17 Aralık 2012 Pazartesi

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 38

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 38

AZİZ PİRDEŞİME..HZ MEVLANA İÇİN..
SEMÂ VE SENÂ SANA.......



Doğrusu, 'Şi'ra (yıldızı)nın' Rabbi O'dur. (Necm Suresi, 49)
Nitekim (ikisi arasındaki uzaklık) iki yay kadar (oldu) veya daha yakınlaştı. (Necm Suresi, 9)

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..bu haftaki konum çok zor olduğundan çalışmam gerekti ve tabii ki neler olup bittiğini çözebilmem içinde, işi bilen yetkin birinden bunu dinlemem lazımdı.. ilk evvela geçen masal geçemde olanı bilmelisin bence.. gözlerimi uykuya kapattığımda ilk defa o kadar büyük bir ateş  sağ gözümün içinde yandı yandı..sanki bir kağıt torba-kesekağıdının yanışıydı ki; belki de beklediğim, lakin hüsranla neticelenen yeni hikmetlerimin akıbeti nihayetiydi değil mi?!..bilmiyorum.. sonra, kürevi konum dolayısı ile Ömer’i aradım ..bana ŞiRÂ yıldızı ve küreleri anlatabilir miydi?..hafta sonuna sözleştik..O zaten bir banka için, koleksiyon, kozmoloji kitabının çevirisini yeni yapmışmış.. inşallah sonra onun dosyasını yollayacak.. ne şanslıyım değil mi? Senden olduğunu biliyorum tabii ve teşekkür ediyorum..


Sonra.. aslında  geçenlerde,konularla bağlantılı başka hayallerim vardı Sana yazmadığım..ama olayı ilerde daha net hatırlamak adına kısaca iz sürmek için yazıyorum..evvela  bir evvelki masal sabahım da çok ilginç bir şey olmuştu ..eskiden tanıdığım Suzan adında birini arıyordum
(ki, bugün masalımı tesadüfen okuyan exantirik bir sanal Ateş-i  Suzan-ilk defa bu akşam bir mail yazmışJ).. güldüm..işte o Suzan,  Şenkardeşler adındaki binanın ne üst katından artık taşınmış, yokmuş..daha başka alt katları geziyorum.. sanat tarihçisi KamilGönüllerde oradaymışlar ..ve bir dairedeyim.. içerideki adam bir antik kolleksiyoncu ve nadir kitapları var..bana duvardaki bir tabloyu gösteriyor.(Sevdiğim, pc deki bir programı  karıştırırken, bir et döneri resmini, Senin için aynı o rüyamdaki ,o resme dönüştürdüm ki, ben bile hayret ettim nasıl oldu?!.ve neden?)bu tablodan dünyada galiba sadece 1 veya 2 tane varmış..herkesten saklıyormuş, kimse görmemiş ve ona bu tablo babasından kalmış.. siyah zeminin sağ tarafında, bir direğe geçmiş, uzun ve yamuk bir elips resmi bu..bu yamuk upuzun elips masmavi ve resimde başka hiçbişi yok..adam bana “ona dokun” diyor..”dokun ve çevir”..aaa resmin mavi yeri yükseltili ve elimle çevirince dünya gibi dönüyor..
Yurtta sulh,Cihan'la barışJ


Ve Sevdiğim  bu hafta yine böyle yazılar, kütüphaneciler  Haybabamı, Özdamarı, Eygiyi  gördüm..bir defa siyah zeminden latif beyaz harfler yukarı hızla aktı ki, çok uzun bir kitabe gibiydi....ve bana ait tüüm sembol biblolarımın-PUTLARIMIN-cam semazenimin, hatta Sana gönlümün sembolü olarak sunduğum latif küremin dahi yok pahasına  bu kütüphaneciler tarafından- KÜTÜPHANECİNİN EVİNİN TADİLATI İÇİN satışa çıkarıldığını gördüm.. Senin beni artık istemediğini düşündüm ve aşkımızın da bittiğini tabii.şehir harap, yıkık evler viraneydi ve yeni görevim bu harabeleri süslemekmiş..ÜSTELİK DE MUTSUZ DEĞİLDİM..kütüphanecileri neden bilmiyorum kutuphane olarak düşündüm ve tabii şira yıldızı ve rical ile ilişkilendirdim de, henüz bu manada hiçbir şey öğrenemedim tabiiJ..yani zaten ben hazır değilim..hem de hiçbir şey bilmiyorum ve sorumluluk yok..sorumlu olacağım hiçbir şeyi bilmek ve öğrenmek istemiyorum tamam mı?!.. ONLAR SENİN KONUN.. ben sadece tedavim için iyileşinceye dek yazacağım o kadar.. haa, bu arada bu hafta hala hastalığımın devam ettiğini ve iyileşemediğimi, gelip beni yine kaybolduğum hiçliği-yokluğumdan çıkarmanı dahi beklediğimi ve yine ağlamalarımın başladığını bilsen bence iyi olur...artık Seni sevmemem lazım –bu halin geçip bitmesi lazım ki yükseleyim modumdan da yine dibe vurdum.. galiba ben yine Sana aşık oldum.. bilmiyorum. belki kış mevsiminden dolayıdır..Sen bana ne kadar” kııışşt , kışştt” desende halen öölee bel bel kapıda bekliyorum işteJ

jed-omurilik ata sütunu dikilişi
birde bu masal veledinin bir küçüğü, hayalinde onu gözetleyip, bazı kağıtları ve bir kese kağıdı çileği kapı altından masal veledine yolladı ki(beyaz kartonda sütun dikme bilgileri vardı).aynı gece ona hayalimi anlatınca da gerçekten  dosyalar gelmeye başladıJ.. ((ve 10 sütundan birinden alınan bilgi cümlesi geldi..aklımı yitirmedim inşallah ve aminJ..doğru iz ve doğru istikamet.. teşekkürler.. )) kendisinin takip ettiği ve yolundan gittiğinin senelerdir olan sohbetlerinden- tek tek ses kayıtlarından yazıya dökmeye başlamış.. o kayıtların yazılı deşifresi dosyalar yağmur gibi yağmaya başladı J..işte az az okuyor ve benim için önemli yerleri kalın siyah harfe dönüştürüyorum. ilerde onları gerekirse burada kullanmak isterim tabii.. ALLLAHIMIN BANA BİR LÜTFU HEDİYESİ.. kim bir tasavvuf virtüözü birinin ilminden feyizlenmek istemez ki.. yapana değil, onu bu iş için kullanan ve ona bunu yaptırtanın SABRINA bak.. ben gerçekten de-inanılmaz zaman alan ,çok yorucu ses deşifresi için çok yorgundum ve yeterince yapmıştım.. artık tekaüd olmaklığı elzem olan biriydim üstelik ve  teşekkür ediyorumJ..

cuma günü.. doktorumdayım..akşam saati  tektaşa gitmek için Bostancı’dan bir minübüse bindim..doluydu ve arkada bir kişilik yer vardı..oraya oturdum..yanımdaki açık mavi gözlü hanım sürekli bana bakıp gülüyordu..ben dalgınım..o dayanamadı. sürekli gülerek ve inanamaz bir şekilde şöyle diyordu..”sen ne kadar güzel bir kadınsın..ama çook güzelsin..sen Rus kadınımısın?..tıpatıp Ruslara benziyorsun..sen ne kadar güzelsin..” Sevdiğim ne olduğunu anlayamadığım için sustum..o ne yapıyordu ki?.ben Türküm dedim..ona saf Türk olduğumu söylemedim tabiiJ.. benim saf bir Türk olduğumu bundan 16 yıl evvel bir defa gördüğüm, İran Humeyni rejiminden kaçmış çok yaşlı bir edebiyat profu  A.Milani  anlamış ve bize farsça şiirler yazmıştı.. başkada kimse anlamadı zatenJ. hep yabancı sanıyorlar nedense..neyse konu ilginçti ..biz sohbete başladık..o adli tıp doktoruymuş..Gürcistan’lıymış. Rusya’da okumuş ve ülkemize yeni  göç etmişler..annesi ise Türkmüş.tüm ailesi Müslümanmış ama o 15 yaşındayken bir Hristiyan doktorla evlenip, onun dinine geçip, ortodox olmuş.. gün içinde, sürekli Kelime-i Tevhid ve diğer duaları da okuyormuş..her dindenmiş ve Allah’a inanıyormuş.. Kur’an okuyormuş.. onlarında aynı bizimkine benzer namazları varmış. .kızı yan tarafımdaydı, avukatmış..biri küçük..adı Amine.kızlarının ve oğlunun ve eşinin adı Müslüman isimleri..çok hayret ettim..

bizde önemli olan insan olmaktır, din sonra gelir” diyor.. ben onun mesleğini çok ilginç buldum..hastanelerden, doktorlardan, hastalıklardan, kandan ödü kopan ve fellik fellik kaçan ben, böyle hoş bir kadının neden bu işi yaptığını ve bu işi yapan bir kadının, nasıl bu kadar ruh sağlığı yerinde olan gülen gözlere sahip olduğunu anlamak istedim..ne soracağımı bildiğim içinde onu şok edip şaşırttım ve kesenin ağzını açtımJ..bunları birileriyle konuşabilmek onu çok heyecanlandırmıştı ..çok etkilendi.. ona dedim ki:böyle bir doktor hanım, nasıl bir minübüse biner ki , (dış görünüş itibariylede)daha iyi şartlarınız olması gerekmiyor mu?”..o:hayır ben lüks yaşayamam..bana lüks yasak..çocuklarım için bunu çok istiyorum tabii..ama kendime kullanmam yasak.. ben vazifeliyim.. görevliyim.. insanlara yardım etmek için varım..o yüzden ihtiyacımdan fazla maddi şeyler bana yasak”..

çocuk:” ölenlerin yüzlerinden gidiş halini anlayabiliyor musunuz?” diyor..o:yüzüne gerek yok ki. renklerinden her şey belli oluyor zaten “diyor..Allahım yaa..beni kimle tanıştırdın SenJ?!.mavi renkli ruhları olduğunda seviniyorum..onlar çok iyi cennetlik insanlar..pembe renkli ise nadir gördüm ve çook güzeller..gri-bulanık olanlar fena..konuşmak istemiyor..ama bazıları var..ölmüş ..cesedinin etrafında bulut gibi dönüyor, oradan ayrılamıyor.. eliyle sağ kulağını tutar gibi yapıyor..bana sağ kulağımdan  onlar için veya başka gerekli her şey için ne yapmam gerektiğini anlatıyorlar ve ben onları yapıp, okuyorum..sonra o ruh rahatlayıp, yükselip, yerine gidiyor..çocuk:hiç beyaz ruh gördünüz mü? KadınJ:hayır hiç görmedim..o görülmez..çok nadirdir.. .ben henüz yeni yetişiyorum öyle bir ruhu göremem.. ama beni Rusya’da yetiştiren dr üstadımda bu işi halen yapıyor ki, 80 küsur yaşında, o görmüş..çok güzelmiş ve en yüksek olan ruhta oymuş. evet öyle diyor çocuk..(yani beyaz en güzel olmalı değil mi SevdiğimJ)..

onda şifa yetisi var mı ve kullanıyor mu diye soruyorum.. “evet” diyor..Rusya’da okulda ölçmüşler %75 çıkmış.. hala daha çalışıyormuş.. ona Rusya’da çocukların organları için nasıl kaçırıldıklarını ve inanılmaz yüksek sayılarını ,bunu yapanların hep en yüksek okumuş doktorlar, ilim adamları ve hastane sahipleri olduğunu, bunu neden önleyemediklerini soruyorum..diyor ki: Türkiye’de de akıl almaz derece çocuk organı ticareti var..her yerde var.bunu yapanlar insan değil ki.. onlar insan değiller diyor..biz bayağı sohbet ettik Sevdiğim.. Türkçesi biraz bozuk olan ona: tasavvufla alakalı masallar yazdığımı ve bu haftaki konumun küreler ile şirâ yıldızı görevlileri olduğunu ,onunla karşılaşmamın ne acaip bişey olduğunu anlatıyorum..onun gözleri nasıl sevinçle ışıldıyor Sevdiğim.. küreleri biliyor.. anlatmak için can atıyor, lakin inecekleri durağa geliyor. “telefon numaranı söyle “diyor.. söylüyorum.. hızla kaydedip iniyor.biz gidene dek bana öyle acaip sevgiyle-ışıkla-muhabbetle-aşinalıkla bakıyor ki, sanki bir yanı benle kaldı sanıyorum.. Sevdiğim bu normal bir olay mı sence?. o kimdi?.. ondan çok etkilendim..Allahın her yerde özel yetiştirdiği vazifelileri vardı ,anladım..


bizim ülkemizde; İslam dini ve özel ritüelli-uygulamalı manası, maddi ilme uygun değil diye reddedildiğinden, belki bazı cenazeler hiçbir ritüeli yapılmadan YOK-HEBA ediliyorlardı..ama Yaratıcımız ise; bu uygulamalardan haberdar olanları, bu ilmin hukukende kabul edilip yapıldığı bir yerde yetiştirip, nerede ihtiyaç varsa oraya görevli yolluyordu değil mi?..çok acaip.. tıpkı Evvel Zamanın gençliğinde, efendisi tarafından, umumhanede ölen hayat kadınlarının en muteber şekilde defnedilmesi vazifesiyle ziynetlendirildiği gibi..ve hüzünle  anlatırdı,o itilip kakılmış,çırılçıplak bir köşeye atılmış kadınların hazin ölüm hikayesini..sonunda huzurla gülerek şöyle derdi:"BAK ŞU ALLAH'IN İŞİNE,CENAZE NAMAZLARINI KİME KILDIRIYOR!."J

tektaştayım.hemen gidip aynaya bakıyorum
J.ben nasıl öyle güzelmişimJ diye.aaa..bu ne?  hiiç güzel değilim, üstelik yorgun ve sönüküm..o bir ruh görücü olduğu için benim ruhumu gördü bence. yada kendi ruh güzelliği ona yansıdı tabii ki. bize güzelliğimizi veren ruhlarımızın ışığı-nurudur.. yoksa  maddi suretlerimiz değildir. maddi suretlerimizi aydınlatıp, ona güzel ışıklarla, güzel ifade gölgeleri veren ruhumuzdur. insan tablosunun ışığı O’dur.. seyredicisi O’dur..

gece o hanımı düşünüyorum..gözlerim kapalı..göz kapaklarımın içinde kutup ışıkları-auraları geziniyor..öylesine huzurlu ve mutluluk verici bir his ki bu anlatamam Sevdiğim..saydam bir su düşün..tertemiz,berrak..işte ışıklar onu titreştirip dairesel dalgalandırıyorlar.bu şifa demek sanki..huzur..uyuyorum..
Cumartesi sabahı hayali..seyfülKılınç hoca masasının başında ..karşısında ben oturmuşum.. masallarım beyaz kağıda kopyalanmış masa üstünde.. hocanın elinde soyulmuş  yarım bir portakal var.. bana uzatıyor..”bunu siz bölün, beraber yiyelim” diyor..bir kaç dilimi bir arada bölüp ona uzatıyorum ki ,portakalın suyu beyaz masal kağıtlarımın üstüne akıyor (burada özel bir duygu var-mesele suyu).. uyanıyorum..hımm..hikmet ve felsefe üstadı bana ne öğretmek istedi diye düşünüyorum..

bence kürenin dışını değil içini öğrenmeliyim ve  1’in içindeki birliğe-beraberliğe ve her dilimin içindeki sayısız ELİF SÜTÛNU SUYUNA bakmalıyım..hımm.daire ve sütun..10 numara.. geçen hayalimde gördüğüm sütun dikmeyi hala idrak edemedim.. aslında benim geçmiş yıllardan böyle portal kabuğu suyu kokusu, portakal suyu, portakal renkli hatıralarım da vardı biliyorsun Sevdiğim.. benim için portakal kabuğu suyu kokusu Sensin.. neyse.. neyse.. her neyse..

küreyi ve meridyenleri de tefekkür edip, dünyayı yönleriyle anlayıp, bir horoskop(RA’NIN GÖZÜ) evi hayalimde çiziyorum..astroloji..zodyak..12 dilimli burç ki bence 12 değil.. ve eski bir hayalindeki zenith marka mavi kol saatimi hatırlıyorum hemen.. saatin rengini beğenmediği için istemeyen çocuğa:” al bunu..onun ne kadar kıymetli olduğunu ah bir bilsen” diyen Sare ablayı.. bir spermin anne rahmine düşüşüyle başlayan bölünmesini.. kendini sayısız esma ve zikri ile hatırlayışını..ama bunlar çok zor Sevdiğim..hemen vazgeçiyorum.. ben öyle şeyler öğrenemem, çünkü matematik bilmiyorum ve hiçbir şeyi aklımda tutup  ezberleyemiyorum biliyorsun..


sonra kahvemi içiyorum..Ömer’i arıyorum..telefonda 25 dakika bana küreleri anlatıyor..şira yıldızı hakkında bakamadığı için bir şey söyleyemeyeceğini ekliyor..şimdi Ömer Türker’in İslam felsefecilerine göre  anlattığı küreler ilmine bakalım mı Sevdiğim..

Ben size klasik kozmolojiyi ve bu kozmolojide küreler arasındaki düzenlemeyi  anlatacağım..kürelerin biçimleri ile söylenenler bunlar.metafizik ve kozmoloji iç içedir. filozoflar Tanrı’nın zorunlu varlık olduğunu düşünüyorlar.bu zorunlu varlığın filozoflara göre ise anlamı şudur: ALLAH’IN SIFATLARI YOKTUR.ALLAH SAF VARLIKTAN İBARETTİR. HERHANGİ BİR ŞEKLİ VE MAHİYETİDE YOKTUR. yani insanda ise; dışta insan  varlığı-içte insanlık hakikatimiz vardır.. hepimiz aynıyız ama hepimiz farklı farklı ferdleriz.bunun tek istisnası Tanrı.

Tanrı saf varlık.Herhangi bir mahiyeti yok..dolayısı ile Zatı gereği fiil yapıyor.fiil yapması demekte aslında sadece BİLMESİ demek.Tanrı’da var olmak; bilmek,kudret,makul bir varlık  halinde bulunması, hepsi aynı şey.Tanrı’da bunların hepsi birdir.bölünme yoktur.Tanrı maddi bir varlık değil, manevidir..maddi olmadığı içinde bölünemez.şimdi Tanrı manevi olduğundan filozoflara göre sadece bir tane fiil yapıyor oda ”KENDİSİNİ BİLMEK” kendisine neşet edecek, ortaya çıkacak bütün varlığı bilmek. kendisini bilince ki, bu ezelde olan ezeli bir süreç tabii.. O’ndan bir AKIL ortaya çıkıyor.sûdur ediyor yani.bu 1.AKIL.. yani AKL-I EVVEL..sufiler buna Hakikat-i Muhammediye diyorlar.bazen AYAN-I SABİTE,KALEM-İ ÂLÂ da deniyor.hepsi aynı şeyler.

şimdi,AKIL çıkıyor ama bu akılda bir bölünme başlıyor..çünkü akıl yaratılmış..yani,varlığını başka bir var olandan almış  bir varlık oluyor sonuçta..bu akılda bir varlık.birde mahiyet var.hakikati ve varlığı özdeş değil yani.bunlar dışta tek bir şey olarak bulunuyor ama farklılar.dolayısıyle akılda bir imkan var.kendisine nisbetle mümkün. Allah’a nisbetle zorunlu(Tanrıya mecbur ) bir varlık.dolayısı ile akıldaki bölünme ile ondan 3 şey ortaya çıkıyor.

bakın; bu , 1 olan Tanrı’dan 1 akıl çıktı.. 1.olan AKILDAN DA 3 ŞEY ORTAYA ÇIKIYOR..Aklın Tanrıya dair bilgisi var.kendi imkanına dair bilgisi var.kendi varlığına dair bilgisi var..bu bilgiler tek bir bilgidir ama farklı açılara sahiptir.şimdi aklın Tanrıya dair bilgisi,  kendisine en güçlü bilgi olduğu için, başka bir aklı doğuruyor.şimdi bilginin fiile dönüşmesini engelleyen şey bölünmelerdir.. insan veya diğer varlıklar farklı evrelerle güçlere sahip oldukları için, bilgileri ile yaparken bir şeye dönüşmez.yani bilgilerin zuhuru gerçekleşiyor.Tanrı’ya dair bilgisi başka bir aklı doğuruyor.kendi varlığına dair bilgisi ise  AKILDAN BİR RUH’UN ÇIKMASIna sebeb oluyor.filozoflar buna NEFS diyorlar..işte O’nun ismi KÜLLİ NEFS veya KÜLLİ RUH dur..bu birinci aklın ismi de Külli Akıldır-ikisi de aynı yani.sonra aklın varlığına dair bilgisi ise NEFSİ doğuruyor .. imkana dair  bilgisi ise BÜYÜK BİR KÜREYİ  DOĞURUYOR.buna EVREN KÜRESİ-FELEKİ MUHİT(kuşatıcı küre)deniyor.


şimdi bu kuşatıcı felek; bütün evreni içine alan büyük felek küresinden sonra, akıllar aşağıya doğru sıralanıyorlar.

2.akıl aynı şekilde bir başka aklı doğuruyor. 2. akılda 1.akıldan çıktıya ,işte o 2.akıla bakın şimdi ;kendi imkanı var.kendisine dair bir bilgisi var.kendi varlığına dair bir bilgisi var.aynı şekilde 2.akılda 1.akla dair bilgisi nedeniyle başka bir aklı,kendi imkanından bir küreyi ,kendi vücudundan bir küreyi ,kendi vücudundan bir nefsi doğuruyor.

nefislerin ve akılların  maddi varlıkları yoktur.ama küreler maddedir.küreler cisim.işte bu cisim- 2 aklın çıkarttığı küre, 1.aklın küresinin içinde kuşatılmıştır.şimdi bakın. dünyaya gelinceye kadar akıllar akılları ,aynı zamanda nefisleri ve küreleri doğuruyor.şimdi biz sadece şunu biliyoruz.kimisine göre 50 tane,kimisine göre 9 tane,kimisine göre 11 veya 10 tane akıl var.bunun bir önemi yok. önemli olan şu: çünkü evrendeki küreleri bilmediğimiz için, akılların sayısını bilemiyoruz.işte sistem böyle işliyor.bu sistemin merkezinde dünya vardır.en son dünyaya geldiğinde bir faal-etkin-en son akıl vardır.fakat işte bu faal akıldan sadece dünya çıkıyor.yani bir küre,bir nefis çıkmıyor.sebebi ise şu: kürelerin döndürülmesi ancak nefisler sayesinde oluyor.akıllar küreleri doğrudan döndüremiyorlar.çünkü akıllar çok münezzeh varlıklar,doğrudan madde ile ilişki kuramıyorlar.KURMUYORLAR YANİJ..akıllar bilgili varlıklar onlarda bitkinleşme söz konusu değil.onlar MUKARREBÛN denilen meleklerdir(onlar daima bulunuyorlar..amma bu isimlere takılmayınız ,sizi yanılgıya düşürür)..

şimdi en kuşatıcı feleğin dindeki ismi KÛRSİ dir…onun hemen bir altındaki feleğin ismi ise ARŞtır.bu nefsin din dilindeki ismi ise LEVHİ MAHFUZdur. (1. Aklında ismi Kalem-i Âlâ ,Hakikati Muhammediye diye isimlendirilir).yani mevcuttaki her bir şeyin cisimler dünyasındaki  her bir nesnenin imkanı bu cisimler içinde gizlidir.ondan önce nefiste,ondan önce akılda,ondan önceki bilgisi de Tanrı’da bulunur.

şimdi küreleri şöyle düşünün ;dünyaya gelinceye dek içiçe girmiş ama aralarında boşluk olmayacak şekilde düşünün
J..bunlar arasında hiç boşluk yok.bunlar  dünyadan farklı olarak, eski kozmolojiye göre, bu kürelerde oluş ve bozuluş konu olmuyor. yani hareket ediyorlar ama içlerindeki madde cisimsel madde değil. günümüz kozmolojisi ise işte bu yanlıştan dönemiyor ve hala maddi düşünüyorlar.

şimdi bunlar ne için küre?.
bunların küre olmasının sebebi kürenin kusursuzluğudur. 2.si hareketleride küresel bunların..Feleki Muhit olduğu yerde dönüyor.bir mekanı yok.çünkü mekanın kendisi o.O en dıştaki felektir
J..  dışında yokluk var. yoklukta var olan bir şey değildir. ondan sonra bütün bir kürelerde onun içinde içiçe geçmişlerdir.dünya merkezde duruyor ve dünya dönmüyor. bütün her şey bu dünya etrafında dönüyor.hareketler dairesel.çünkü biçimsiz hareketler ancak dairesel olabilir diye düşünülüyor.
yani bir şeyin biçimsiz-ezel-ebed olabilmesi için dairesel olması lazımdır(yani doğrusal veya eğrisel bir hareket, bir şeye çarpabilir ve bozulabilir o yüzden).. etki ve tepkileri de şudur:şimdi dünyadaki her bir nesnenin filozoflara göre Tanrıyla ve akıllarla iki yönlü ilişkisi vardır.1.si dünyadaki her bir şeyin suretini veren faal akıldır.o yüzden Faal AKIL a CEBRAİL derler(dünyanın aklı faal akıldır)..mesela hadislerde geçiyor ya hani. cenin 120 günlükken ruh üflenir, işte hz. İsa ‘ya Cebrail RUH ÜFLEDİ…şimdi, akıllar saf diri varlıklardır. onlarda hiçbir şekilde madde yoktur.

felsefede canlılığın 2 anlamı vardır. 1.hayvani olanı bedenlerimizde olan canlılık ki, buna hayvaniyet derler..birde HAY kelimesinin ifade ettiği dirilik vardır ki, bir şeyin idrak edilebilen bir varlık olması demektir.bu manada Tanrı ve Tanrı’dan çıkan akıllar en diri varlıklardır. şimdi  bu dünyadaki her bir şeyin küresel suretini: mesela bize insanlık suretini, keçiye keçilik suretini,bir akasyaya akasya suretini, cevize ceviz  sureti formülünü  veren faal akıldır. fakat faal akıl bu dünyada bir şeyin suretini almaya hazırlandığı sırada verilir.yani bu dünyadaki hareketler bir nesnenin ,yada bir ceninin ,bir tohumun faal akıldan türsel formu almasını elverişli hale getirir.onu mayalar.ondan sonra da faal akıldan doğrudan feyizler gelmeye başlar.

bu mayalanma halinde dünyanın kendi içindeki hareketler ve göksel kürelerin dünyaya etkisi gerçekleşir.yani güneşin konumu,merkürün konumu,venüsün konumu bunu etkiler. 1.Akıldan  itibaren en dıştaki küre vardı ya ..1. Akıldaki  anlam en büyük kürenin nefsine, nefistende 1. Küreye hareket halinde intikal eder. yani nefse bir mana olarak gelir.nefisten de 1. Küreye bir hareket olarak gelerek harekete dönüşür.her bir küre bir alttakine etki eder. mesela güneşin fotosenteze sebebiyet vermesi, buradaki bitkilerin-hayvanların büyümesine imkan vermesi ..böyle bir hareket aktarımı vardır.Tanrı’dan çıkan feyz,  akıllar kanalıyla buraya türsel suret olarak intikal eder. şimdi bütün bu hareketlerin ve mananın intikali bu dünyadaki varlığı ve  dünya aleminin hayatiyetini devam getirir. nihai taktirde  varlığı ve diğer insanda- varlığın sonunda bulunması anlamı da gayedir.

Tanrı’nın gayesi yanlızca insanı meydana getirmek değildir tasavvufta olduğu gibi..sakın böyle düşünmeyin.burada tasavvuftan farklılaşıyor.yani insan  alemin sonunda bulunmak anlamında gayedir, yoksa şey değildir.. insan alemin prototipidir. yani küçük alem diyoruz ya.insanda da bir nefs vardır.bir beden vardır ve insan bir akla-faal akla bağlıdır..aslında göksel kürenin insandaki mukabili bedendir. bu kürelerin nefislerinin insandaki karşılığı ruhtur. onların akıllarının insandaki karşılığı ise –insanın kendisinden çıktığı faal akıldır..dolayısıyle insan faal akıl ilişkisi 1.AKIL- FELEKİ MUHİT ilişkisinin bir benzeridir.

ama insanın göksel nefislerden farklı  bir ayrıcalığı vardır.normalde göksel nefisler bir insanın nefsinden üstündür.nasıl üstündür?:göksel nefisler eşyayı-cisimleri önceledikleri için ,cisimler-eşyalar onlardan meydana geldikleri için, göksel cisimler tam varlıklardır. yani onlar nesnelerin bilgisine “olmadan önce”       sahip olurlar.ama onların bir eksikliği vardır akıllara nisbetle.onlar sürekli yukarıdan gelen feyzi alırlar.kürelerin hareketleriyle feyiz almaya hareketli hale gelirler.yukarıdan –akıllardan onlara feyiz gelir.

insan nefsi böyle değildir.insan nefsi başlangıçta bilgisizdir,zayıftır,acizdir.bedenin hareketleriyle,bedenin beslenme,büyüme,iradeli hareket etme özellikleri veya bu özellikler sayesinde, bilgi ve manayı almaya hazır hale gelir ve faal akıldan bilgi intikal eder.her halukârda bilginin  kaynağı faal akıldır.ama insanın bir ayrıcalığı vardır.. o ayrıcalık insanın iradesi ile ortaya çıkar. yani göksel nefislerin maddeleri, yani küreleri bozulabilen varlıklar değilidir. yani küre hiçbir zaman bozulmayacaktır.dolayısıyle filozoflara göre” nefisler kürelere mahkumdur”..daima bir kürenin nefsi olarak kalırlar..ama insan bedenleri ölerek bozulduğu için ruh ölmediğinden ,eğer ruhunu yetkinleştirirse, yani ölümden sonra ruhun aklı veya manevi hazlara-manevi feyizlere elverişli hale gelirse, ölümden sonra ruh ebedileşir ve tıpkı bir TAM AKIL GİBİ OLUR.yani o artık nefis olmaz.insanın böyle bir üstünlüğü vardır. bunun için insan yetkinleşme yolunda olmalı, bu yolda mücadele etmelidir.

çocuk: …. … .. tecelli denizi?.. ve tüm bu bozulmaların üstündeki vecihler..ve tüüm bunları dışarıdan-yukarıdan seyreden göz?.....
Hoca: yani siz demek istiyorsunuz ki ilahi feyz burada nerde? İlahi feyz yani Tanrı’daki anlam işte alem olarak ortaya çıkıyor. bu alemin kendisi ilahi feyz. o yüzden alem geçici bir şey değildir filozoflara göre. alem sürekli bir şeydir. bunun zamanda bir başlangıcı yok.bir zamanda sonu da olmuyor.yani Tanrı’nın veçhi dediğiniz şey bu alemde ortaya çıkan ve süregiden varlığıdır. dolayısıyle geçici değildir. bir zamanda durmayacak, bir zamanda bitmeyecek.Tanrı iradeli fiil yapan bir varlık değil .filozoflar Tanrıya irade nisbet etmenin(hayvani nefsle)  yanlış  olduğunu düşünürler.Tanrı alternatifler arasında seçim yapmaz. VARDIR VE BİLGİSİ GERÇEKLEŞMİŞTİR O KADAR. yani bizim bildiğimiz bütün akıllarıyla ,nefsileriyle, cisimleriyle bütün bu alem Tanrı’nın kendisine dair, bütün bilgisine dair inkişaf olmuş –taksir olmuş  halidir.. HAKKIN VECHİ İSE İŞTE BU ALEMDE CEREYAN EDEN VARLIKTIR..

Tanrıyı bir kez yok varsaysak her şey yok olur. Her şey Tanrıya bağlı.Diyelim ki bir trafo düşünün.elektiriğin üretildiği merkez yani.diyelim İstanbul’da elektrikler kesildi. Bursa’da trafo attı.aynen onun gibi.her bir lambanın elektriği Bursa’daki merkez trafodan geliyor.düşünün ki, Tanrı alemde merkez  trafo ve her şey O'ndan çıkıyor.O'nu bir yok var sayalım. her şey biter.
çocuk:dünya en kıymetli şey mi?
Hoca: dünya en kıymetli şey değil. Dünyanın kıymeti en sonda bulunmasından. ASIL EN KIYMETLİ OLAN TANRI’DIR. yarattıklarının içinde ise en kıymetlisi akıldır. insanlar kıymetli değildir. burada insanlar akıllara benzedikleri orada kıymetlidirler.
Çocuk: aliyyunlar nerede?
Hoca:ona iliyyün derler ki, onlar daha aşağıdadır.sizin dediğiniz müheyyemun meleklerdir.”onlar Tanrı’nın temaşasına-seyrine öyle dalmışlardır ki, aşağıdaki yaratılandan haberleri yoktur derler.. yani onlar akıllardır.akıllar aslında cisimler dünyasını bilmezler. bilmezler derken, cisimler dünyası onlara konu olamaz .o kadar yücedirler demektir..
*Ömer Beye teşekkür ediyoruz..Allah ilmini ve manasını arttırsın inşallah ve aminn..


sonra Sevdiğim hala cumartesindeyiz ve ikindi.. bir akrabamızın 40 mevlüdü için Gebze’deki bir mermer fabrikasındayız.. yemekten sonra mermerlere bakmak için sahibi bizi gezdirdi.. desenleri, suyun içinde otomatik kesen makineler acaipti..ve  gezdiren içinde güzeldi tabii.. (neyi kaçırdığımı da  gösteriyordu ve bende seçtiğim kaderimden memnun muyum ölçüyordum üstelik.. )mermer tabletlerin kimi çook acaipti..yani sanki fosillerin fotoğrafını çekmişler gibiydiler.. sahibi Moskova ve Davos’ta yaptıkları işlerden örneklerle anlatıyor..çocuk:"bu zamanın zenginlerinin tapınakları nasıl?" diye soruyor..” mitolojideki –eski yunan tarzı saraylar istiyorlar hep değil mi?” diyor..işveren:"ben öyle şeylerden anlamam,umurumda da değil. hangi mermer kaç para getirecek ona bakarım" diyor..o haklı tabii amma bende yanlış bir şey yapmadığımı bir daha anlıyorumJ..haftaya Çin’e, oradan da bir günlük uçuşla çook yükseğe-bir eski zaman tapınağına bakmaya gideceğini eklerken aklım orada kalıyor tabiiJ..

*Allah putperest sevdiklerimizi alır ve bize yepyeni-bakir –üstüne daha evvelden yazı yazılmamış-ilk tohumu toprağına bizim atacağımız- sulayıp büyüteceğimiz ve meyvelerini bizim devşireceğimiz taze  mümin  eşler verir değil mi SevdiğimJ…neyse..bu arada göz numaramın ayar bozukluğu düzeltildi ve artık her iki gözümde aynı biat numaram gibi 1,5 +1,5=ikisi beraber 3 numara oldu..uzak görüşümüz de 1+1=2 oldu..ve toplamda iki gözüm hedef rakamım O-5 olduJ…yani sonuç Sevdiğim halen bakir bir talebeyiz.. çünkü her nefeste  kıyametimiz dürülüp yeniden diriliyoruz değil mi?ve yeni gözlüklerimle daha net görüyorum J..teşekkür ediyorum..

cumartesi gecesi.. her 100 metrekaresine birkaç evliya, derviş ,tekke ev,mürşit ve mürid düşen tek belde olan, Aziz Merkez Trafo Üsküdar’dan bir davet alıyoruz.. az sonra zenginlerin aşevi kanaatkarlar palastayız.. hazret, bana bir şeyler ikram etmek istiyor ..rüyamdan dolayı portakal rengi diye zerde tatlısı alıyorum..ana esmamdan dolayı da üstüne beyaz dondurma eklettiriyorumJ.sarı beyaz melami papatya..hııım güzel..aynı geçen seneki Ramazan iftarında yediğim gibi güzeldi..bedava her şey gibiJ..kahve bile ikram etti saolsun..sanal alemde seyrettiği bazı tablolardan sonra; o, tohum seçimim için beni tebrik etti.. ailemizin tetkikinin psikolojik tahlili, aynı kahve falları gibi eksi ve artı yönüyle fifti fiftiydi..beni önce yerden yere vurduktan sonra şöyle dedi: “sen annesin. sana anne diyeceğim..sen tam bir annesin” ...anne olduğumu nerden bildi bende bilmiyorum J..Sevdiğim benden büyük çocuklarım olacağından hiç haberim yoktu ama..o hikmetin veledlerinden mi ki? bilmiyorum.. yani onun hakkında henüz öyle bir şey hissetmedim.. zamanla anlarız nasılsa..bence oda annesini henüz bulamayanlardanJ..


Pazar..
gece tam uykuya dalarken sol göz kapağımın içinden beyaz ışıktan bir tren hızla ve şiddetle geçiyor ki sarsılarak gözümü açtım. sabah namazım gecikmeli.bitti. bir şey hissediyorum.. ne yapmam gerektiğini yaparken anlıyorum.. ve ilk küremi yapıyorum.. içine niyetimi yazıyorum..ve sütun dikmeyi -mührümü basıyorum.. nefesimle huuu diyerek onu aleme dağıtarak, salıyorum..işte şimdi seyretmem lazım.neler  olacak,işe yarıyor mu anlamam lazım..ve Sevdiğim o, aradığın sembol bu denilip gösterilen meğer bu anlamdaymış biliyor musun-yani öyle anladım..kişiye münhasır ,özel..

Ey  Sevgili Allahım.. hiç hak etmediğim,zerre kadar bile değeri olmayan bana lütfettiğin bu şeyler için teşekkür ediyorum..lütfen beni utandırma ve aminn..

Arabici hocam  telden arıyor..sözünü tuttuğumu ve sohbetimi nasıl gerçekleştirdiğimi anlatıyorumJ..portakal rüyamı ve artık meridyenleri tefekkür etmemiz gerektiğinide tabiiJ ..yine heyheyleniyor ve diyor ki:”sen hadise bak..peygamberimiz mümin portakala benzer demiştir..portakal iman ,bilgi,amel,güzel ahlak demektir..küreleri,meridyenleri bırak..bak bu rüya senin şeyhinin kürelerle hiiç ilgilenmediğini ve bunu hiç istemediğini söylüyor. üstelik portakal yarımJ..daha çook eksiğin var. çook  yarımsın demek”..(*Sevdiğim ..hoca benim yarımlığımın aslında tamlık olduğunu bilmiyor tabii..çünkü tanımlanmış tamlığımın benim için seçtiği yol buJ.)

annemle bir yakınımız için hastane ziyaretindeyiz. oradan sonra başka bir hastanedeyiz.. Ehl-i Beyt aşığı ve mecnûnu Hüseyin Amca  uyuyor.. O’na çok ilaç vermişler, gözlerini şimdilik açamıyor..Şükran Teyze akşama nöbet değişimine gelecekmiş.. inşallah acil şifa bulurlar..ve yollar..evimdeyim..yazıyorum
J..bugün site şehir cumhuriyetimizde Sema Ayini Şerifi olacak..hem de sürpriz Sevdiğim.. bil bakalım kimler gelecekmiş..hani geçen yılda aynı tarihte  Sinan Ümmi’de tanıştıklarımız vardı ya..Kosavalılar..yaa ..ne acaip bir tesadüf değil mi? teşekkürler..böylece bizde Şeb-i Arus yapabileceğiz..

küreler beni zorladığı için bu haftalıkta bu kadar..ve bu masalı yazarken ne anladım biliyor musun Sevdiğim.. ben disiplinden nefret ediyorum ya hani. ve hiçbir resmi okula da gitmeyi sevmiyorum ,okullarımı hep terk ediyorum ya..ve Haybabam  ne yaparsa yapsın bu dünyada beni okutamadı. ama öbür taraftan inadından zorla okutuyor gibi hissettim.. ama benim yaşım kaç yahuu..bence artık bu kadar zor konular için yaşım çook geç.daha kolay konu aramalıyız önümüzdeki hafta için bence
J..

*geçen yıl aynı bu devredeki olan, hatırlamak istemediğim cevalanıyla sona erdiğimizi şimdi ,her şey bittiğinde fark ettim Sevdiğim..HAY HAY OLSUN..
nur cihan
17.12.2012
nuralem7@hotmail.com