99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 38
AZİZ PİRDEŞİME..HZ MEVLANA İÇİN..
SEMÂ VE SENÂ SANA.......
Doğrusu, 'Şi'ra (yıldızı)nın' Rabbi O'dur. (Necm Suresi, 49)
Sonra.. aslında geçenlerde,konularla bağlantılı başka hayallerim vardı Sana yazmadığım..ama olayı ilerde daha net hatırlamak adına kısaca iz sürmek için yazıyorum..evvela bir evvelki masal sabahım da çok ilginç bir şey olmuştu ..eskiden tanıdığım Suzan adında birini arıyordum (ki, bugün masalımı tesadüfen okuyan exantirik bir sanal Ateş-i Suzan-ilk defa bu akşam bir mail yazmışJ).. güldüm..işte o Suzan, Şenkardeşler adındaki binanın ne üst katından artık taşınmış, yokmuş..daha başka alt katları geziyorum.. sanat tarihçisi KamilGönüllerde oradaymışlar ..ve bir dairedeyim.. içerideki adam bir antik kolleksiyoncu ve nadir kitapları var..bana duvardaki bir tabloyu gösteriyor.(Sevdiğim, pc deki bir programı karıştırırken, bir et döneri resmini, Senin için aynı o rüyamdaki ,o resme dönüştürdüm ki, ben bile hayret ettim nasıl oldu?!.ve neden?)bu tablodan dünyada galiba sadece 1 veya 2 tane varmış..herkesten saklıyormuş, kimse görmemiş ve ona bu tablo babasından kalmış.. siyah zeminin sağ tarafında, bir direğe geçmiş, uzun ve yamuk bir elips resmi bu..bu yamuk upuzun elips masmavi ve resimde başka hiçbişi yok..adam bana “ona dokun” diyor..”dokun ve çevir”..aaa resmin mavi yeri yükseltili ve elimle çevirince dünya gibi dönüyor..
birde bu masal veledinin bir küçüğü, hayalinde onu gözetleyip, bazı kağıtları ve
bir kese kağıdı çileği kapı altından masal veledine yolladı ki(beyaz kartonda
sütun dikme bilgileri vardı).aynı gece ona hayalimi anlatınca da
gerçekten dosyalar gelmeye başladıJ.. ((ve 10 sütundan birinden alınan
bilgi cümlesi geldi..aklımı yitirmedim inşallah ve aminJ..doğru iz ve doğru istikamet.. teşekkürler.. )) kendisinin takip ettiği ve yolundan gittiğinin
senelerdir olan sohbetlerinden- tek tek ses kayıtlarından yazıya dökmeye
başlamış.. o kayıtların yazılı deşifresi dosyalar yağmur gibi yağmaya başladı J..işte az az okuyor ve benim için önemli
yerleri kalın siyah harfe dönüştürüyorum. ilerde onları gerekirse burada
kullanmak isterim tabii.. ALLLAHIMIN BANA BİR LÜTFU HEDİYESİ.. kim bir tasavvuf
virtüözü birinin ilminden feyizlenmek istemez ki.. yapana değil, onu bu iş için
kullanan ve ona bunu yaptırtanın SABRINA bak.. ben gerçekten de-inanılmaz zaman
alan ,çok yorucu ses deşifresi için çok yorgundum ve yeterince yapmıştım..
artık tekaüd olmaklığı elzem olan biriydim üstelik ve teşekkür ediyorumJ..
Ben size klasik kozmolojiyi ve bu kozmolojide küreler arasındaki düzenlemeyi anlatacağım..kürelerin biçimleri ile söylenenler bunlar.metafizik ve kozmoloji iç içedir. filozoflar Tanrı’nın zorunlu varlık olduğunu düşünüyorlar.bu zorunlu varlığın filozoflara göre ise anlamı şudur: ALLAH’IN SIFATLARI YOKTUR.ALLAH SAF VARLIKTAN İBARETTİR. HERHANGİ BİR ŞEKLİ VE MAHİYETİDE YOKTUR. yani insanda ise; dışta insan varlığı-içte insanlık hakikatimiz vardır.. hepimiz aynıyız ama hepimiz farklı farklı ferdleriz.bunun tek istisnası Tanrı.
bakın; bu , 1 olan Tanrı’dan 1 akıl çıktı.. 1.olan AKILDAN DA 3 ŞEY ORTAYA ÇIKIYOR..Aklın Tanrıya dair bilgisi var.kendi imkanına dair bilgisi var.kendi varlığına dair bilgisi var..bu bilgiler tek bir bilgidir ama farklı açılara sahiptir.şimdi aklın Tanrıya dair bilgisi, kendisine en güçlü bilgi olduğu için, başka bir aklı doğuruyor.şimdi bilginin fiile dönüşmesini engelleyen şey bölünmelerdir.. insan veya diğer varlıklar farklı evrelerle güçlere sahip oldukları için, bilgileri ile yaparken bir şeye dönüşmez.yani bilgilerin zuhuru gerçekleşiyor.Tanrı’ya dair bilgisi başka bir aklı doğuruyor.kendi varlığına dair bilgisi ise AKILDAN BİR RUH’UN ÇIKMASIna sebeb oluyor.filozoflar buna NEFS diyorlar..işte O’nun ismi KÜLLİ NEFS veya KÜLLİ RUH dur..bu birinci aklın ismi de Külli Akıldır-ikisi de aynı yani.sonra aklın varlığına dair bilgisi ise NEFSİ doğuruyor .. imkana dair bilgisi ise BÜYÜK BİR KÜREYİ DOĞURUYOR.buna EVREN KÜRESİ-FELEKİ MUHİT(kuşatıcı küre)deniyor.
şimdi bu kuşatıcı felek; bütün evreni içine alan büyük felek küresinden sonra, akıllar aşağıya doğru sıralanıyorlar.
annemle bir yakınımız için hastane ziyaretindeyiz. oradan sonra başka bir hastanedeyiz.. Ehl-i Beyt aşığı ve mecnûnu Hüseyin Amca uyuyor.. O’na çok ilaç vermişler, gözlerini şimdilik açamıyor..Şükran Teyze akşama nöbet değişimine gelecekmiş.. inşallah acil şifa bulurlar..ve yollar..evimdeyim..yazıyorumJ..bugün site şehir cumhuriyetimizde Sema Ayini Şerifi olacak..hem de sürpriz Sevdiğim.. bil bakalım kimler gelecekmiş..hani geçen yılda aynı tarihte Sinan Ümmi’de tanıştıklarımız vardı ya..Kosavalılar..yaa ..ne acaip bir tesadüf değil mi? teşekkürler..böylece bizde Şeb-i Arus yapabileceğiz..
küreler beni zorladığı için bu haftalıkta bu kadar..ve bu masalı yazarken ne anladım biliyor musun Sevdiğim.. ben disiplinden nefret ediyorum ya hani. ve hiçbir resmi okula da gitmeyi sevmiyorum ,okullarımı hep terk ediyorum ya..ve Haybabam ne yaparsa yapsın bu dünyada beni okutamadı. ama öbür taraftan inadından zorla okutuyor gibi hissettim.. ama benim yaşım kaç yahuu..bence artık bu kadar zor konular için yaşım çook geç.daha kolay konu aramalıyız önümüzdeki hafta için benceJ..
*geçen yıl aynı bu devredeki olan, hatırlamak istemediğim cevalanıyla sona erdiğimizi şimdi ,her şey bittiğinde fark ettim Sevdiğim..HAY HAY OLSUN..
nur cihan
17.12.2012
nuralem7@hotmail.com
AZİZ PİRDEŞİME..HZ MEVLANA İÇİN..
SEMÂ VE SENÂ SANA.......
Doğrusu, 'Şi'ra (yıldızı)nın' Rabbi O'dur. (Necm Suresi, 49)
Nitekim (ikisi arasındaki uzaklık) iki yay
kadar (oldu) veya daha yakınlaştı. (Necm Suresi, 9)
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..bu haftaki konum çok zor olduğundan çalışmam gerekti ve tabii ki neler olup bittiğini çözebilmem içinde, işi bilen yetkin birinden bunu dinlemem lazımdı.. ilk evvela geçen masal geçemde olanı bilmelisin bence.. gözlerimi uykuya kapattığımda ilk defa o kadar büyük bir ateş sağ gözümün içinde yandı yandı..sanki bir kağıt torba-kesekağıdının yanışıydı ki; belki de beklediğim, lakin hüsranla neticelenen yeni hikmetlerimin akıbeti nihayetiydi değil mi?!..bilmiyorum.. sonra, kürevi konum dolayısı ile Ömer’i aradım ..bana ŞiRÂ yıldızı ve küreleri anlatabilir miydi?..hafta sonuna sözleştik..O zaten bir banka için, koleksiyon, kozmoloji kitabının çevirisini yeni yapmışmış.. inşallah sonra onun dosyasını yollayacak.. ne şanslıyım değil mi? Senden olduğunu biliyorum tabii ve teşekkür ediyorum..
Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..bu haftaki konum çok zor olduğundan çalışmam gerekti ve tabii ki neler olup bittiğini çözebilmem içinde, işi bilen yetkin birinden bunu dinlemem lazımdı.. ilk evvela geçen masal geçemde olanı bilmelisin bence.. gözlerimi uykuya kapattığımda ilk defa o kadar büyük bir ateş sağ gözümün içinde yandı yandı..sanki bir kağıt torba-kesekağıdının yanışıydı ki; belki de beklediğim, lakin hüsranla neticelenen yeni hikmetlerimin akıbeti nihayetiydi değil mi?!..bilmiyorum.. sonra, kürevi konum dolayısı ile Ömer’i aradım ..bana ŞiRÂ yıldızı ve küreleri anlatabilir miydi?..hafta sonuna sözleştik..O zaten bir banka için, koleksiyon, kozmoloji kitabının çevirisini yeni yapmışmış.. inşallah sonra onun dosyasını yollayacak.. ne şanslıyım değil mi? Senden olduğunu biliyorum tabii ve teşekkür ediyorum..
Sonra.. aslında geçenlerde,konularla bağlantılı başka hayallerim vardı Sana yazmadığım..ama olayı ilerde daha net hatırlamak adına kısaca iz sürmek için yazıyorum..evvela bir evvelki masal sabahım da çok ilginç bir şey olmuştu ..eskiden tanıdığım Suzan adında birini arıyordum (ki, bugün masalımı tesadüfen okuyan exantirik bir sanal Ateş-i Suzan-ilk defa bu akşam bir mail yazmışJ).. güldüm..işte o Suzan, Şenkardeşler adındaki binanın ne üst katından artık taşınmış, yokmuş..daha başka alt katları geziyorum.. sanat tarihçisi KamilGönüllerde oradaymışlar ..ve bir dairedeyim.. içerideki adam bir antik kolleksiyoncu ve nadir kitapları var..bana duvardaki bir tabloyu gösteriyor.(Sevdiğim, pc deki bir programı karıştırırken, bir et döneri resmini, Senin için aynı o rüyamdaki ,o resme dönüştürdüm ki, ben bile hayret ettim nasıl oldu?!.ve neden?)bu tablodan dünyada galiba sadece 1 veya 2 tane varmış..herkesten saklıyormuş, kimse görmemiş ve ona bu tablo babasından kalmış.. siyah zeminin sağ tarafında, bir direğe geçmiş, uzun ve yamuk bir elips resmi bu..bu yamuk upuzun elips masmavi ve resimde başka hiçbişi yok..adam bana “ona dokun” diyor..”dokun ve çevir”..aaa resmin mavi yeri yükseltili ve elimle çevirince dünya gibi dönüyor..
Ve Sevdiğim bu hafta yine böyle yazılar, kütüphaneciler Haybabamı, Özdamarı, Eygiyi gördüm..bir defa siyah zeminden latif beyaz harfler yukarı hızla aktı ki, çok
uzun bir kitabe gibiydi....ve bana ait tüüm sembol biblolarımın-PUTLARIMIN-cam
semazenimin, hatta Sana gönlümün sembolü olarak sunduğum latif küremin dahi yok
pahasına bu kütüphaneciler tarafından-
KÜTÜPHANECİNİN EVİNİN TADİLATI İÇİN satışa çıkarıldığını gördüm.. Senin beni
artık istemediğini düşündüm ve aşkımızın da bittiğini tabii.şehir harap, yıkık evler
viraneydi ve yeni görevim bu harabeleri süslemekmiş..ÜSTELİK DE MUTSUZ
DEĞİLDİM..kütüphanecileri neden bilmiyorum kutuphane olarak düşündüm ve
tabii şira yıldızı ve rical ile
ilişkilendirdim de, henüz bu manada hiçbir şey öğrenemedim tabiiJ..yani zaten ben hazır değilim..hem de
hiçbir şey bilmiyorum ve sorumluluk yok..sorumlu olacağım hiçbir şeyi
bilmek ve öğrenmek istemiyorum tamam mı?!.. ONLAR SENİN KONUN.. ben sadece tedavim için iyileşinceye dek yazacağım o
kadar.. haa, bu arada bu hafta hala
hastalığımın devam ettiğini ve iyileşemediğimi, gelip beni yine kaybolduğum
hiçliği-yokluğumdan çıkarmanı dahi beklediğimi ve yine ağlamalarımın başladığını
bilsen bence iyi olur...artık Seni sevmemem lazım –bu halin geçip
bitmesi lazım ki yükseleyim modumdan da yine dibe vurdum.. galiba ben yine Sana
aşık oldum.. bilmiyorum. belki kış mevsiminden dolayıdır..Sen bana ne kadar”
kııışşt , kışştt” desende halen öölee bel bel kapıda bekliyorum işteJ…
jed-omurilik ata sütunu dikilişi |
cuma günü.. doktorumdayım..akşam saati
tektaşa gitmek için Bostancı’dan bir minübüse bindim..doluydu ve arkada
bir kişilik yer vardı..oraya oturdum..yanımdaki açık mavi gözlü hanım
sürekli bana bakıp gülüyordu..ben dalgınım..o dayanamadı. sürekli gülerek
ve inanamaz bir şekilde şöyle diyordu..”sen ne kadar güzel bir kadınsın..ama
çook güzelsin..sen Rus kadınımısın?..tıpatıp Ruslara benziyorsun..sen ne kadar
güzelsin..” Sevdiğim ne olduğunu anlayamadığım için sustum..o ne yapıyordu ki?.ben
Türküm dedim..ona saf Türk olduğumu söylemedim tabiiJ.. benim saf bir Türk olduğumu bundan 16 yıl
evvel bir defa gördüğüm, İran Humeyni rejiminden kaçmış çok yaşlı bir edebiyat profu A.Milani
anlamış ve bize farsça şiirler yazmıştı.. başkada kimse anlamadı zatenJ.
hep yabancı sanıyorlar nedense..neyse konu ilginçti ..biz sohbete başladık..o
adli tıp doktoruymuş..Gürcistan’lıymış. Rusya’da okumuş ve ülkemize yeni göç etmişler..annesi ise Türkmüş.tüm ailesi
Müslümanmış ama o 15 yaşındayken bir Hristiyan doktorla evlenip, onun dinine
geçip, ortodox olmuş.. gün içinde, sürekli Kelime-i Tevhid ve diğer duaları da
okuyormuş..her dindenmiş ve Allah’a inanıyormuş.. Kur’an okuyormuş.. onlarında
aynı bizimkine benzer namazları varmış. .kızı yan tarafımdaydı, avukatmış..biri
küçük..adı Amine.kızlarının ve oğlunun ve eşinin adı Müslüman isimleri..çok
hayret ettim..
”bizde önemli olan insan
olmaktır, din sonra gelir” diyor.. ben onun mesleğini çok ilginç
buldum..hastanelerden, doktorlardan, hastalıklardan, kandan ödü kopan ve fellik
fellik kaçan ben, böyle hoş bir kadının neden bu işi yaptığını ve bu işi
yapan bir kadının, nasıl bu kadar ruh sağlığı yerinde olan gülen gözlere sahip
olduğunu anlamak istedim..ne soracağımı bildiğim içinde onu şok edip
şaşırttım ve kesenin ağzını açtımJ..bunları birileriyle konuşabilmek onu çok
heyecanlandırmıştı ..çok etkilendi.. ona dedim ki: “böyle
bir doktor hanım, nasıl bir minübüse biner ki , (dış görünüş itibariylede)daha
iyi şartlarınız olması gerekmiyor mu?”..o:” hayır ben lüks
yaşayamam..bana lüks yasak..çocuklarım için bunu çok istiyorum tabii..ama
kendime kullanmam yasak.. ben vazifeliyim.. görevliyim.. insanlara yardım etmek
için varım..o yüzden ihtiyacımdan fazla maddi şeyler bana yasak”..
çocuk:” ölenlerin yüzlerinden gidiş halini
anlayabiliyor musunuz?” diyor..o:”yüzüne gerek yok ki. renklerinden her şey belli oluyor
zaten “diyor..Allahım yaa..beni kimle tanıştırdın SenJ?!.mavi renkli ruhları olduğunda seviniyorum..onlar çok iyi
cennetlik insanlar..pembe renkli ise nadir gördüm ve çook güzeller..gri-bulanık
olanlar fena..konuşmak istemiyor..ama bazıları var..ölmüş ..cesedinin
etrafında bulut gibi dönüyor, oradan ayrılamıyor.. eliyle sağ
kulağını tutar gibi yapıyor..bana sağ kulağımdan
onlar için veya başka gerekli her şey için ne yapmam gerektiğini anlatıyorlar
ve ben onları yapıp, okuyorum..sonra o ruh rahatlayıp, yükselip, yerine
gidiyor..çocuk:hiç beyaz ruh gördünüz mü? KadınJ:hayır hiç görmedim..o görülmez..çok nadirdir.. .ben henüz yeni yetişiyorum öyle bir ruhu göremem.. ama beni Rusya’da yetiştiren dr üstadımda bu
işi halen yapıyor ki, 80 küsur yaşında, o görmüş..çok güzelmiş ve en yüksek
olan ruhta oymuş. evet öyle diyor çocuk..(yani beyaz en güzel olmalı
değil mi SevdiğimJ)..
onda şifa yetisi var mı ve
kullanıyor mu diye
soruyorum.. “evet” diyor..Rusya’da okulda ölçmüşler %75 çıkmış.. hala daha
çalışıyormuş.. ona Rusya’da çocukların organları için nasıl kaçırıldıklarını ve
inanılmaz yüksek sayılarını ,bunu yapanların hep en yüksek okumuş doktorlar,
ilim adamları ve hastane sahipleri olduğunu, bunu neden önleyemediklerini
soruyorum..diyor ki: Türkiye’de de akıl almaz derece çocuk organı ticareti
var..her yerde var.bunu yapanlar insan değil ki.. onlar insan değiller diyor..biz
bayağı sohbet ettik Sevdiğim.. Türkçesi biraz bozuk olan ona: tasavvufla
alakalı masallar yazdığımı ve bu haftaki konumun küreler
ile şirâ yıldızı görevlileri olduğunu
,onunla karşılaşmamın ne acaip bişey olduğunu anlatıyorum..onun gözleri
nasıl sevinçle ışıldıyor Sevdiğim.. küreleri biliyor.. anlatmak için can atıyor,
lakin inecekleri durağa geliyor. “telefon numaranı söyle “diyor.. söylüyorum.. hızla
kaydedip iniyor.biz gidene dek bana öyle acaip
sevgiyle-ışıkla-muhabbetle-aşinalıkla bakıyor ki, sanki bir yanı benle kaldı
sanıyorum.. Sevdiğim bu normal bir olay mı sence?. o kimdi?.. ondan çok
etkilendim..Allahın her yerde özel yetiştirdiği vazifelileri vardı ,anladım..
bizim ülkemizde; İslam dini ve özel ritüelli-uygulamalı manası, maddi ilme uygun değil diye reddedildiğinden, belki bazı cenazeler
hiçbir ritüeli yapılmadan YOK-HEBA ediliyorlardı..ama Yaratıcımız ise; bu uygulamalardan haberdar olanları, bu ilmin hukukende kabul edilip yapıldığı bir
yerde yetiştirip, nerede ihtiyaç varsa oraya görevli yolluyordu değil
mi?..çok acaip.. tıpkı Evvel Zamanın gençliğinde, efendisi tarafından, umumhanede ölen hayat kadınlarının en muteber şekilde defnedilmesi vazifesiyle ziynetlendirildiği gibi..ve hüzünle anlatırdı,o itilip kakılmış,çırılçıplak bir köşeye atılmış kadınların hazin ölüm hikayesini..sonunda huzurla gülerek şöyle derdi:"BAK ŞU ALLAH'IN İŞİNE,CENAZE NAMAZLARINI KİME KILDIRIYOR!."J
tektaştayım.hemen gidip aynaya bakıyorumJ.ben nasıl öyle güzelmişimJ diye.aaa..bu ne? hiiç güzel değilim, üstelik yorgun ve sönüküm..o bir ruh görücü olduğu için benim ruhumu gördü bence. yada kendi ruh güzelliği ona yansıdı tabii ki. bize güzelliğimizi veren ruhlarımızın ışığı-nurudur.. yoksa maddi suretlerimiz değildir. maddi suretlerimizi aydınlatıp, ona güzel ışıklarla, güzel ifade gölgeleri veren ruhumuzdur. insan tablosunun ışığı O’dur.. seyredicisi O’dur..
gece o hanımı düşünüyorum..gözlerim kapalı..göz kapaklarımın içinde kutup ışıkları-auraları geziniyor..öylesine huzurlu ve mutluluk verici bir his ki bu anlatamam Sevdiğim..saydam bir su düşün..tertemiz,berrak..işte ışıklar onu titreştirip dairesel dalgalandırıyorlar.bu şifa demek sanki..huzur..uyuyorum..
tektaştayım.hemen gidip aynaya bakıyorumJ.ben nasıl öyle güzelmişimJ diye.aaa..bu ne? hiiç güzel değilim, üstelik yorgun ve sönüküm..o bir ruh görücü olduğu için benim ruhumu gördü bence. yada kendi ruh güzelliği ona yansıdı tabii ki. bize güzelliğimizi veren ruhlarımızın ışığı-nurudur.. yoksa maddi suretlerimiz değildir. maddi suretlerimizi aydınlatıp, ona güzel ışıklarla, güzel ifade gölgeleri veren ruhumuzdur. insan tablosunun ışığı O’dur.. seyredicisi O’dur..
gece o hanımı düşünüyorum..gözlerim kapalı..göz kapaklarımın içinde kutup ışıkları-auraları geziniyor..öylesine huzurlu ve mutluluk verici bir his ki bu anlatamam Sevdiğim..saydam bir su düşün..tertemiz,berrak..işte ışıklar onu titreştirip dairesel dalgalandırıyorlar.bu şifa demek sanki..huzur..uyuyorum..
Cumartesi sabahı hayali..seyfülKılınç
hoca masasının başında ..karşısında ben oturmuşum.. masallarım beyaz kağıda
kopyalanmış masa üstünde.. hocanın elinde soyulmuş yarım bir portakal var.. bana uzatıyor..”bunu
siz bölün, beraber yiyelim” diyor..bir kaç dilimi bir arada bölüp ona uzatıyorum
ki ,portakalın suyu beyaz masal kağıtlarımın üstüne akıyor (burada özel bir
duygu var-mesele suyu).. uyanıyorum..hımm..hikmet ve felsefe üstadı bana ne öğretmek istedi
diye düşünüyorum..
bence kürenin dışını değil içini
öğrenmeliyim ve 1’in içindeki
birliğe-beraberliğe ve her dilimin içindeki sayısız ELİF SÜTÛNU SUYUNA bakmalıyım..hımm.daire ve sütun..10 numara.. geçen
hayalimde gördüğüm sütun dikmeyi hala idrak edemedim.. aslında benim geçmiş
yıllardan böyle portal kabuğu suyu kokusu, portakal suyu, portakal renkli
hatıralarım da vardı biliyorsun Sevdiğim.. benim için portakal kabuğu suyu kokusu Sensin.. neyse..
neyse.. her neyse..
küreyi ve meridyenleri de tefekkür
edip, dünyayı yönleriyle anlayıp, bir horoskop(RA’NIN GÖZÜ) evi hayalimde
çiziyorum..astroloji..zodyak..12 dilimli burç ki bence 12 değil.. ve eski bir hayalindeki zenith
marka mavi kol saatimi hatırlıyorum hemen.. saatin rengini beğenmediği için
istemeyen çocuğa:” al bunu..onun ne kadar kıymetli olduğunu ah bir bilsen”
diyen Sare ablayı.. bir
spermin anne rahmine düşüşüyle başlayan bölünmesini.. kendini sayısız esma ve
zikri ile hatırlayışını..ama bunlar çok zor Sevdiğim..hemen vazgeçiyorum.. ben
öyle şeyler öğrenemem, çünkü matematik bilmiyorum ve hiçbir şeyi aklımda
tutup ezberleyemiyorum biliyorsun..
sonra kahvemi içiyorum..Ömer’i
arıyorum..telefonda 25 dakika bana küreleri anlatıyor..şira yıldızı hakkında
bakamadığı için bir şey söyleyemeyeceğini ekliyor..şimdi Ömer Türker’in İslam
felsefecilerine göre anlattığı küreler
ilmine bakalım mı Sevdiğim..
Ben size klasik kozmolojiyi ve bu kozmolojide küreler arasındaki düzenlemeyi anlatacağım..kürelerin biçimleri ile söylenenler bunlar.metafizik ve kozmoloji iç içedir. filozoflar Tanrı’nın zorunlu varlık olduğunu düşünüyorlar.bu zorunlu varlığın filozoflara göre ise anlamı şudur: ALLAH’IN SIFATLARI YOKTUR.ALLAH SAF VARLIKTAN İBARETTİR. HERHANGİ BİR ŞEKLİ VE MAHİYETİDE YOKTUR. yani insanda ise; dışta insan varlığı-içte insanlık hakikatimiz vardır.. hepimiz aynıyız ama hepimiz farklı farklı ferdleriz.bunun tek istisnası Tanrı.
Tanrı saf varlık.Herhangi bir
mahiyeti yok..dolayısı ile Zatı gereği fiil yapıyor.fiil yapması demekte
aslında sadece BİLMESİ demek.Tanrı’da var olmak; bilmek,kudret,makul bir varlık halinde bulunması, hepsi aynı şey.Tanrı’da
bunların hepsi birdir.bölünme yoktur.Tanrı maddi bir varlık değil, manevidir..maddi olmadığı içinde bölünemez.şimdi Tanrı manevi olduğundan filozoflara
göre sadece bir tane fiil yapıyor oda ”KENDİSİNİ BİLMEK” kendisine neşet
edecek, ortaya çıkacak bütün varlığı bilmek. kendisini bilince ki, bu
ezelde olan ezeli bir süreç tabii.. O’ndan bir AKIL ortaya çıkıyor.sûdur
ediyor yani.bu 1.AKIL.. yani AKL-I EVVEL..sufiler buna Hakikat-i
Muhammediye diyorlar.bazen AYAN-I SABİTE,KALEM-İ ÂLÂ da deniyor.hepsi aynı
şeyler.
şimdi,AKIL çıkıyor ama bu
akılda bir bölünme başlıyor..çünkü akıl yaratılmış..yani,varlığını başka bir var olandan almış bir varlık oluyor sonuçta..bu akılda bir
varlık.birde mahiyet var.hakikati ve varlığı özdeş değil yani.bunlar dışta tek
bir şey olarak bulunuyor ama farklılar.dolayısıyle akılda bir imkan
var.kendisine nisbetle mümkün. Allah’a nisbetle zorunlu(Tanrıya mecbur ) bir
varlık.dolayısı ile akıldaki bölünme ile ondan 3 şey ortaya çıkıyor.
bakın; bu , 1 olan Tanrı’dan 1 akıl çıktı.. 1.olan AKILDAN DA 3 ŞEY ORTAYA ÇIKIYOR..Aklın Tanrıya dair bilgisi var.kendi imkanına dair bilgisi var.kendi varlığına dair bilgisi var..bu bilgiler tek bir bilgidir ama farklı açılara sahiptir.şimdi aklın Tanrıya dair bilgisi, kendisine en güçlü bilgi olduğu için, başka bir aklı doğuruyor.şimdi bilginin fiile dönüşmesini engelleyen şey bölünmelerdir.. insan veya diğer varlıklar farklı evrelerle güçlere sahip oldukları için, bilgileri ile yaparken bir şeye dönüşmez.yani bilgilerin zuhuru gerçekleşiyor.Tanrı’ya dair bilgisi başka bir aklı doğuruyor.kendi varlığına dair bilgisi ise AKILDAN BİR RUH’UN ÇIKMASIna sebeb oluyor.filozoflar buna NEFS diyorlar..işte O’nun ismi KÜLLİ NEFS veya KÜLLİ RUH dur..bu birinci aklın ismi de Külli Akıldır-ikisi de aynı yani.sonra aklın varlığına dair bilgisi ise NEFSİ doğuruyor .. imkana dair bilgisi ise BÜYÜK BİR KÜREYİ DOĞURUYOR.buna EVREN KÜRESİ-FELEKİ MUHİT(kuşatıcı küre)deniyor.
şimdi bu kuşatıcı felek; bütün evreni içine alan büyük felek küresinden sonra, akıllar aşağıya doğru sıralanıyorlar.
2.akıl aynı şekilde bir başka aklı
doğuruyor. 2. akılda 1.akıldan çıktıya ,işte o 2.akıla bakın şimdi ;kendi imkanı
var.kendisine dair bir bilgisi var.kendi varlığına dair bir bilgisi var.aynı şekilde 2.akılda 1.akla dair bilgisi
nedeniyle başka bir aklı,kendi imkanından bir küreyi ,kendi vücudundan bir
küreyi ,kendi vücudundan bir nefsi doğuruyor.
nefislerin ve akılların maddi varlıkları yoktur.ama küreler
maddedir.küreler cisim.işte
bu cisim- 2 aklın çıkarttığı küre, 1.aklın küresinin içinde kuşatılmıştır.şimdi bakın. dünyaya
gelinceye kadar akıllar akılları ,aynı zamanda nefisleri ve küreleri doğuruyor.şimdi
biz sadece şunu biliyoruz.kimisine göre 50 tane,kimisine göre 9 tane,kimisine
göre 11 veya 10 tane akıl var.bunun bir önemi yok. önemli olan şu: çünkü
evrendeki küreleri bilmediğimiz için, akılların sayısını bilemiyoruz.işte sistem
böyle işliyor.bu sistemin merkezinde dünya
vardır.en son dünyaya geldiğinde bir faal-etkin-en son akıl vardır.fakat işte
bu faal akıldan sadece dünya çıkıyor.yani bir küre,bir nefis
çıkmıyor.sebebi ise şu: kürelerin döndürülmesi
ancak nefisler sayesinde oluyor.akıllar küreleri doğrudan döndüremiyorlar.çünkü
akıllar çok münezzeh varlıklar,doğrudan madde ile ilişki kuramıyorlar.KURMUYORLAR
YANİJ..akıllar bilgili varlıklar
onlarda bitkinleşme söz konusu değil.onlar MUKARREBÛN denilen
meleklerdir(onlar daima bulunuyorlar..amma bu isimlere takılmayınız ,sizi
yanılgıya düşürür)..
şimdi en kuşatıcı feleğin dindeki ismi KÛRSİ dir…onun hemen bir altındaki feleğin ismi ise ARŞtır.bu nefsin din dilindeki ismi ise LEVHİ MAHFUZdur. (1. Aklında ismi Kalem-i Âlâ ,Hakikati Muhammediye diye isimlendirilir).yani mevcuttaki her bir şeyin cisimler dünyasındaki her bir nesnenin imkanı bu cisimler içinde gizlidir.ondan önce nefiste,ondan önce akılda,ondan önceki bilgisi de Tanrı’da bulunur.
şimdi küreleri şöyle düşünün ;dünyaya gelinceye dek içiçe girmiş ama aralarında boşluk olmayacak şekilde düşününJ..bunlar arasında hiç boşluk yok.bunlar dünyadan farklı olarak, eski kozmolojiye göre, bu kürelerde oluş ve bozuluş konu olmuyor. yani hareket ediyorlar ama içlerindeki madde cisimsel madde değil. günümüz kozmolojisi ise işte bu yanlıştan dönemiyor ve hala maddi düşünüyorlar.
şimdi bunlar ne için küre?. bunların küre olmasının sebebi kürenin kusursuzluğudur. 2.si hareketleride küresel bunların..Feleki Muhit olduğu yerde dönüyor.bir mekanı yok.çünkü mekanın kendisi o.O en dıştaki felektirJ.. dışında yokluk var. yoklukta var olan bir şey değildir. ondan sonra bütün bir kürelerde onun içinde içiçe geçmişlerdir.dünya merkezde duruyor ve dünya dönmüyor. bütün her şey bu dünya etrafında dönüyor.hareketler dairesel.çünkü biçimsiz hareketler ancak dairesel olabilir diye düşünülüyor.
yani bir şeyin biçimsiz-ezel-ebed olabilmesi için dairesel olması lazımdır(yani doğrusal veya eğrisel bir hareket, bir şeye çarpabilir ve bozulabilir o yüzden).. etki ve tepkileri de şudur:şimdi dünyadaki her bir nesnenin filozoflara göre Tanrıyla ve akıllarla iki yönlü ilişkisi vardır.1.si dünyadaki her bir şeyin suretini veren faal akıldır.o yüzden Faal AKIL a CEBRAİL derler(dünyanın aklı faal akıldır)..mesela hadislerde geçiyor ya hani. cenin 120 günlükken ruh üflenir, işte hz. İsa ‘ya Cebrail RUH ÜFLEDİ…şimdi, akıllar saf diri varlıklardır. onlarda hiçbir şekilde madde yoktur.
şimdi en kuşatıcı feleğin dindeki ismi KÛRSİ dir…onun hemen bir altındaki feleğin ismi ise ARŞtır.bu nefsin din dilindeki ismi ise LEVHİ MAHFUZdur. (1. Aklında ismi Kalem-i Âlâ ,Hakikati Muhammediye diye isimlendirilir).yani mevcuttaki her bir şeyin cisimler dünyasındaki her bir nesnenin imkanı bu cisimler içinde gizlidir.ondan önce nefiste,ondan önce akılda,ondan önceki bilgisi de Tanrı’da bulunur.
şimdi küreleri şöyle düşünün ;dünyaya gelinceye dek içiçe girmiş ama aralarında boşluk olmayacak şekilde düşününJ..bunlar arasında hiç boşluk yok.bunlar dünyadan farklı olarak, eski kozmolojiye göre, bu kürelerde oluş ve bozuluş konu olmuyor. yani hareket ediyorlar ama içlerindeki madde cisimsel madde değil. günümüz kozmolojisi ise işte bu yanlıştan dönemiyor ve hala maddi düşünüyorlar.
şimdi bunlar ne için küre?. bunların küre olmasının sebebi kürenin kusursuzluğudur. 2.si hareketleride küresel bunların..Feleki Muhit olduğu yerde dönüyor.bir mekanı yok.çünkü mekanın kendisi o.O en dıştaki felektirJ.. dışında yokluk var. yoklukta var olan bir şey değildir. ondan sonra bütün bir kürelerde onun içinde içiçe geçmişlerdir.dünya merkezde duruyor ve dünya dönmüyor. bütün her şey bu dünya etrafında dönüyor.hareketler dairesel.çünkü biçimsiz hareketler ancak dairesel olabilir diye düşünülüyor.
yani bir şeyin biçimsiz-ezel-ebed olabilmesi için dairesel olması lazımdır(yani doğrusal veya eğrisel bir hareket, bir şeye çarpabilir ve bozulabilir o yüzden).. etki ve tepkileri de şudur:şimdi dünyadaki her bir nesnenin filozoflara göre Tanrıyla ve akıllarla iki yönlü ilişkisi vardır.1.si dünyadaki her bir şeyin suretini veren faal akıldır.o yüzden Faal AKIL a CEBRAİL derler(dünyanın aklı faal akıldır)..mesela hadislerde geçiyor ya hani. cenin 120 günlükken ruh üflenir, işte hz. İsa ‘ya Cebrail RUH ÜFLEDİ…şimdi, akıllar saf diri varlıklardır. onlarda hiçbir şekilde madde yoktur.
felsefede canlılığın
2 anlamı vardır. 1.hayvani olanı bedenlerimizde olan canlılık ki, buna hayvaniyet derler..birde
HAY kelimesinin ifade ettiği dirilik vardır ki, bir şeyin idrak edilebilen bir
varlık olması demektir.bu
manada Tanrı ve Tanrı’dan çıkan akıllar en diri varlıklardır. şimdi bu dünyadaki her bir şeyin küresel
suretini: mesela bize insanlık suretini, keçiye keçilik suretini,bir akasyaya akasya
suretini, cevize ceviz sureti
formülünü veren faal akıldır. fakat
faal akıl bu dünyada bir şeyin suretini almaya hazırlandığı sırada verilir.yani
bu dünyadaki hareketler bir nesnenin ,yada bir ceninin ,bir tohumun faal
akıldan türsel formu almasını elverişli hale getirir.onu mayalar.ondan sonra da
faal akıldan doğrudan feyizler gelmeye başlar.
bu mayalanma halinde dünyanın
kendi içindeki hareketler ve göksel kürelerin dünyaya etkisi gerçekleşir.yani güneşin konumu,merkürün konumu,venüsün
konumu bunu etkiler. 1.Akıldan itibaren
en dıştaki küre vardı ya ..1. Akıldaki anlam en büyük kürenin nefsine, nefistende
1. Küreye hareket halinde intikal eder. yani nefse bir mana olarak
gelir.nefisten de 1. Küreye bir hareket olarak gelerek harekete dönüşür.her bir
küre bir alttakine etki eder. mesela güneşin fotosenteze sebebiyet vermesi, buradaki
bitkilerin-hayvanların büyümesine imkan vermesi ..böyle bir hareket aktarımı
vardır.Tanrı’dan çıkan feyz, akıllar kanalıyla buraya türsel suret olarak
intikal eder. şimdi bütün bu hareketlerin ve mananın intikali bu
dünyadaki varlığı ve dünya aleminin
hayatiyetini devam getirir. nihai taktirde
varlığı ve diğer insanda- varlığın sonunda bulunması anlamı da gayedir.
Tanrı’nın gayesi yanlızca insanı meydana getirmek değildir tasavvufta olduğu gibi..sakın böyle
düşünmeyin.burada tasavvuftan farklılaşıyor.yani insan alemin sonunda
bulunmak anlamında gayedir, yoksa şey değildir.. insan alemin prototipidir. yani
küçük alem diyoruz ya.insanda da bir nefs vardır.bir beden vardır ve insan bir
akla-faal akla bağlıdır..aslında göksel kürenin insandaki mukabili bedendir.
bu kürelerin nefislerinin insandaki karşılığı ruhtur. onların akıllarının insandaki karşılığı ise –insanın kendisinden çıktığı faal akıldır..dolayısıyle
insan faal akıl ilişkisi 1.AKIL- FELEKİ MUHİT ilişkisinin bir benzeridir.
ama insanın göksel nefislerden
farklı bir ayrıcalığı vardır.normalde göksel nefisler bir insanın nefsinden
üstündür.nasıl üstündür?:göksel nefisler eşyayı-cisimleri önceledikleri için
,cisimler-eşyalar onlardan meydana geldikleri için, göksel cisimler tam
varlıklardır. yani onlar nesnelerin bilgisine “olmadan
önce” sahip olurlar.ama
onların bir eksikliği vardır akıllara nisbetle.onlar sürekli yukarıdan gelen
feyzi alırlar.kürelerin hareketleriyle feyiz almaya hareketli hale gelirler.yukarıdan
–akıllardan onlara feyiz gelir.
insan nefsi böyle
değildir.insan nefsi başlangıçta bilgisizdir,zayıftır,acizdir.bedenin hareketleriyle,bedenin
beslenme,büyüme,iradeli hareket etme özellikleri veya bu özellikler sayesinde, bilgi ve manayı almaya hazır hale gelir ve faal akıldan bilgi intikal
eder.her halukârda bilginin kaynağı faal
akıldır.ama insanın bir ayrıcalığı vardır.. o ayrıcalık insanın iradesi ile
ortaya çıkar. yani göksel nefislerin maddeleri, yani küreleri bozulabilen
varlıklar değilidir. yani küre hiçbir zaman bozulmayacaktır.dolayısıyle
filozoflara göre” nefisler kürelere mahkumdur”..daima bir kürenin nefsi olarak kalırlar..ama
insan bedenleri ölerek bozulduğu için ruh ölmediğinden ,eğer ruhunu
yetkinleştirirse, yani ölümden sonra ruhun aklı veya manevi hazlara-manevi
feyizlere elverişli hale gelirse, ölümden sonra ruh ebedileşir ve tıpkı bir TAM
AKIL GİBİ OLUR.yani o artık nefis olmaz.insanın böyle bir üstünlüğü vardır. bunun
için insan yetkinleşme yolunda olmalı, bu yolda mücadele etmelidir.
çocuk: …. … .. tecelli
denizi?.. ve tüm bu bozulmaların üstündeki vecihler..ve tüüm bunları
dışarıdan-yukarıdan seyreden göz?.....
Hoca: yani siz demek istiyorsunuz ki ilahi feyz
burada nerde? İlahi feyz yani Tanrı’daki anlam işte alem olarak ortaya çıkıyor.
bu alemin kendisi ilahi feyz. o yüzden alem geçici bir şey değildir
filozoflara göre. alem sürekli bir şeydir. bunun zamanda bir başlangıcı yok.bir
zamanda sonu da olmuyor.yani Tanrı’nın veçhi dediğiniz şey bu alemde ortaya
çıkan ve süregiden varlığıdır. dolayısıyle geçici değildir. bir zamanda
durmayacak, bir zamanda bitmeyecek.Tanrı iradeli fiil yapan bir varlık değil .filozoflar
Tanrıya irade nisbet etmenin(hayvani nefsle) yanlış
olduğunu düşünürler.Tanrı alternatifler
arasında seçim yapmaz. VARDIR VE BİLGİSİ GERÇEKLEŞMİŞTİR O KADAR. yani
bizim bildiğimiz bütün akıllarıyla ,nefsileriyle, cisimleriyle bütün bu alem
Tanrı’nın kendisine dair, bütün bilgisine dair inkişaf olmuş –taksir olmuş halidir.. HAKKIN
VECHİ İSE İŞTE BU ALEMDE CEREYAN EDEN VARLIKTIR..
Tanrıyı bir kez yok varsaysak
her şey yok olur. Her şey Tanrıya bağlı.Diyelim ki bir trafo düşünün.elektiriğin
üretildiği merkez yani.diyelim İstanbul’da elektrikler kesildi. Bursa’da trafo
attı.aynen onun gibi.her bir lambanın elektriği Bursa’daki merkez trafodan
geliyor.düşünün ki, Tanrı alemde merkez
trafo ve her şey O'ndan çıkıyor.O'nu bir yok var sayalım. her şey
biter.
çocuk:dünya en kıymetli şey mi?
çocuk:dünya en kıymetli şey mi?
Hoca: dünya en kıymetli şey değil. Dünyanın kıymeti
en sonda bulunmasından. ASIL EN KIYMETLİ OLAN TANRI’DIR. yarattıklarının içinde
ise en kıymetlisi akıldır. insanlar kıymetli değildir. burada insanlar akıllara
benzedikleri orada kıymetlidirler.
Çocuk: aliyyunlar
nerede?
Hoca:ona iliyyün derler ki, onlar daha
aşağıdadır.sizin dediğiniz müheyyemun meleklerdir.”onlar Tanrı’nın temaşasına-seyrine öyle
dalmışlardır ki, aşağıdaki yaratılandan
haberleri yoktur “derler.. yani
onlar akıllardır.akıllar aslında cisimler dünyasını bilmezler. bilmezler derken, cisimler dünyası onlara konu olamaz .o kadar yücedirler demektir..
sonra Sevdiğim hala cumartesindeyiz ve ikindi..
bir akrabamızın 40 mevlüdü için Gebze’deki bir mermer fabrikasındayız.. yemekten
sonra mermerlere bakmak için sahibi bizi gezdirdi.. desenleri, suyun içinde
otomatik kesen makineler acaipti..ve gezdiren
içinde güzeldi tabii.. (neyi kaçırdığımı da gösteriyordu ve bende seçtiğim kaderimden memnun muyum ölçüyordum üstelik.. )mermer tabletlerin
kimi çook acaipti..yani sanki fosillerin fotoğrafını çekmişler gibiydiler.. sahibi
Moskova ve Davos’ta yaptıkları işlerden örneklerle anlatıyor..çocuk:"bu
zamanın zenginlerinin tapınakları nasıl?" diye soruyor..” mitolojideki –eski
yunan tarzı saraylar istiyorlar hep değil mi?” diyor..işveren:"ben öyle şeylerden
anlamam,umurumda da değil. hangi mermer kaç para getirecek ona bakarım" diyor..o
haklı tabii amma bende yanlış bir şey yapmadığımı bir daha anlıyorumJ..haftaya Çin’e, oradan da
bir günlük uçuşla çook yükseğe-bir eski zaman tapınağına bakmaya gideceğini
eklerken aklım orada kalıyor tabiiJ..
*Allah putperest sevdiklerimizi alır
ve bize yepyeni-bakir –üstüne daha evvelden yazı yazılmamış-ilk tohumu
toprağına bizim atacağımız- sulayıp büyüteceğimiz ve meyvelerini bizim
devşireceğimiz taze mümin eşler verir değil mi SevdiğimJ…neyse..bu arada göz numaramın ayar bozukluğu düzeltildi ve artık her iki
gözümde aynı biat numaram gibi 1,5 +1,5=ikisi beraber 3 numara oldu..uzak
görüşümüz de 1+1=2 oldu..ve toplamda iki gözüm hedef rakamım O-5 olduJ…yani sonuç Sevdiğim halen bakir bir talebeyiz.. çünkü her nefeste kıyametimiz dürülüp yeniden diriliyoruz değil
mi?ve yeni gözlüklerimle daha net görüyorum J..teşekkür ediyorum..
cumartesi gecesi.. her 100 metrekaresine birkaç evliya, derviş ,tekke
ev,mürşit ve mürid düşen tek belde olan, Aziz Merkez Trafo Üsküdar’dan bir
davet alıyoruz.. az sonra zenginlerin aşevi kanaatkarlar palastayız.. hazret, bana
bir şeyler ikram etmek istiyor ..rüyamdan dolayı portakal rengi diye zerde
tatlısı alıyorum..ana esmamdan dolayı da üstüne beyaz dondurma eklettiriyorumJ.sarı beyaz melami papatya..hııım güzel..aynı
geçen seneki Ramazan iftarında yediğim gibi güzeldi..bedava her şey gibiJ..kahve bile ikram etti saolsun..sanal alemde
seyrettiği bazı tablolardan sonra; o, tohum seçimim için beni tebrik etti.. ailemizin
tetkikinin psikolojik tahlili, aynı kahve falları gibi eksi ve artı yönüyle
fifti fiftiydi..beni önce yerden yere vurduktan sonra şöyle dedi: “sen annesin. sana anne diyeceğim..sen tam bir annesin” ...anne olduğumu nerden bildi bende bilmiyorum J..Sevdiğim benden büyük çocuklarım olacağından
hiç haberim yoktu ama..o hikmetin veledlerinden mi ki? bilmiyorum.. yani onun hakkında
henüz öyle bir şey hissetmedim.. zamanla anlarız nasılsa..bence oda annesini
henüz bulamayanlardanJ..
Pazar..gece tam uykuya dalarken sol göz kapağımın içinden beyaz ışıktan bir tren hızla ve şiddetle geçiyor ki sarsılarak gözümü açtım. sabah namazım gecikmeli.bitti. bir şey hissediyorum.. ne yapmam gerektiğini yaparken anlıyorum.. ve ilk küremi yapıyorum.. içine niyetimi yazıyorum..ve sütun dikmeyi -mührümü basıyorum.. nefesimle huuu diyerek onu aleme dağıtarak, salıyorum..işte şimdi seyretmem lazım.neler olacak,işe yarıyor mu anlamam lazım..ve Sevdiğim o, aradığın sembol bu denilip gösterilen meğer bu anlamdaymış biliyor musun-yani öyle anladım..kişiye münhasır ,özel..
Ey Sevgili Allahım.. hiç hak etmediğim,zerre kadar bile değeri olmayan bana lütfettiğin bu şeyler için teşekkür ediyorum..lütfen beni utandırma ve aminn..
Arabici hocam
telden arıyor..sözünü tuttuğumu ve sohbetimi nasıl gerçekleştirdiğimi
anlatıyorumJ..portakal rüyamı ve artık meridyenleri
tefekkür etmemiz gerektiğinide tabiiJ ..yine heyheyleniyor
ve diyor ki:”sen hadise
bak..peygamberimiz mümin portakala benzer demiştir..portakal iman
,bilgi,amel,güzel ahlak demektir..küreleri,meridyenleri bırak..bak bu rüya
senin şeyhinin kürelerle hiiç ilgilenmediğini ve bunu hiç istemediğini söylüyor. üstelik
portakal yarımJ..daha çook eksiğin var. çook yarımsın demek”..(*Sevdiğim ..hoca benim yarımlığımın aslında tamlık olduğunu bilmiyor tabii..çünkü tanımlanmış tamlığımın benim için seçtiği yol buJ.)Pazar..gece tam uykuya dalarken sol göz kapağımın içinden beyaz ışıktan bir tren hızla ve şiddetle geçiyor ki sarsılarak gözümü açtım. sabah namazım gecikmeli.bitti. bir şey hissediyorum.. ne yapmam gerektiğini yaparken anlıyorum.. ve ilk küremi yapıyorum.. içine niyetimi yazıyorum..ve sütun dikmeyi -mührümü basıyorum.. nefesimle huuu diyerek onu aleme dağıtarak, salıyorum..işte şimdi seyretmem lazım.neler olacak,işe yarıyor mu anlamam lazım..ve Sevdiğim o, aradığın sembol bu denilip gösterilen meğer bu anlamdaymış biliyor musun-yani öyle anladım..kişiye münhasır ,özel..
Ey Sevgili Allahım.. hiç hak etmediğim,zerre kadar bile değeri olmayan bana lütfettiğin bu şeyler için teşekkür ediyorum..lütfen beni utandırma ve aminn..
annemle bir yakınımız için hastane ziyaretindeyiz. oradan sonra başka bir hastanedeyiz.. Ehl-i Beyt aşığı ve mecnûnu Hüseyin Amca uyuyor.. O’na çok ilaç vermişler, gözlerini şimdilik açamıyor..Şükran Teyze akşama nöbet değişimine gelecekmiş.. inşallah acil şifa bulurlar..ve yollar..evimdeyim..yazıyorumJ..bugün site şehir cumhuriyetimizde Sema Ayini Şerifi olacak..hem de sürpriz Sevdiğim.. bil bakalım kimler gelecekmiş..hani geçen yılda aynı tarihte Sinan Ümmi’de tanıştıklarımız vardı ya..Kosavalılar..yaa ..ne acaip bir tesadüf değil mi? teşekkürler..böylece bizde Şeb-i Arus yapabileceğiz..
küreler beni zorladığı için bu haftalıkta bu kadar..ve bu masalı yazarken ne anladım biliyor musun Sevdiğim.. ben disiplinden nefret ediyorum ya hani. ve hiçbir resmi okula da gitmeyi sevmiyorum ,okullarımı hep terk ediyorum ya..ve Haybabam ne yaparsa yapsın bu dünyada beni okutamadı. ama öbür taraftan inadından zorla okutuyor gibi hissettim.. ama benim yaşım kaç yahuu..bence artık bu kadar zor konular için yaşım çook geç.daha kolay konu aramalıyız önümüzdeki hafta için benceJ..
*geçen yıl aynı bu devredeki olan, hatırlamak istemediğim cevalanıyla sona erdiğimizi şimdi ,her şey bittiğinde fark ettim Sevdiğim..HAY HAY OLSUN..
nur cihan
17.12.2012
nuralem7@hotmail.com