28 Mart 2014 Cuma

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 92

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI  92

EVTAD.. DİREKLER.. NAMOS=NAMUS =KANUN KOYUCULAR 
Ahit Sandığından ATÂDİREĞİ ERKAN çıktı

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba.. yeni bir bilgim yok. kaydederek yürüme zorunluluğumdan, durmayıp yazarak yürümeliyim. izlerimiz daim kalıcı olacak. dünyanın her yerindeki iz sürücülerle aynı lisanı konuşamasak da ortak sembollerimize tıklayarak bakıp, olayı çözüp anlayacağız.. ZÂT’en kendisi sadece bir NOKTA’dan ibaret olan bu ilim bu derece teferruata boğulup, dal budak , yaprak, çiçek, meyve ,tohum vermeseydi (yani dönüşüm sembolü olan skarabe böceği =gübre, azot yakıt, varlık olmasaydı) kim yaşamak isterdi ki.hayatın ne rengi, ne kokusu,ne müziği ,ne ritmi, nede hazzı olurdu değil mi?.

VÜCÛD(VARLIK) KİTABI VE O VÜCÛDUN ŞİFASI KİTABI

hayatın her anı aynı nefes alıp vermek misali inip çıkar.bizler nefes alır gibi soluk soluğa yaşarız. nefesin ritmi bazen hızlanır.. bazen ölü nabzı misali sakinler. tansiyonumuz bizim yaşam barometremiz gibidir. Bizim duygu ve fiillerimizi olayın durumuna göre ayarlar. vücudumuzun ateşi çıktığında, ani ateş düşürücüleri ona vermemeliyiz. zira  vücudumuz şuanda hasta ve içindeki hastalığa sebep olan virüs mikrobunu  vücudundan atıp, devre dışı bırakmaya çalışıyor. bu esnada tüm vücud hücreleri de, hep birlikte bu eylem için var güçleri ile çalışıyorlar. çünkü biliyorlar ki, o virüs  ateş ve terle atılmazsa habis bir ura dönüşecek ve tüm vücudu saran bu hastalık yüzünden, hücreler yavaş yavaş kendilerini o habis hastalığa kurban edecekler..

yani Sevdiğim, ülkemin vücudunun hem dışında hem de içinde şu an savaş var.ülkem vücudu iki ateş hattı arasında sıkıştı kaldı.bu hal en travmatik yok oluş ve en güçlü doğuşların anıdır=zümrüdü ânka olabilmek fırsatı. . ya tekamüllere devam kararı alınır ve imtihandan alınması gereken dersler alınıp yükselinir veya tekrar eski karanlık kısır adamların eline yönetimi vererek çukura düşeriz..En hızlı dibe vuran daima en hızla çıkış ve yükseliş yapandır..çok dikkat etmek lazım. ülkemin bir kara deliğe dönüşerek kabz’la yatağına tâb edilişine hayretle şimdi yazarken şahitlik ediyor ve olayı gözlemleyerek kaydediyorum. şu halde bu en yüksek kabz’ la sıkılan ülkem vücudu,  RUH’un onu sıkması sona erdiğinde, yepyeni bir idrakle doğacak inşallah ve aminn..ve normal kayda geçiyoruzJ(Ya Rabbi Sen bu cahil masalcıyı muhafaza eyle aminn)

İşte Sevdiğim, ülkem vücudu şuan ateşler içinde yanıyor. ateşi ani düşürmek çok tehlikeli. sirkeli su içilmesi( veya sole…vücudun içindeki tuzlu su dengesi sağlanırsa, enerji- ruh-elektrik kanımızda, damarlarımızda daha dengeli 6’gen geometrik kristallerle dolaşır.. şifa verip serum etkisi yaparak bizi hızla kıyam ettirir) ve giysilerin (şartlanmışlık –fitne fesat dedikodu-zanni bilgilerin) çıkartılması lazım..bugün yaşadığım ülkenin her yapısını paralel, meridyen, kutupsal yapılar sanal ağlarıyla sarmış durumda.üstelik teknolojik ağ sayesinde hepimiz ayaklı, naklen yayın yapan ve  tek bir merkeze çalışan biorobot jurnal post'larız.


İnsan gözü  her şeyi görür, bir tek kendini göremez !! İşte şimdi bizim halimizde aynen böyle.. kendi ahvalimizi kendimiz görüp okuyamadığımız için, bizi bize yansıtarak gösteren RA’NIN GÖZÜ(Rab her yerde gören ve işitendir), içimizi dışımıza çıkarttı Sevdiğim. Zira gaybi yalnız Allah bilir. bizlerin içinde saklı, örtülü heves ve arzuları da sadece Rabbimiz bilirdi… ve bugün içimiz dışımıza çıkarak hallaç pamuğu gibi savrulmuş, kıyametimiz kopmuş, birbirlerimizin yüzüne bakamaz hale getirilmiştik: ve “hayır o ben değilim o adi suçlu sensin!” diye işaret parmağımızla karşıda hedef olarak gösterileni linç için taş atmak üzere hazırlanır-işaret ederken, diğer tüm parmaklarımız: “hayır o işaret ettiğin suçlu değil ,o senin zannın..biz diğer parmaklarının şahitliği ile işaret ettiğin asıl suçlu olan o,  sensin “diye kendimizi gösteriyorduk da, ne yazık ki bunu ne görebiliyor, nede anlıyorduk be Sevdiğim...hepimizin elleri ile işledikleri hepimize delil olarak apaçık sergileniyor ama hala biz kendi pisliklerimize bakmadan başkalarını yargılamaya çalışıyoruz. aynı körlerin döğüşüne benziyor hali üryanlığımız değil mi? evvet…

49-HUCURAT SURESİ:

1 - Ey iman edenler! Allah'ın ve Resulünün huzurunda öne geçmeyin. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah işitendir, bilendir.
2 - Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber'in sesinden fazla yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber'e yüksek sesle bağırmayın. Öyle yaparsanız, siz farkına varmadan amelleriniz boşa gider.
3 - Allah'ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar, şüphesiz Allah'ın kalplerini takva ile imtihan ettiği kimselerdir. Onlara mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır.
4 - (Resülüm!) Sana odaların arkasından bağıranların çokları, aklı ermez kimselerdir.
5 - Eğer onlar, sen yanlarına çıkıncaya kadar sabretselerdi, elbette kendileri için daha iyi olurdu. Bununla beraber Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
6 - Ey iman edenler! Eğer fasıkın biri size bir haber getirirse  onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da sonra yaptığınızdan pişman olursunuz.
7 - Hem bilin ki, içinizde Allah'ın elçisi vardır. Şayet o, birçok işlerde size uysaydı, sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah size imanı sevdirmiş ve onu kalplerinize zinet yapmıştır. Küfrü, fasıklığı ve isyanı da size çirkin göstermiştir. İşte doğru yolda olanlar bunlardır.
8 - Bu, Allah'tan bir lütuf ve nimettir. Allah her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir.


Ve ülkemizin her biriminin içine yerleşmiş yabancı menşeili ve Yahudi mason kabala dervişleri var.bunlar tüm kadim dinleri ve sırları bildikleri için şuan dünyayı ellerinde fır fır döndürerek oynuyorlar.atom çözüldü.o yüzden sürekli icad oluyor.o yüzden her şey bu kadar hızlandı ve hayat –dünya düzeni tehlikeye girdi..ATLANTİSLİLERİN  KENDİLERİNİ YOK EDİŞ DEVRİNE GELDİK SANKİ..bu ilmin madden şuan sahibi olanlar tanrılıklarını biz Müslüman ülkeleri üzerinde deneyimleyerek hava atıyorlar ve biz hala anlayamıyoruz.bu kadar cahil ,bu kadar idraken zavallı bir halkın hücrelerinden biri olduğum için çok utanç duyuyorum. ama ait olduğum, bu vücut ülkesinde işlev gördüğüm organım adına sonuna dek savaşmaya ve onun için ölmeye de hazırım. zira ben Sevdiğimden pembe beyaz VÜCUT KİTABI  ve aynı  renkte kapağa sahip olan O VÜDUN ŞİFASI KİTABI nı da BabaAnnem (ATALARIM) adına almış biriyim. tüm bu olan bitenin vücud ülkemizin, tabii bizlerin asıl hastalıklarımızın teşhisi ve açıkça tahlil sonuçları olduğunu da bilmekteyim. teşhis tedavinin yarısı olduğundan, bu pis işlemlerin ve acılı kan tahlillerinin bitişine sevinerek, bundan sonra içeceğimiz acı reçeteli ilaçlara odaklanmaktayım..


((*senelerce aradığım, hayalimde verilen Âli Kitabı(Evvel Zamanım ve A.U.Kurucu hz den), Vücûd ve O Vücûdun Şifası Kitabi(Sevdiğimden), Dervişler ve Masonlar Kitabını (Haybabamdan) birlikte yazarak kaydedip okurken ve fillerinin zuhurunu seyrederken çok şeylerde öğrenip anlıyoruz şükür.. bu yeryüzünde yaşayan biz insanlara yapılan en büyük torpillerden birisi aslında. Rabbimiz bizden vazgeçmiyor ve bize kendisini kendisi öğretiyor.ne mutlu bize ki biz bunun farkındayız. Sevdiğim..  masal çocuklarımın hemen çoğu yolda kalmış çocuklar biliyorsun değil mi? hepsi benden çok daha tahsilli ve yüksek kariyerli.en cahilleri inan ki bir benim. en çok ezoteristler, yaşam koçları, ne tür bir deli olduğumu anlamaya çalışan psikolojistler, kabalacılar, astroloğlar, efendiler- talebeleri (sahte veya gerçek),yüksek yargı mensupları, askerler ve benim gibi ev hanımları var .hepsi gerçek bir rehber için yanıp tutuşuyor ve buradan iz sürüyor, rüyalar görüyorlar. ben onlara mecbur değilim biliyorsun.yapabildiğim tüm sembolleri birleştirerek gösteriyorum. ruh kopyalayıcıdır, her şeyi bilir. Sevdiğimm..inanıyorum ki çocuklarımıza sahip çıkacaksın .zira onlar yolu, Seni seviyor ve inanıyorlar.. yani yolun çocuğu olmak istiyorlar ve öyleleer! ))



iş bu vücud ülkemiz üzerimizde oynanan oyunlardan şuan çok yıprandı.. aslına bakılırsa; nasıl ki 100 yıl evvel tüm dünya, başlangıçtan beri -binlerce senedir süren krallıklardan askeri despotlar kullanılarak boydan boya yıkıldı ve uzun süre halkların hafızaları bu postallar altında  silinip, sıfır hatıraya getirildi. eskiden tüm etnik ırklar, dinler, renkler, binbir çeşit giysiyle hiçbir moda akımına uğramadan binlerce yıl o muhteşemliği ile kalabilirmiş. ama artık bu son yüzyılda moda akımı bir senede dört mevsim değişse de, yine hiç birimizin sayısız yüzlerini maskeleyip örtmeye yetmiyor. çünkü çok münafık bir insan cinsine dönüştük.

eskiden her şey çok değerliydi, kutsallıklar vardı. ritüeller anlamlıydı..oysa günümüzde tüm resmi törenler kusturacak kadar bıktırıcı askeri bir baskı ve sahte ifadeyle dolu. insan kendi genetiğindeki yazılımı, biri ona söyleyemese de bilir. Ama o numara yapar, bilmiyormuş gibi münafık davranır.ve yapılan tüm zulümleri ,oynanan oyunları ve neyin  bedelini ödediğini de  genetik ata hatıralarından çok iyi bilebilir ..bilirde söyleyemez, itiraf edemez. bu nefret dolu kan güdücü,düğümlerine üfürülmüş eski  dönme jurnalcilerin bugünkü tohumları da ne yazık ki aynı fesad kazanına hizmet ediyorlar,aynı kaba ediyorlar ve nerede olurlarla olsun anında birbirlerini buluyor, ülkeyi kaosa sürüklemek için tüüüm oyunları hiç utanmadan oynuyorlar...her dem Kabil ve Habiloğullarının savaşı sürüyor ..yapacak bir şeyde yok.. siyaset hakikatte  hile oyunu ile hasmı yenmek ve  hasmını yenmese dahi ortamı ateşe atmak ilmidir.. hayırlı siyasette-hayırlı fitnede vardır tabii ..mesela itiraf ediyorum ki, ben sık sık hayırlı fitne ve  hayırlı siyaset adına size oyun oynuyorumJ!..


ve eğer olaya zumlarsanız ,herkesin atalarının izinden bilâ istisna gittiğini, kendi yazılımı üzerine kendi kahramanlık adını –künye mührünü-mahlasını vuramadığı müddetçe, kendi vücud şehrinde bir namos –kanun sütununu asla dikemeyeceğini de anlarsınız. yani bu nesil hükümsüz –kayıp bir nesildir ki atalarına tekamül ettirememiş, onları aynı yerde-cehennemlerinde tutmuştur..

Bir insanın yaşadığı yer olan kendi beden şehrinde, geçmiş kader program kayıtlarından çıkamayıp,onların kuklası olması ne kadar acıdır değil mi? halbuki o kişi diyelim ki; bilmem ne üniversitesini bitirmiş, kaç lisan biliyor, hatta bilmem ne şirketi tepesinde binlerce kişiye hükmediyordu. bir imza, bir tıkla ne hayatları diriltip ne hayatları söndürüyordu. o bir ceo-bir yaşam koçu tanrısı idi. o var ya o!! o atalarının mankurt olarak kullandığı zamane deccallerinden bir dabbetül arzdı. zira Yaratıcı kullarına haber vermeden hiçbir şey yapmazmış ya hani..

işte her insan istediği kadar “bilmiyorum” diye inkar etsin. Artık anladım ki, onlar kalplerinde her şeyi tüm hakikati ile bilip, hissediyor fakat ,halen inkarda inat ediyorlardı. kimse ben anlamıyorum, ben bilmiyorum gibi numaraları artık yutturamaz. bu ülkenin en garibanı ,en köylüsü dahi bunca sanallaşacak  şekilde teknolojik olmuşken, ülkeyi alttan alttan tüm kan güdücü doğulu aşiretler, tüm klancı kabileler, tüm şirket aileleri, tüm askeri idare sevicisi olan ve  silah-kimya sanayi sektörü nemalanıcısı vampirler= yani diğer adları olan paralel,meridyen,kutupsal yapılara  vermişken!!. hala mı kandırılacağız ya huu. uyanın artık! uyanın be!.. artık herkes diplomalı, okumuş.. ve hiç olmadığı kadar zalim bir insanlığımız var..neden?!!gerçekten de içimizde bir tek sabi çocuklar ve yaşlı meczubi kadınlar saf kaldı..


Bizim ülkemizde şu son yıllarda şimdiye dek hiç olmamış anormal bir bolluk, bereket, zenginlik var.dünyanın hiçbir ülkesi bu Halil İbrahim Sofrasına şuan bu şekilde sahip değil.ve olamazda.. sanırım ki bu hak edilmemiş, çalışmadan gelen yüksek lütuf, bizim aç gözlerimiz ve karnımızı doyurmaktan ziyade, bizi dinden imandan çıkarttı. kendi dinimizden, Yaratıcımızdan, Peygamberimizden ve O’nun getirdiği hükümlerin kayıtlı olduğu kitabımızdan öylesine nefret ediyorduk ki, O’nu ve O’na ait ne varsa cezalandırmak istedik..

Neden Müslümanlık  diğer dinler gibi serbest, şık ,havalı değildi ki?..neden bizim dinimizin ibadeti öyle hoş görüntülü değildi?. neden o kargacık burgacık harfler vardı?. latin harfleri ,yunan daha medeni değil miydi? bizim peygamberimiz neden  bir araptı da, MTV kanallarının bize şişirerek lanse ettiği sanal ünlülerden bir masonik üstat değildi?! işte içimizdeki asırlardır birikmiş kin dışımıza yansıtıldı. neden herkes umumen aynı durumda peki?  çünkü insan gözü herkesi görür ama bir tek kendisini göremez ..kendisini görebilmesi için aynaya bakmalıydı..ve net görüntü içinde aynanın tertemiz , tozsuz olması lazımdır. ayrıca ışık doğru cepheden yansımalıdır vs..

işte fitne fesatlığı içinden dışarıya kusturulan biz sahte Müslüman ülke hücreleri; bir birlerimize bakıyor ve her yerde fitne fesat vesvese, zanni yorumlardan başka hiçbir şeyimizin âksini göremiyorduk.ve sanıyorduk ki doğrusu bu..hayıır..doğru bu değildi.. doğru olan yerde eğrilik zaten aşikardır.. kimse o eğriye tahammül edemez ve anında düzeltilir. içinde bulunduğumuz halde ise, her şey iğrenç ve mide bulandırıcıydı. doğruluk yok denecek kadar az ve onlarda gelecek nesiller için mahfuz altındaydı.. bize onları görmek , anlamak, onlara yaklaşıp temas etmek yasak. onlar rahmanın gelinleri ve mahremi. sen kimsin ki onlara yaklaşıp dokunabilesin ve tertemiz genetiği-gerçek yolu-Kevser'i  kirletebilesin?!!…

Bu, dosdoğru olan yoluma uyun. Sizi Allah yolundan ayrı düşürecek yollara uymayın. Allah size bunları sakınasınız diye buyurmaktadır. En’âm / 153


temiz aynanın mumla arandığı ve onların kendilerini flu siyah tüller ardına sakladığı-silik durmayı tercih ettiği, tarihin dönüm noktalarından bir andayız ve ben bunun tüm idraki ile, bu anda yaşadığım ülkenin hüccüratını takip ederek kaydediyorum Sevdiğim. aslında hiç kimse ile görüşmek istemiyorum.insanlar benim kalbimi bozuyor.  Haksızlıklara,YALANA  tahammül edemediğimden dolayı çarçabuk fitneye bulaşabilen bir yapım var ve bunu anladığım anda onlara karşı çok sert, kırıcı olabiliyorum. zira beni kendilerinin ümitsiz, karanlık, vesvesevi cehennemi dünyalarına- aşağıya çekmeye çalışıyorlar…onlardan kendimi bildiğimden beri, taa minik çocukluğumdan bu zamana korktum. şöhret denen şeyi nasıl sevip, kendilerini harcadıklarına hep hayret ettim. herkesi sevdiklerini söylüyorlar ama dua ederken bile:” Allahım beni seven ,beni sayan, beni arayıp soran ,beni unutmayanlara … “diye dua eden kendine hayranları tanıyorum mesela.. bu nasıl evliyalık ?!! şöhret;  başka insanların sevgisine,ilgisine  mahkumiyet ve esarette demektir. neden insanlar her yanından onu bağlayan bir şeyi istiyor hiç anlayamıyorum.

Sevdiğim Pazar günü ülkemde seçim yapılacak.bu vücud ülkesinin bazı organlarına yönetici seçilecekmiş. işte ben kendime göre çok kıymetli bir tarafsız oy vermeyenimJ. şimdi oy vermemi dileyen partiler için isteklerimi kaydedeceğim. ilgilenen her ER partiye oy verebilirimJ..

-Evvela ilk icraat olarak tüm TC nüfuslarından Müslüman olmak istemeyenlerin kaydı silinecek ve inandığı ne varsa o yazılacak ki, bu adamların aşağılık komplexi bitsin.. dini kimlik bunalımlarıyla  bizi harcayıp fitneye vermesinler.

-İkinci olarak kendini bilme HİKMET OKULLARInın ilkokulla beraber başlamasını ve ehlince yaşatılarak öğretilmesini istiyorum. neden? çünküü; şu an evlerimizdeki tüm çocuklar birer uzak doğu gurusu-bilge olarak hanemizde oturmaktalar. tüm çizgi  filmlerden fenafillaha dek öğrendiler.. Hristiyanlık ve eski mısır,maya dinlerini de dibine dek biliyorlar(avatar=4 ana unsurda tanrıcılık ilmine vakıflar) ..bir tek tuhaflık  var..oda,  anababa ve öğretmenlerinin bunların hepsinden zır cahil olmaları.. zaten sorunda bu.. bu mini bilge guru çocuklar yüklendikleri bu yüksek ilimleri görsellikle ve müziklerle asla silinmeyecek şekilde kayıt altına aldılar.. sadece dini bilgileri olmadığından, bunların anlamlarını henüz çözüp kullanamıyorlar. işte bu mini gurular, tam kendini bilme-islam-i hikmet okulları için biçilmiş altın kaftan gibiler.. altın tepsideki kutsal kaseler gibi şuan ışıl ışıl parıldıyor ve göz alıyorlar. o yüzden Türkiyemiz, en minik ve en aktif, geleceği kuracak ve dünyayı yönetecek nesillerinde merkezidir.ve halk bundan habersiz amma dış alem takiptedir J..sen doğur, besle, onlar sahip çıksın!. sonra besle kargayı oysun gözünü, bu prenscikler okudukları ülkelere alttan alttan hizmet etsin. o kapılar sonuna dek kimseye boşuna açılmaz değil mi?


3. Talebim..her şehir kendi elektrik, su ve  gereken ne ise onu icad edip kuracak. Rüzgar gülleri ve güneş santralları ve artezyen kuyuları-şehir baraj gölleri..Her şeyi icad edip kullanan bir zihniyet bu kadar basit bir şeyi nasıl yapamaz anlamıyorum. fatura denilen ağırlık halkın sırtından kalkacak.. artık fatura istemiyoruz
J..şehrin belli yerlerine meyve ağaçları ve tarım bostanları kurulup, bahçe işini seven gönüllülere devredilecek. hareketsizlikten biriken negatif enerjilerimizi doğru  şekilde toprağa verip, üretime çevirmek için çalıştırılacak. buradaki mahsülün tamamı şehrin ihtiyaç sahiplerine ve dileyene verilecek…

köylerine gitmeyen, köylerindeki toprağı işletmeyenlerin yerlerini de devletimiz, şehir hayatından bunalmış ve tarımla uğraşmak isteyen vatandaşlara tahsis edecek. bu belli süreler zarfında olacak tabii. Boş toprağın hakkını teslim adına  işletim hakkı için olacak..bekarlar evlendirilecek ve evlenenlere ev kurmaları için sonuna dek destek çıkılacak. inanıyorum ki bu taleplerim belediyelerin yol kenarlarındaki çiçek tarhlarına yaptıkları masraftan çok daha az masraflı ve işe yarar olup, dönüşümle anında  kâra geçilecek şeylerdir...ha çiçek dikilmesin mi?. dikilsin elbette. ama önce halkın ruhu, gözü, karnı, elleri, cebi doyurulsun ki ,biz yolsuzluk yapmayacak, başkalarının kuklası olmayacak karaktere kavuşalım.. önce her konuda doymamız ve eşyadan gına gelmesi lazım..çünkü biz çok üçkağıtçı ve her fitneye açık bir millet haline geldik.

Şimdide en istediğim şey AHÎ TEŞKİLATI KURULACAK.. eskinin gururlu, dürüst, mert, seçkin adam gibi adamların tekrar ortaya çıkartmalıyız değil mi? mesela bu ülkede  ve dünyada bir tarikata= yola, klübe, vakfa, derneğe  ,birliğe vs bağlı olmayan yoktur. çünkü insan köle zihniyetle abd yaratılmıştır ve daima ait olduğu yerle Cuma-cumhur-birlik içinde yaşamak ister. günümüzde din adamı az yetişiyor. hele güzel sesli sanatçı  okuyucular çok nadirler. ne yapıyoruz her toplantıdan sonra onlara pekii? .tatlı, hamur işleri vs.eee.hani ahi-ihvan kardeşiydik?! .o adam, kimyasal tatlandırıcı ve glikozdan yapılan ürünleri yiyince gözleri yerinden fırlayıp, şekeri tavan yapıyor, damar sertliği yaşıyor ve hücreler bu ürünleri tanıyamadıklarından çözündüremeyip kiloya çeviriyor değil mi?. yani esasında bu esnafın hepsi derviş. başta efendilerini, başkanlarını, aile reislerini yavaş yavaş zehirleyerek öldürüyorlar. her işimiz hile oldu.tek amacımız daha çok para kazanmak gibi bir psikopatlığa dönüştü. ahilik kurulursa bu dürüst adamlar birbirlerini denetleyecek ve o zaman iş adamları belli cemaatlerin içinde gruplaşarak artık sadece birbirlerini zenginleştirme  aristokrasi?!! kulübü olarak çalışmayıp, halkla halk olarak yaşamayı da öğrenecekler..

Evet sayın parti mensupları oy vermem için ilk elden taleplerim bunlarJ.bunları gerçekleştiren partiye oy vereceğim. ama unutmayınız ki ben Turûku Âli Partisindenim. benim partim dünyadaki tüm partileri kurgulayan,yapan ve yıkandır. tüm paralel, meridyen, kutupsal yapılar sadece ve sadece benim partime hizmet etmekle yükümlüdürler. eğer siz bu talepleri gerçekleştirecek olursanız ben bileceğim ki Turûku Âli Partisi toptan masallarımı okuyor ve o zaman size teşekkür bildirimimi sunacağımJ..

Sevdiğim.. masalımın sonuna gelirken çok heyecanlıyım. nereye doğru gittiğimi bilmiyorum ama hissettiklerimle yol almaya çalışıyorum. sanki İsis’in peçesini açacağız.sanki Rahman’ın gelinlerinin duvağını kaldıracağız. sanki Leyla’yı göreceğiz.ve Leyla Leyla derken inşallah Mevla’yı bulacağız. işte bu yüzden haftanın seyrü sülükünde tarih boyunca kadın örtüsü hakkında malumatları toparladım: örtünmek gizlemek için yapılır değil mi? ne gizlenir ?değerli olan ve kimsenin bilmesini istemediğimiz her özel şeyimiz, çirkin huylarımız, işlediğimiz günahlarımız, işlemek için pusuda beklediğimiz günahkar emellerimiz
J.. bunları daima örter ,sırlar ,saklarız değil mi? .

işte örtmek kafirle eş değerdir kelime anlamı olarak. kafir de  hakikati bildiği halde bunu bilmiyormuş gibi yapıp örtene denir..mesela gece gündüzü ,gündüz geceyi örter.. giydirir, sırlar, mahremi yapar. eski devirlerde bir erkek bir kadını istediğinde onun üstüne hırkasını-âbâ  örtüsünü örtermiş. ve etraftakiler anlarmış ki o kadın artık onun mahremi ve diğer erkekler çekilirlermiş. mesela hz Nebimiz, Safiye Annemiz savaş esiri iken hırkasını onun üstüne bu anlamda atmış. bizler kadim gelenek ve kültürleri bilmeden o devirler hakkında konuşmak ve onları yargılamak hakkına asla sahip değiliz..ve manada da örtü böyledir. sizi hırkalarının içine alırlarsa yaşadınız, almadılarsa alsınlar diye dua edersiniz… beklersiniz… vesselam..

Ve sonra Sevdiğim.tüm devirlerde kadın Kâbe ile ilişiktir ve siyah giymiştir. çünkü kadın gece gibi gizli ve sırlıdır. .erkek olan ışıktır. o Nur’dur. varlık O’nunla varlığını bilir.o yüzden Güneş eril (RUH)kabul edilmiş, karanlık Ay (NEFS)ise dişil var sayılmıştır.. bedense Dünya’dır.ve varlık çocuğu da mavi Dünyamızdır.

Ahit sandığı-TABUT
insanın kendisidir
 içinde ölümsüz bir soyağacı vardır

Kainat dairevi yumurtadır, içinde galaksi adacıkları dairevi iç içe yumurtalardır
ve Dünya yumurtası içinde sırlanmış, kutsal emanetlerin saklandığı AHİT SANDIĞI, İNSAN dır..İNSAN, AHİT SANDIĞI TABUTU  İÇİNDE, derviş çeyizi olan RAHMANın âsâsı (Osiris’in bel kemiği, ölmez Tarik –hikmet ehli,kevser soyu,Tanrısal soy) ,RAHİYM kutsal kase (üreme,aşk,feyiz,bilinme isteği- heva ve heves) vardır.. insan tabutunun içine hapsedilmiş RUH’dan ibarettir. ACBÜZZENEB RUHLA İLİŞİKTİR=OL EMRİ. Ahit sandığının ışık saçması ise, O NUR ile ışıyan kandil olmayı başarmış İNSAN-I KAMİL MAKAMIDIR ki, henüz buralara çok uzağız Sevdiğim..


Her şeyin ilk hali nokta iken, örtüle örtüle, sayısız bohçaya sarıla sarıla insana gelmiş bir manayı, sen kalkıp, sadece kafadaki bez parçası ile nasıl anlayabilirsin? ayıp ama.. bize böyle öğretenleri de kınıyorum.bir erkek ne kadar örtünürse, onun nefsi olan kadını da ancak o kadar örtülebilir. biz birbirlerimizin içi dışına çıkmış haliyiz.. adam örtülü kadını çocuklarıyla eve tıkacak, onu yanına yakıştıramayıp beğenmeyecek ve vitrinlik için ayrı, örtüsüz biriyle gezip tozup eğlenecek. o kadın neden örtünecek ki? hangi er ’e?. erkeğe örtünülmez,  er’e örtünülür.. bugünkü İslami kimlikler ve tasavvufi yapılar aynen böyle olduğu için, biz zaten bu haldeyiz. orada dinden memnuniyet olsaydı  bunca karışıklık hiç olmazdı.. neyse ..


 Sevdiğim.. benim bu tür bir örtüyle bu masalda aslında hiç işim yok. sadece teferruatla zenginlik yapmak istedim.ve Senden asıl istediğim anlam ipucum “peçeyi kaldırmakla aynı zannettiğim kara madde=gerçek varlık=hakiki vücûdu seyr”dir.. bana yardım edeceğini umuyorum ve haddim olanı çoktan aştığımı da biliyorum.özür dilerim.buralara kadar çıkacağımı asla tahmin edemezdim ama ,geldik bir defa .bi bakiim! ,söz! hemen geri dönerim.. nasılsa Sen beni tepetakla baş aşağı atarsın yine
J..

22 mart cumartesi..bir arkadaşım nefessel yayıneviyle beni masallarım için tanıştırmak istedi ve masallarımı onlara tanıttı ..o esnada tıkalı bir lavabomuza kaynar su döktüm ve aaa!!lavabo baştan aşağı çatlayarak gitti.gelip arkadaşıma olanı yazdım..ben bu masallar hakkında neden karar veremiyorum biliyorum,..çünkü bana ait değiller. bunlarla çok para kazanacağım ve hazır müşterim olduğuna inanılıyorJ!?Sevdiğim.

Aynı gece sabaha karşı şu hayalle uyandım..bir yere davet edilmişim. çantamdan iki basılmış kitap ve rüya defterimi çıkartıyorum.benden ve rüyalarımdan nefret edip onları kapı kapı, el el gezdiren aniden başıma dikilip rüya defterimi çekerek “onu bana ver “ diyor. rüya defterimi ondan gülerek alıyorum ve “veremem “ diyorum. ”neden?” diyor. ”çünkü siz beni sevmiyorsunuz “diyorum. o gülerek ”evet” diyor ve gidiyor.. ve.. ..

NİKE  ZAFER V işaretinin sembolü
asteroid

28 mart Cuma .
 uzun aylardır geceleri ölü gibi uyuyan ben, 3 defa aniden uyandımJ. .hoşgeldin!! seher vakti ise; yazlıkta, sanırım evin damındaydım . oradaki en arkadaki odaya girdim. aşağıdaki evin köşesinde bir baba ve sarı tişortlu bir çocuk dikiliyordu..yarı karanlık sabah vakti.ben yukarıdaki en arkadaki odadan onları görecekmişim. ama o adam sanki çocuğa sarı noktalı NİKE (kanatlı -ZAFER) marka spor ayakkabı almış.ve birazdan inanılmaz yüksekten aşağıya doğru akarken uyandım. namaz vaktiiii!!


Sevdiğim..o acaip yükseklerden aşağıya kendimi salsam da, Sen beni korursun biliyorum ..anlamını bilmesem de teşekkür ediyorum..Senin tehlikeli sarı noktan olan  ben, durma vaktinde olmadığımızı ve yeşil ışıklı göze doğru seyredeceğimize inanıyorum…Seni Seviyorum..

29 mart cumartesi  masal sabahım..elimde tuttuğum bir şeyi deniz kenarındaki kayanın üzerine bırakıyorum.o küçücük bir  siyah takım elbiseli adam çocuk.çok değişik.Mehdi sanırım.o değişmeye başlıyor.gittikçe küçülüyor.onu elime tekrar almak istiyorum.o adam çocuk minik bir balık olup denize kayıp,sularda yok oluyor.gözlerimin içi hep su oluyor.gözlerim suyun içinde onu arıyor ama bulamıyor..



“.. .. Onlar, size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz. … .. (
Bakara Suresi 187)

Örtünmenin Tarihi: kadim tarihte sadece kraliçe,hür kadınlar ve tapınak rahibeleri örtünebilirlermiş. köleler başlarını asla örtemez, şiddetle cezalandırılırlarmış. zaten antik tablet, heykellere baktığımızda hemen hepsi çırılçıplaktır. çünkü kumaş çok değerlidir ve kölelerin hemen hepsi her tür sex ,ağır işler içindir.. köleler sahipleri ne verirse onu kullanabilirler..kumaş, ziynet ve süs zenginliği, mevkii semboller..eskiden renkler dahi böyle kutsallık atfedilerek, halka men edilmiştir. mesela Çin’de imparatorluk sarısı, Yunan da erguvani mor yöneticiden gayri tüm aşağı tabakaya yasakmış.. tapınaklardaki rahibeler kutsal kişi sayılır ve örtünürlermiş. bazı belli tapınaklarında bu kişiler tanrı adına kutsal fahişelik yapar, tapınağa gelir getirirlermiş (sadece Hathor ve İsis mabetleri.. diğerlerine yasak).çocuğu olmayanlar veya  liderâni ilahi-tanrısal bir çocuk sahibi olmak isteyenler bu yola başvururlarmış. Doğan çocuklar lider özelliklerinde ise, belli süre zarfında tapınakta insiye edilerek yetiştirilir ve yöneteceği ülkeye verilirmiş.. tabii bu tapınak fahişeliği Yahudilik dininde her ne kadar yasaklansa da tapınakçılara söz geçirilememiştir..bu hep sürdürüldüğü içinde, Tevrat’ta ayetler inmiştir. Peygamber Efendimiz zamanında da Mekke bir açık Pazar-fuar merkezi olduğundan, Mekkelilerin çoğu köle kadın ve erkekleri bu iş için çalıştırıp para kazanırlardı ki, Kur’an da bunu men etmiştir.kölelere inen ayette, sahiplerin bu konuda sözlerini dinlememeleri istenmiştir.

Yani kadim zamandan beri ,sadece hür-özgür iradesine sahip, iradesini hürce kullanabilen kadınlar örtünmüştür.ve tabii ki bu saydığımız toplumlarda erkek de aynı kadın kadar örtülüdür.. Yunan tanrıçası Hera ve Demeter başlarından örtü sarkıtmışlardır.eski devirlerde kraliçeyi halkın görmesi yasak olduğundan, halk içine çıkacak kraliçe baştan aşağı örtünmek zorundaydı.çünkü eski toplumlarda baştaki kadın ve erkek yönetici ülkeyi beraber yönetirdi(şimdi karışsa suç karışmasa suçJ).kraliçe ülkenin mahremiyeti-anası olduğu için muhteremdir  ve halk ona saygı göstermek zorundadır. çünkü o, yöneticinin gizli mahrem hissini, duygusal anaç merhametinin sembolü annedir.

mesela Turuvalı Helen’i Mısır’a kaçıran Paris’in bu ülkede yaşadığı şaşkınlığı Herodot kaydetmiştir. Helen en çok, örtünmeyen ve halkına peçe takmayan bu özgür kadınlara hayret etmiştir..halbuki Eski Mısır'da saç ,kıl çok kutsaldı.ve rahiplerle beraber ,firavun ,hanedan mensubu tüm asillerde insiye idiler.tapınakta hikmet okurlardı.ve hepsinin saçları,KADIN ERKEK demeden sıfır- 0- TIRAŞLIYDI..dazlak başları üzerine süslü ve koku yayan perukalar takarlardı.hiç bir din sahibi tapınak dervişi saçını öyle uzatamazdı..(mesela günümüz yahudi şeriatına göre; yahudi kadınlar eğer başörtüsü takmak istemezlerse ya saçlarını çok kısa kestirmek veya peruka takmak zorundadır ya hanii.işte şimdi bu inancın kökenini de  öğrenmiş olduk.).

neyse ilgilenenler, nette sayısız araştırmayı tıklayıp okurlar. benim için asıl önemli olanı ise kopyalıyorum Sevdiğim. tarihteki şimdilik bulunmuş en eski kayıt,  Hamurabi Kanunlarında kadın statüleri ve örtünme yasasına beraber göz atıyoruzJ!…ve gerçekte bir statü,bir ayrıcalık olan elbise giymenin- örtünmenin  yüzünden edilen kavganın binlerce senedir hiç değişmediğine de şaşırmıyoruz?!!şimdi MÖ.13 YY DAYIZ..okuyunca da örtünmenin bugün tam tersine dönüştüğü göreceksiniz.yönetici ve zenginlerin eski köleler kadar çıplaklaştığını, imkanları düşük fakirlerin ise antik zamanların intikamını alırcasına kat kat örtündüğünü,yanii asırlar sonra manevi aristokrasinin nasıl yer değiştirdiğine şahit olup çok  hayret edeceksiniz!..


Arkeolojik kazılarda keşfedilmiş bir taş sütunda, kadın örtünme kuralları dışına çıkarsa cezasını şöyle belirtiyordu:

“Eğer bir adamın karısı ya da kızı sokağa çıkıyorsa başları örtülmelidir. Fahişeler, hizmetkârlar ve köleler örtünmemelidir. Eğer örtülü olarak bulunurlarsa, üstündeki örtüleri ellerinden alınıp, elli kere kırbaçlanıp, kafalarına bitüm dökülecektir.”

İster evli kadınlar, ister dul kadınlar veya Asur’lu kadınlar olsun sokağa çıkarlarken başlarını açmayacaklardır. Adamın kızları ya bir şal, veya bir gulinu ile örtüneceklerdir.

Sahibi ile sokağa giden Esirtu’lar (cariye, esire) örtülüdürler. Kocaya varan Kadiştu’lar, (bir ‘kutsal fahişe’ kategorisi) sokakta örtünmelidirler. Kocaya varmamış Kadiştu’ların sokakta başları açıktır, örtünmemelidir.

Fahişe örtülü değildir, başı açıktır. Örtülü bir fahişeyi gören olursa, onu tutuklayacak, şahitler bulacak; onu saray mahkemesine götürecek, ziynetlerini almayacaklar, onu yakalayan (sadece) elbisesini alacaktır. Örtülü fahişeye, elli sopa vuracaklar, başına zift dökecekler.

Eğer bir adam örtülü bir fahişeyi görür, onu serbest bırakır (yakalamaz) ve saray mahkemesine götürmezse o adama elli sopa atılacaktır. (Adamı) ihbar eden elbisesini alacak, kulaklarını delecekler, iplik geçirecekler, arkasına bağlıyacaklar. Bir ay süreyle kıralın hizmetini yapacaktır.

Esire’ler örtünmeyecekler, örtülü esireyi gören yakalayacak ve onu saray mahkemesine götürecektir. Kulaklarını kesecekler. Onu yakalayan elbisesini alacaktır.

Eğer bir adam, örtülü bir esire görür ve onu serbest bırakır (da) o, yakalanmaz ve saray mahkemesine götürülmezse, onu (adamı) suçlayıp, ispat ettikten sonra, ona(adama) elli sopa atacaklar. Kulaklarını kesecekler, iplik geçirecekler, ensesine bağlayacaklar. Onu ihbar eden elbisesini alacak, o adam bir ay süreyle kralın hizmetini yapacaktır.

Eğer bir adam esiresini (esirtu) örtmek isterse, beş veya altı arkadaşını oturtup, onların önünde onu örtecek ”O benim karımdır” diyecek, O, onun karısı olacaktır. (Başka) adamların önünde örtülmeyen ve kocası ”bu karımdır” denmiyen esire, eş değildir. Esirtu’dur.

Eğer adam ölürse, örtülü karısının evlatları yoksa esirelerin evlatları, (öz) evlattırlar ve (mirastan) hisselerini alacaklardır.”(ALINTIDIR)
nur cihan
nuralem7@hotmail.com

28.03.2014