26 Nisan 2014 Cumartesi

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 96


99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI  96

ÖLÜMe  DOĞUMa, ÂNKÂ Kuşuna ,KÂF ’dan KÂF’ a…

Selsebil’ e ait olana!?…


Merhaba Sevdiğim ve Merhaba…
9 yükseliş-uruç (göğ’e doğum)  ve 6 iniş-nüzul(dünyaya doğum) rakamındayız…bu olağanüstü  bir sayı.baş aşağı ve baş yukarı. ikisi üst üste gelirse dönüşüm oluyor ve yengeç burcunu-İLK YARATIMI-BİRLEŞMEYİsimgeliyor..yaa ne ilginç değil mi? henüz nasıl bir yazı yazacağımı bilmiyorum. iki gün sadece sembol kartları için uğraştım. görsellerim olmazsa asla yazamam sanıyorum. eskiden onlar yokken nasıl yazabildiğime ise aklım ermiyor. Kim bilir “GÖRDÜK ve İŞİTTİK”(Ra'eyna ve Semigna) anlamı yüzündendir.

bu başlık altındaki masallarımız biterken tüm hatırlayabildiğim sembolleri ve anlamları tek bir manaya, tek bir tefekkür kartına toplamaya doğru kendiliğimden gittiğimi fark ettim. çok şükredenlerden olmam gerek ya hanii. gerçekten de öyleymişim..Muhammedi olmak muhteşem bir şey. biz Muhammedilerin tüm peygamberlere; Hakk’ın sözleri olan kitaplarına ve HAK’ ın hareketi olan fiilleriyle O’NUN TEMSİLCİSİ olduklarına iman etmemiz büyük lütuf. öbür meşrepler bu anlamlı sembolleri daima tek taraflı, tek yönlü anlamaya mecburken, biz Muhammedilere ihsan edilen en yüksek hikmet se TEVHİD EDEBİLME kabiliyeti idi. diğerleri bunu asla yapamazlar. çünkü onlar kendi peygamberleri dışındaki vahye mazhar olan nebilere  ne yazık ki iman etmiyorlar..
tüm dinlerin sonuncusu ve mühürdarı olan yüce dinimiz bize; NOKTA TEVHİDİ SIRRINI, işte tam da mühürdarı olan MUHAMMEDALİ ile veriyor. yani risalet +nübüvvet= velayet( ALİ’LİK)halen bu suretle devam ediyor..

evvela bu hafta neler yaşamışım bakalım mı Sevdiğim.. 23 nisan Çarşamba sabaha karşı 03 de akıl almaz bir ağrı ile yatağımdan fırladım. böyle bir şey olamaz.. yarı uyanıkım..simsiyah bir nokta yaklaştı, yaklaştı .. siyah nokta büyüyor ..aa! o siyah haresi ile Satürn’ dü..ve o siyah nokta sağ böbreğime çarptı.. ölüyordum. ama yine ölmediiimJ..belki ölebilirim diye korkudan kalkıp ibadetlerimi bile yaptım!. ne olur ne olmaz dimii?. sabah oldu. öğlene doğru daha iyiyim. bugün çocuk bayramı J..bende bir masal çocuğu olarak şiir yazayım istiyorum..

Mekanımız Beyazıt,/bembeyaz  göklere uzanan nurdan bir sütun okul/ Dışarısı yağmur ,çamur,batak /ve okula kayıt olmak için çamurda yatan insanlar/İçerisi apak beyazlıktan hiçbir şey gözükmüyor,/kayıtlar yapılıyor/ nurdan sütun okulun en tepesinden anaokulu çocukları İsevi meşrepli müzikli koro, şarkılarını melekler eşliğinde söyleyerek aşağıya iniyorlar..



öğleden sonra arkadaşım ve arkadaşına eşlik ediyorum.şimdi Moda’da bir evdeyiz. ev sahibeme ve evine bakınca ilk defa birinin burcunu anladım. sordum. evet dedi yengeç burcuyum..hııım. sohbet ettik. ikindi namazları. işte tam o esnada içime bir şey doğdu… da; ben ilk tanıdığım birine bunu nasıl yaparım. utanırım.. yapmıcam..hayır!. içim susmuyor!! az sonra ..aa sohbet değişti. aaa.ev sahibemizin babası cerrahmış ve Emin I. amcayla aile dostu olup, ebeveyni Haybabam müdavimiymiş..hııımm.artık kalkacağız. dayanamıyorum: ”yanlış anlamazsanız elimi karnınıza koyup, dua edebilir miyim?! “diyorum..”tabii” diyor..yanıma oturuyor..öyle sağ elimi karnının alt kısmına koyuyor ve dua ediyorum. sonra elimi çekerken “eğer doğarsa adını Ali koyarsınız” diyorum..o ağlıyor. Sevdiğiiim. ben bilmeden yine ne yaptım?. .neden yaptım bilmiyorum.hiç bir şeyi neden saklayıp, kimseye vermeden tutamıyorum?!!neden?!! ev sahibem benim yaşımda ve çocuğu olmuyormuş.

Birazdan akşam basıyor ve  arkadaşım için hacamattayız. ilk deneyimi.. harika geçti.. böbreğimdeki ağrımı şikayet ediyorum. dr:” ilk üç gün bir limonu sıkıp, içine su ve bir kaşık zeytinyağı koyarak aç karnına içmemi ve daha sonra bir gün ara ile bu tedaviye  altı ay devam etmemi söylüyor.. ona, taşlar kitabını okuyup yazdıktan sonra ,bedenimin sanki kum –taş inşaat işine neden giriştiğini soruyorum. gülüyor. canım çok acıyor..

Gece müzik okulumdayız.aylardır ilk defa geldim.çok mutlu olduk.hep bekliyormuş.. sanki artık buraya ihtiyaç duymuyor gibiydim ya ne zamandır. ama müzik başlayınca gözlerimi kapatıp, durduğum yerde sol yanımdan sağıma doğru dönerken,  ruhumun ne kadar acıktığını anladım. gözlerimden yaş geliyordu. avuçlarım dizlerimin üstünde dua eder misali yine açılmıştı..birazdan ışıklar loş.ve müzik sarsıcı. ayaktayım. utanmasam ortaya geçeceğim..Sen kızarsın diye durduğum yerde salınıyorum.. aa ..ilk defa ne oldu .ben 8 çizerek dönüyordum. hatta neredeyse oynamaya az kaldımJ..gülüyorum..hıım.birazdan salınım değişti. Sevdiğim .ne olduu! O beni yöneten ip var ya! .tepemden salınan, beni döndüren. işte o içimde geniş bir açıyla dönüyor. o değirmenin içindeki mil misali.. amaaa. ammaa benim içim booş!.benim vücudum yok !!ben nerdeyim peki!.ip içimde dolanarak dönerken hiçbir şeye değip çarpıp engelle karşılaşmıyor !! ÇOK ÜZGÜNÜM!! hani vardık!! hani yaşıyordum!! Ben nerdeyim!! İçim neden boş!! bana ne yaptıın!! Ahh! dönmek ne güzel! Keşke hep dönsek. salınsak ve dönerek kayarak yol alsak!! Milkway J…….

24 nisan Perşembe:
yine aynı saatte aynı korkunç ağrı ile uyandım. limonsuyu-su- zeytinyağımı içip yattım.iyi değilim.doktor ve hastanelerden çok korkuyorum. Her zamanki gibi ölmeye ramak kaldığıma inanırsam  ancak onlara gidebilirim..

25 nisan Cuma saat 02:30.. ağrıyan yanımın tersine yatarak uyuyorum.sağ böbreğimin üstünden bir şey,  CİĞERİMİ DELEREK aynen  bir gök taşı misali PATLAYIP püskürerek göğsümden geçiyor. sanki kara delikten ak deliğe düştük. bigbang oldu. ağrıdan-acıdan ölüyorum. nefesim kesildi. nefessiz kaldım..bir an öldüm.. Allahümme salli ala seyyidina muhammed diyerek uyandım ve bir şey doğdu dedim?!!sonra çok eski model MURAT marka bir otomobil gördüm. yarısı koyu maviydi, diğer yarısı ise koyu yeşildi.şöyle anladım.mavi ve yeşil aynı renktir. biri batın biri zahir.


Sevdiğim 46 yaşım bitmek üzere .ilk defa bedenimin içindeki organları böyle adıyla hissettim..yani ben hayatım boyunca böbreğim nerede, safram ,ciğerim nerde hiç merak etmemiş ve ilgilenmemiştim. gözümü açar açmaz aklı maaş hazretim efendim Google  “böbrek, safra  vücudun neresinde, böbrek taşlarını nedir” tıklayıp soruyorum..hıım tam ismi ile doğru yerini nasıl bildiğime hayret ediyorum
J..anladım ki o şey benim böbreğimden saframa, oradan ciğerime geçip deldi… ve limonata en doğru ilaçmış, okuyorum.

ve başka şeylerde anlıyorum:
hani geçen gün karnına elimi koyduğum vardı ya. galiba hindukuş-kaf dağından çaldığım o kuş yumurtalarımdan birini ona vermek zorunda bırakılmıştım. şimdi sıra Sende Sevdiğim. O’NA NEFES ÜFLERMİSİN LÜTFEN!! LÜTFEN! galiba o işleme girdiJ..geriye kaldı iki yumurtam. bilir misin bilmem, ben bi edebiyatçıdan duymuştum eskiden. aşiyan =kuş yuvası eski edebiyatta rahim demekmişJ.. bence o harika bir kafes.onu beğendim.((*üstelik küçükken gittiği  yabancı ülkedeki okulda Hristiyan eğitimi de almış ve o sıkı bir Müslüman .bol kültür ,fuul kariyer..maşallah.ayrıca tasavvufi kimliklerin en tepedekileri de biliyor ve”onlar  ünlülerin eğlence klübü” diyor. aslıda o yöneticiye asla bunu demiyor. Senelerce ailece içlerine girdiği etrafındakilere, yakınlarına bakıp bunları diyor ki,o haklı..))


yaşadığım ağır sarsıntılardan sonra VÜCUD VE O VÜCUDUN ŞİFASI KİTAPLARImı okumaktan vazgeçiyorum Sevdiğim.. yani bunu kaldıramayacağımı ve defalarca ölüp ölüp diriltileceğimi anladım.birde hiç maddi doktorun daha evvelkiler gibi, ne teşhis -nede tedavimde yardım edemeyeceklerini de biliyorum. aslında bunu anladığım için onlara gitmiyorum. bana hiç kimse karışamıyor ,buna izin yok.. gidiyormuş gibi yaparak sadece kendimi kandırıyordum o kadar.. ve senelerdir RA’NIN GÖZÜ tedrisatı gören ben, masallarımı ilk yazmaya başladığımda gözlüksüzdüm. şimdi ikisi de 2,5 numara yakın gözlüğüm var.. uzak içinde takmak zorundayım. Gözlüksüz hiçbişeyi tam net göremiyor ve gözlük takmaktan nefret ediyorum..

yani anlayacağın, bu vücud ve vücudun şifasını yazmak bana hiçbir şifa vermiyor!! neden?!!bence emanetine hiç iyi bakmıyorsun!! Bana biraz ilgi göster lütfen .bak mart geçti!!kediler kaç defa dama çıktı & indi.ben sadece hayalimde Hindukuş dağına tırmanabildim J! bahar geçiyor! tek ümidim kara kıtmıri post sahibi Ahura Mazda suretli dev adam- kadim efendi HIZIR ayım kaldı.. hıııım… hıımm. gell.. geeeel yine geeel,yine hep geeelll!!tabiii gelmezsin..baharda körpe kuzuları kim ham ham yapacak kimm!!



… ve bunca acıdan sonra şunu da idrak ettim  Sevdiğim..eskiden Yaratıcıma çok üzülürdüm, yapayanlız TEK BAŞINA diye.onun tek tesellisi biz yazdığı esma kitaplarını okuyarak kendini avutmak sanırdım.. en eğlenceli, tekrar tekrar sıkılmadan çok gülerek okuyacağı, sinirlendiğinde de aynı Sen gibi, kaldırıp kaldırıp yere fırlatıp atacağı ama öfkesi geçince de bakiim bu hafta bizim deli ne yazmış diye eğilip, attığı yerden alıp okuyacağı o kitap ben olayım dilemiştim. bu bayağı bir gerçekleşti aslında ama, artık canım çok acıyor. canımı acıtmadan okumanı istiyorum anlıyor musun?!!.

ayrıca anladım ki O YALNIZ DEĞİL VE HİÇ CANI SIKILMIYOR. zira kendini bilmek ve kendini bildiklerinden kendini okumak o kadar zevkli ki ,kendini sürekli yeniden keşfediyor.. O, sürekli kendisini yeni bir kuş yuvasına-aşiyana saklıyor ve sonra kendisini bulabilmek için zorlu bir yola-hayretten hayrete coşarak, hayret vadilerine  çıkıyor, sonunda kendisini nerede saklayıp sırladığını hatırlayınca da, O HOR’US’RA yı sobeleyip oyunu bozuyor.. ve oyun bozulunca da O’nu silip yeniden OY’unu KULLANIP yeni daha zor bir OYUN KUR’ UYOR…yani KÂF dan KÂF’a

*(HORUS YUMURTASI malumatı: senede bir defa yumurtlayan horozların yumurtası kuş yumurtası şeklindedir. bunu yemek herkese nasip olmaz. Ben kardeşim mü sayesinde yemiştim sanırım ki, şimdi hatırladım. bir yumurtayı çocuklarımla 4’e bölerek hem de
J)

ve birde şunu anladım. gerçekte HAK, kendi VÜCUD KİTABINI OKURKEN aynı biz gibi tüm hüccüratının her kıpırdayışından yeni bir doğum, yeni bir ölüm gibi çok acı=zevk=sâlât  duyuyordu. yani o mitolojilerdeki esma tanrı çocuk kavgalarına, baş esma tanrısının =baba'nın çok kızması normaldi. o esma tanrılarını koruyan ise rahiym olan anaç esma idi..o dahi RAHMAN olan BABA’ya sığınıyordu ki, böylece SEN’DEN SANA SIĞINIRIM hadisi de açığa çıkmış oluyordu..



Sevdiğim..ben tefekkürlerimde kaç zamandır geldiğim şeyden artık emin olduğum ve tamda takvimsel zamanı bu olduğuna inandığım için şimdi sana  20 nisan KUTLU BOĞA SOYU KA’Y’I BOYU’ndan az bişi demlenmek istiyorum.aslında Uygur Türklerini okumaya başlamam gerektiğini biliyorum ama gözlerim okuya okuya perişan oldu. artık sık sık,  masal yazmak için yaşatıldığımı dahi düşünüyorum. hayatıma sadece masal malzemelerim girebiliyor ve yazmam gerektiğinde izole ediliyorum. yazmamam gerektiğinde tüm hattım kapatılıyor. ücretim ,sigortam, haklarım dicem de edebimden diyemiyorum,anla yaniii!! ..çünkü hemen şööle dersin biliyorum:” HİÇ BİR ŞEY İSTEMEYECEKSİN!! SEN VARMISIN Kİ BİR ŞEY İSTİYORSUN ?!”

.. Adem’in sağ sırt eğe kemiğinden doğan nefsi –kendini bilme tutkusu olan hevesi HAWA’sı, ikisinin çocuğunu rahiyminden doğurdu. yani  topraktan yaratılmış Adem nefsini, nefsi ise yine ruhsal babayı doğurdu ÇOCUK BABA’NIN SIRRI İDİ..var olan tek, ADEM’di.. Havva,O’nun yaratılış arkadaşı idi.. böylece iki soy ortaya çıktı.bir rahiym den doğanlar ,birde ER’İNDEN DOĞANLAR..ER’den doğmak her kula nasip değidir.ve onlarda sistem gereği yine perdeli-örtülü biçimde rahiymlerden (HAMİLİ KART YAKINİMDİR= Havva'dan ) doğarlar. işte bunlar Turuku Âli soyu olan Horusra lardır. onların babası horoz yumurtasıdır.. annesi ise ilahi nefes’dir vesselam..

Sevdiğim şimdilik bu kadar yazabildim.ve tam ben bu masalı yazmış ve faceme Kayı Boyu tefekkür kartımı asmışken bir mesaj geldi.ooo ağlayacağım .sevinçten tepinebilirim. Seni çook seviyorum.doğru iz üstündeyim. 
SEVGİLİ ATALARIM TÛRK BOYLARI.TÛRK’ÜN UYANIŞI BAŞLADI .HOROZ ÖTTÜ.  üüürüüüüüü!!  !UYANIN!! şimdi gelen mesajı buraya izinle kopyalıyorum ve bu rüyayı hayranlıkla okuyoruz lütfen..

*Şimdi sizin paylaşımınızı görünce içim titredi. İki ay oldu sanırım. Bir rüya görmüştüm, kocaman ve kapkara bir doru at geldi yanıma. İletişim kuruyor ve konuşuyor. Benim adım Kayı ve senin atınım diyor dilsiz bir dille. Çok etkilenmiştim ve o paylaştığınız resimleri indirmiştim bilgisayarıma. Yazın siz hep. Bileğinize ve gönlünüze daim kuvvet dolsun.(bir masal çocuğu)


Kutlu Kayı…kutlanmış, ululanmış…KAYI: Oğuzların BozOk kolundan olup  Osmanlının NÜVEsidir...Kayı kelimesi, muhkem, kuvvet ve kudret sahibi demektir.Kayı boyunun damgası-TAMGA , iki ok ve bir yaydan ibarettir. Oğuzların 24 boyu vardır ve her birinin tamgası ayrıdır..

Dede Korkut, gelecekte hanlığın geri Kayı’ya döneceğini bildirerek,
Osmanlıları haber vermiştir. Kayılar, Selçuklularla birlikte, fetih esnasında ve daha sonraları Anadoluya gelip, değişik bölgelerde yerleştiler.

Türkler demir-cevher işçiliğindeki bilgelikleri ile su verilmiş çelik kılıçlarını yapmış, yılkı atlarını terbiye ederek  yenilmez savaş ordularını kurmuş, dünyanın dört yanına dağılmışlardır. onlar  çadırlarına çelikten kafesler yapar, rüzgardan, fırtınadan korunmasını sağlarlardı..göçebe olduklarından hayvancılıkla uğraşır, hayvanlar birbirlerine karışmasın diye özel sembol ve işaretler kullanırlardı.

Peygamberimiz zamanındaki demir kılıç ustalarının yaşadığı Süreyc kabilesi ise arap olmayan uzaklardan gelen bir boy olarak bilinirdi.. mesela Hz Osman’a ait olan kılıcın üzerinde bu boya ait KAYI TAMGASI halen mahfuzdur.. kılıç Hz. Osman’dan, Osman Bin Talhâ’ya geçip, oradan da Hoca Ahmed Yesevî’ye emanet edilmiştir.Daha sonra bu kılıç, Hoca Ahmed Yesevî silsilesi yoluyla, Şeyh Edebali’ye gelmiş ve ‘sırları ile beraber’ Osman Bey’e teslim edilmiştir. ayrıca Putlar Kitabında hz Ali’nin Mekke’nin fethinden sonra ,peygamber emri ile başka bir kavmin meşhur taş putu kırıp döktükten sonra, ondan adlığı efsanevi 2 kılıçtan da bahsedilir ki, bunların kılıçlar tapınağından buraya geldiği söylenirmiş..

Büyük demirci ustası hz Zulkarneyn’in Türklerin peygamberi ve lideri olan  Bilge Kağan olduğuna da inanılır değil mi? ya demiri elinde hamur gibi yoğuran, zırh ören, kalkan-kılıç ustası  kısa boylu ama çok kuvvetli olan  hz Davud …(* sanırım Sam oğlu Yahudilerin, neden diğer kardeşleri Yafes’i sevemediklerini anlıyorsunuz değil mi?
J

(*tevrata göre  artık çok yaşlanmış olan İshak peygamber kördür. ve büyük oğlu Tûrk’e, ilk oğul hakkından dolayı peygamberlik vereceği zamanı gelir. ama anneleri ayrı olan iki kardeşten Yakub’un annesi bir hile yapar ve peygamberliği hz Yakub’a aldırtır. buna çok üzülen baba oğul geriye dönülemeyeceğini bilir. baba,  çok kırgın oğluna cesur yüreği, kudretli bükülmez bileği ile yeryüzünde  Allah dininin  tek koruyucusunun O VE AİLESİ olması için dua eder. ve oğul Türk, memnun olarak ailesini de alıp, oradan ebeden ayrılır,Anadolu'ya yerleşir. uzun yıllar sonra iki kardeş bir araya gelir, sarılıp barışırlar)..

Kayı boyu I Y I”, aynı zamanda ATA DİREĞİ, TURUKU ÂLİ, genetik  SOY AĞACI nı semboller.. 3’leri ( III ) yani KABE’nin içindeki RUH-BEDEN-NEFS = BA-KA-RA  ilmine de sahip olduklarını ,VAHY’le işleyen bir peygamberleri olduğunu, onların göksel miraç ilmine vakıfiyetini de anlatır. zira eski türklerde ki çadırı tutan anababa orta ATADİREĞİ ,şamanın ruhsal –gök yolculuğuna çıktığı  genetik merdiveni de imgeler.

babam bende ben babamda iken baba doğurdu anamı
anam da meme emerken anam doğurdu babamı
babam anamı doğurdu,anam babamı büyüttü.
ikisi de birlik idi talak etmezden evvel anamı
böyle bir zade-i mader değilim sanma ben ebter
babamla ahd ettim ol dem ki doğursun o anamı
babam bana veled dedi her emrine mütekidem
anama mahrem dedi görmedim vech-i anamı
(Arif-i billah ve vasıl-ı Selanikli Hacı Ali Örfi k.s)

ve şimdi Sevdiğim.. yaklaşmakta olan MİRAÇ KANDİLİ için RasulAllah Efendimizin Miraç’ını bir alıntı üzerinden, pasajlarını kesip kesip Sana sunum yapıyorum, lütfen dikkat et..
konumuz soyağacı: Hayat ağacı-gidilecek son sınır-SİDRETÜL MÜNTEHA- işaret taşı olan ADEM AĞACI üzerine denemeler..

HAYAT DENİZİ: .. Bundan sonra, bir deryaya vardım. Sütten beyaz; insan menisi gibi yoğundu, içinde bulunan acaip görülmemiş şeyleri anlatmak mümkün değildir. Onların haddi hesabı yoktu. Bu deryaya  Hayat Denizi derler. Kıyamet kopup yaratılmışların cümlesi helak olduktan sonra. Yüce Hak mahlukunu kabirden kaldırıp onlara mükâfat veya ceza murad ettiği zaman, ferman buyurur; bu deryadan yeryüzüne yağmur yağar. Buradan, yeryüzüne kırk arşın kadar su iner. Çürüyüp toprak olan tenler, kemikler, sinirler ve kıllar meydana gelir. Bu su, o toprağa dokunduğu zaman neden toprak olduysa., derhal eski haline döner. Dağılanlar, böylece bir yere toplanacaklardır. Bütün bu olacaklar bu derya vasıtası ile olacaktır.
…..
19

CEHENNEM
‘de bu Malik meleğinden  başka, cehennem hazinleri (kapıcıları, bekçileri, bakıcıları) 18 tanedir; Malikle 19 olurlar.
 —«Onun üzerine on dokuz melek tayin edilmiştir.» (74/30)
.. bu haber üzerine Resulüllah S.A. efendimiz ümmeti namına mahzun oldu; halâs olmalarını diledi. Bunun üzerine Yüce Hak şöyle buyurdu:

Senin ümmetine 19 harfli bir cümle ihsan eyledim. Ümmetin onu devamlı olarak bırakmadan okursa, kendilerini o 19 cehennem hazinlerinden ve onların yardımcıları olan zebanilerin azabından emin kılarım. O cümle şudur:Bismillahirrahmanirrahim” (Rahman Rahim Allah'ın adı ile..) .


 YEDİNCİ SEMÂ
: nurdan yaratmıştır. adına Gariba derler. kapıcısı Efrail, meleği İsrafil'dir.

…Bundan sonra, bir kimseyi gördüm ki: Nura gark olmuş. Gayet heybetli ve vakarlı bir şekilde bir kürsü üzerinde oturmuştu. Önünde çokça sübyan çocuklar vardı. Cebrail'e "o kimdir?" sordum..Cebrail dedi ki:

O, sizin büyük ceddiniz İbrahim'dir. Seni ve sana iman eden ümmetini sever. Alemlerin Rabbı Yüce Allah'a niyaz edip, senin ümmetine iyilikte bulunmak diledi. Yüce Hak, onun bu dileğini kabul buyurdu; o sıbyan çocukları verdi. Onlar, senin ümmetin buluğa ermeden ölen kız ve erkek çocuklardır. Onların terbiyesini, Hak Taâlâ İbrahim'e bıraktı. Onları kıyamete kadar terbiye edip ilim ve edep öğretecektir. Onları kemaliyle yetiştirdikten sonra, mahşer günü önüne katıp arasat meydanına getirecektir…



13 - Andolsun onu bir kez daha görmüştü.14 - Sidretü'l- Müntehâ'nın yanında.15 - Ki Cennetü'l- Me'vâ onun yanındadır.16 - Sidre'yi kaplayan kaplıyordu.17 - (Peygamberin) gözü şaşmadı ve sınırı aşmadı.18 - Andolsun ki o, Rabbinin âyetlerinden en büyüğünü gördü.(53.Necm suresi)

SÎDRE-İ MÜNTEHA: son ağaç. yaradılmışlığın hudud taşı.
—«O ağacın üzerinde o kadar melâike gördüm ki, sayısını ancak Allah-ü Taâlâ bilir. O ağacın bütün yapraklarını sarmışlardı. O melekler, çekirge gibi parlıyor, yıldızlar gibi şule veriyorlardı.» Bu manada şu âyet-i kerime gelmiştir:  «Sidreyi bürüyen bürüyordu o zaman.» (53/16)
 
Cebrail'in makamı bu ağacın budakları arasında, yeşil zümrütten bir budaktır
.

CENNETİN DÖRT IRMAĞI: O Sidre Ağacının altında dört ırmak akıyordu; ikisi zahir, ikisi de batındı. O batın olan ırmaklar cennete gider. Zahirdeki ırmaklar ise dünyaya gider ki, biri Fırat; diğeri de Nil nehridir.
Bir ırmak daha gördüm; etrafında yakuttan, inciden, zeberced-den haymeler kurmuşlardı. Ayrıca ırmak kenarında yeşil kuşlar gördüm; boyunları deve boynuna benziyordu. Cebrail şöyle dedi:
 Bu gördüğün Kevser ırmağıdır; Hak Taâlâ sana nasib etti.»

«Biz sana Kevser ırmağını ihsan ettik.» (108 /l)

—«Bu ırmak, yakuttan, zümrütten çakıl taşlan, üzerine akıyordu. Suyu sütten beyazdı. Ondan bir bardak alıp içtim; baldan tatlı idi. Kokusu miskten daha latifti. O ağacın altında, ayrıca bir çeşme akıyordu. Cebrail şöyle anlattı:

— Bunun adına Selsebil derler. Bundan iki ırmak peydah olur. Onlardan birine: Kevser, diğerine de: Rahmet, adını verirler. İkisi de cennet kapısının önünde akar. İşte, o suların başı budur.

Bundan sonra, önüme üç kâse getirdiler: Birinde şarap, birinde bal, birinde de süt vardı. Ben, sütü alıp içtim. Cebrail bana şöyle dedi: îslâm fıtratını seçtin. Ümmetin İslâm dininde sabit olurlar. Şarabı alsaydın, ümmetin azgın ve şaşkın olurdu.


Cennette ırmaklar gördüm: Sütten, sudan, şaraptan, baldan... .
.
.Orada çeşmeler gördüm: Rehiykten, selsebilden, tesnimden..

 — «Cebrail'e dedim ki:
—- Bu ırmaklar nereden gelir?. Ve nereye gider?. Şöyle anlattı:
 — O kadarım bilirim ki, Kevser havuzuna akarlar. Ama nereden geldiğini bilmem. Yüce Hak katında senin kerametin çoktur. İstersen sana bildirir. Bu düşüncede iken, bir melek gördüm; büyüklüğünü Allah'tan başkası bilmez. Çokça kanatlan vardı. Bana şöyle dedi:
 — Bir kanadıma mübarek ayaklarını koy; gözlerini yum.Ben de onun dediği gibi yaptım; o mübarek melek uçtu. Sonra bana:
— Mübarek gözlerini aç dedi. 

Ben de onun dediği gibi yaptım. Gözlerimi açınca, bir ağaç gördüm; o ağacın altında ise, bir kubbe gördüm. O kadar büyüktü ki, dünyanın tümünü o kubbenin üzerine koysalar, büyük bir dağın üzerine bir kuş konmuş gibi olurdu. O kubbenin altından kilidi vardı; kapısı zeberceddendi. Gördüm ki, o dört ırmak bu kubbeden çıkıyor. Bunu gördükten sonra, dönmek istedim; o melek bana şöyle dedi:
 — Neden bu kubbenin içine girip işin aslına vâkıf olmak istemiyorsun?.
 — Kapısı kilitli dedim, şöyle dedi:
 — Onun anahtarı sendedir.
 — Ya, bunun anahtarı nedir?. Deyince, o melek şöyle dedi:

BÎSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM. (Rahman Rahim Allah'ın adı ile.) Söyle; o ,kapı açılır. Ben de ileri vardım:

— BİSMİLLAHİRRAHMANlRRAHlM. (Rahman Rahim Allah'ın adı ile.)Dedim; kapı hemen açıldı. Gördüm ki, o kubbenin dört duvarından bu dört ırmak akıyor. Sonra bana:

— Dikkatli bak dedi. Baktım ki, onun duvarının bir tarafında BİSM (ismi ile), bir tarafında ALLAH (Allah'ın), bir tarafında (ER-RAHMAN), bir tarafında da ER-RAHÎM (Rahim) yazılmış.
 
Su ırmağı BİSM'in MÎM gözünden akıyordu.
 Süt ırmağı ALLAH'ın HA gözünden akıyordu.
 Şarap ırmağa ER-RAHMAN'ın MİM gözünden akıyordu.
 Bal ırmağı ER-RAHİM'in MİM gözünden akıyordu.
 
Böylece, gördüm ki, o dört ırmak bu dört kelimeden çıkıyor.
 Buradan gitmek istediğim zaman, bana bir hitap geldi:

— Bir kimse, beni bu kelimelerle anarsa. halis bir kalble: “ BÎSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM. (Rahman Rahim Allah'ın adı ile.)derse bu dört ırmaktan ona içiririm.

Kulunu, bir gece Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya kadar götüren o Yüce Zat, tüm noksan sıfatlardan münezzehtir.»
(17/1)

işte, Resulüllah sav. efendimize MİRAÇ şerefi ihsan edildiğinden ism-i şerifine 
SÂHÎB'ÜL - MİRAÇ denir .(alıntıdır)

nur cihan
26.04.2014
nuralem7@hotmail.com