykuya dalmadan evvel bir an.kenarları ovalleştirilmiş, dikdörtgen ruby
renk taşlı altın bir yüzük,pırıltılar içinde sol el parmağa geçiyor….teşekkürler.taş
masalını yazmayı beceremesem de en azından hayalimde bu zorlu emeğime mükafat
geldi..belki bir gün yine taşlar hakkında yazmam gerekirse, sadece FÜSUS(FAS)= YÜZÜK TAŞLARI ndan
bahsetmeliyim..Sevdiğimm..Seni Seviyor ve özlüyorum. Seni severken özlemeyi Seviyorum. Hiç kavuşamayacak oluşumuzu Seviyorum. çünkü ben imkansızı istiyorum. bu taşlar bana fena dokundu ve sabır taşım en sonunda çatladı Sevdiğim. bak bu taş gibi, okunamayacak kadar sıkıcı masalın sonunda şimdi ben ağlıyorum…
nur cihan
04.04.2014
nuralem7@hotmail.com