22 Aralık 2012 Cumartesi

99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 39


99 ACVE HURMASI (akik taşlarının) MASALI 39

Bektaşi Melami Tek Efendim SENSİN..SANA..

Merhaba Sevdiğim ve Merhaba..bu masala şimdi başlamak istedim nedense..içimden geldi. yani hüzün üstüne hüzün olunca ve ben kimseye derdini anlatmayan biri olduğum içinde, ancak yazarak o şeylerden kurtulabilirim.. bugün senelerdir herkesin kıyamet günü olarak tesbit edip beklediği 21 aralık 2012.. kar yağdı ve gerçekten tabiatın kıyameti kopup safiye makamına erdi..diriliş bahara tabiiJ..ve ne acaip ki Sevdiğim, aşağıda göreceksin, bu 21 aralık Bektaşilikte de önemliymiş..en iyisi sırayı bozmadan takvimsel gidelim olur mu?..


17 aralık pazartesi..Şeb-i Arus-VUSLAT gecemiz..site cumhuriyeti şehrimize semazenler geldi..bizde gittik..hay gitmez olaydımJ..belde başkanımız  en az yarım saat, müftümüz 20 dakika filan ,bir papaz çevirmeniyle 10 dakika ve sunucu hz pirin tüüm hayatı  hakkında 35 dakika konuşunca, herkeste gına boğaza geldi yanii..bu arada yanımdaki kişilerin; yönetime, örtülülere (ki, bende öyleyim..çok irticai ve kara cahilim biliyorumJ..özürlü beyinlilerden özürde dilemiyorum..ve bu gece Allah'tan, birde örtü üstü çağdaş bereliyimJ),  üniversitelere Kur’an dersi konmasına beddualarını ve bool boool islamı kesimin sadece örtülerinden dolayı (protokolde oturanların) aşağılamalarını dinledim. Sevdiğim,  ben bu insanların hz Mevlana’yı şeriatsız ve dinsiz sanmalarına çok içerliyorum biliyor musun.. en çok da tarikat ehli olduğunu söyleyip,  bu mihvalde giden münafıklara.. dininin ve peygamberinin getirdiği şeriatından-Kur’an-ı Kerimden bu derece utanan ,bu derece cahil herhalde başka bir güruh yoktur.. ve tabii sema güzeldi.. dairevi ışıkların şekilleri olaya daha renk kattı..Fransız kilisesinin siyah entarili ve belleri  düğüm urganlı keşişleri harikaydı..ve beni inanılmaz sarstılar.. elektrik.. patrikhanenin bir papazı sema sonunda çok güzel bir konuşma yaptı:”ben hristiyanım ama sorsanız ki mevlevimisiniz diye, evet ben bir mevleviyim “dedi..tabbi ki diyecek yani..hakikat ayan beyan ortada.. ruhun ibadetidir semâ..



gece ..
uyku ile uyanıklık arası sarsılıyorum..demek ki SULH  barışmış cihanlaJ..ve özlemişş.. duygulanım.. hoş geldin ..ve gözler yine kapanıyor..”ilk bana mı geldin ,kim bilir daha kaç kişiye gittin” diye yine düşünüyorum tabii..Sevdiğim..bu yoldaki en fena şey sevildiğinden hiiiç emin olamamakmış biliyor musun, ki, bence de öyle..bu duygu insanı yiyip bitiriyor.. çünkü biliyorsun ki herkes aynı manada ve konumda ve herkesin bir gizli mavi boncuğu=gönlüm sende (KÜRESİJ)var..ve ben hep kendi kıskançlığımı  enayicesine öyle yazıp duruyorum ya hani birde..aslında etrafımdaki kıskançlıkları da iyi bir rüya görücü olarak biliyorum..onların kelimelerinden, hali tavırlarından da her şeyi anlıyorum.. lakin aynayı sadece kendime çevirmek zorunda olduğumu da biliyorumJ


18 aralık Salı..gözlerimi karanlığa kapatıyorum..iki kaşım arasında bir siyah nokta beliriyor ..sonra o maviye dönüşüyor..çook keskin bir mavi nokta..biraz büyüyor.. şimdi göz kapaklarımın içi karanlık.. sarı.. yeşil. sanki kırmızı..bittiler ama çok hoş..yumuşak bir duygu bu..


19 aralık Çarşamba ..ışıksız-renksiz bir güneş dairesi iki kaşımın arasından içeriye kayarak giriyor..böyle bir şey olabilir mi hiç Sevdiğim..  yine aynı şey..bu defa mosmor bir ışık..sanki yeşili de var..ben korkuyorum..(hazır değilim. sorumluluk istemiyorum.. kendimi serbest bırakamam..) bir ekran açılıyor bembeyaz.. üstünden  bozuk yayın. açılamıyor ..kapandı.. Sevdiğim, nerdesin?..ben bu konuda öyle yanlızım ki . biliyorsun, konuşup danışabileceğim kimsem yok.. olsa da Sen izin vermediğinden onlar bana bişey anlatamıyorlar..sadece ipuçları o kadar..neden bana bunu yapıyorsun ki..ya delirirsemJ..belki delirmişimdir kimbilirJ..ve Sen benim delilik hastalığımın tek sebebi ,tek deva-i iksirisinJ


Bir ara uyanıyorum yine hoşgelmişsin.. belki de hayallenip duygulanıyorumdur.. bilmiyorum işte.. akıl oyunlarım bence..sabah ezanı vakti uyanıyorum..kalkıp ibadetlerimi yapıp yine uyuyorum…”mekanındasın..Daire-i Devranın yapıldığı yere olağanüstü güzel iki kız öğrencini çıkartmışsın..kızlar inanılmaz bir zarafette dans ediyorlar..bu aslında Senin onlara öğrettiğin bir zikir usulüymüş..ve böyle bir mekanda ilk defa yapılıyormuş..çok sert tepkiler çekeceği bilinse de, Sen her şeyi göze almış bunu uygulatıyorsun..birden genç erkeklerde geliyorlar. bu kızlı erkekli grup daire şeklinde  danslı dönmeye başlıyorlar.. elbiseleri eski Yörük Türkleri gibi..ve şimdi Hz.Hasan&Hüseyn için sembolik dövünerek dönüyorlar ve şimdi kollarını açtılar..buna Turnalar Semâhı deniyormuş.. pembeciği görüyorum,onların oradaki cami imamıyla arabaya binmiş sabah namazına yetişmeye çalışıyorlar..ezan okunuyor..… gözlerimi açıyorum..aaa bu kanepe uzandığım renkteki koltuk değil, nerdeyim?!..bu koyu kahverengi olan..sağ yanıma yatmışım. ellerim de sağa doğru.. gömlek- ceketli bir  erkek kolu  ellerimin ve bedenim üstünde sarmalanmış.. “o kim?” diye dönmek istiyorum ..”tamam tamam güvendesin” anlamını anlıyor ve uyanıyorum..Sevdiğim o neydi?. o kim?.. ben neden onu göremiyorum peki?..O BENİM DİĞER VERSİYONUM MU?..

bu akşam Kılıç hoca beldemize sohbete geldi..bizim burada insanlar bu tür şeylere hiiç değer verip katılmıyorlar ne yazık ki..ama O yine muhteşem anlattı Sevdiğim.. Hz Şems ve hz.Mevlana’nın ayrılışında niye ağladığımı bilmeden çok ağladım nedense..biliyorsun ben Senden ayrılırsam aklımı yitiririm. birde bu Kur’an-ı sana zorluk-yük olsun diye indirmedik  ayeti de beni çok ağlattı..neden bilmiyorum..sanırım anlatanın tesirinden..bir askerlik hatırasından RA’NIN GÖZÜ için anladığımı Sana da aktarmak isterim bak: gecenin karanlığında nöbet bekleyen askercikin yanına biri gelip, yüzüne el fenerini tuttuğunda, o zavallı askercik ışığın yakınlığı ve fazlalığından dolayı hiçbir şey göremezmiş biliyor musunJ..ışığı tutansa onun her şeyini görüp bilebilirmiş.. işte bu muhteşem bir mecazi anlatımdı ki,içinde henüz anlayamadığım çok şey var..dersin sonunda sorular alındı..

benim sorum şuydu:nefes, hikmet,küre =SEMA..bunu nasıl anlamalıyım?…birde  Amak-ı Hayalde hani bir sahne var.. bir tahta oturan elinde küreyi tutuyor ..sağ ve solunda karanlık ve aydınlık nurlar var..işte küre burada nedir?..

Hoca: “her şey ALLAH’ın kendi nurundan hz Muhammed’i yaratması ve O’ndan da tüm varlığı hâlketmesi ile başladığından, tüm yaratılmışlar bilsin bilmesin Muhammedidirler.. işte bu yüzden TÜM ÜMMET,  davete icabet etmişler ve henüz davete icabet etmemişler diye ikiye ayrılır..ve küre senden çıkıyor..sen küreden çıkmıyorsunJ..küreyi sen yapıyorsun..Amak-ı Hayaldeki o küre İnsan-ı Kamil’i, her şeyi gösteren camı anlatıyor “diyor Sevdiğim.. yine kürelere devam ediyoruz yanii..yeni bir şey bilmediğim içinde, nereden başlayacağımı bilmiyordum..



ve hüzünlü aklımı dağıtmak için okumaya karar veriyorum. .ne okuyacağım ise rüyamdan yakaladığım ipucum tabii ki..Senden geldi yine üstelik..hemen aylar evvel netten indirdiğim Bektaşilik ve Melamilik üzerine yazılmış bir tez dosyasını tıklıyorum ve okumaya başlıyorum.. sağa sola bakmamalı, sadece kendi yoluma bakmalıyım değil mi Sevdiğim..ve aylar evvel okuduğum halde hiiç hatırlamadığım Bektaşilikteki o 3’GEN TAŞı sütunu hayretle kopyalıyorum.. teşekkür ediyorum.. bu kadar acıya- bu bedele değdi mi, henüz bilmiyorum. lakin acısız hiçbir şey verilmediğini de artık çok iyi öğreniyorum..


20 aralık gecesi..Yaratıcıma dua ediyorum ağlaya zırlaya. bu aşkı alsın yine diye.. Sen beni sevmiyorsun zaten..hiçbişeyime deva olup ilgilenmiyorsun.. kıskanmaktan nefret ediyorum.bu bana ait bir şey değil.. Seninde aynı kıskançlığı yaptığını biliyorum.. ondaki temkini anlamadım mı sanıyorsun.. bence uyarı aldı.. neden?..  ve hava inanılmaz buz oldu birden..yani buz ötesi.. öyle bir soğudum ki Sevdiğim, renksiz buzların gaz olup yükselişini hissederek gördüm..kuru soğuk.. ama soğuktan donup ölmedim  nedense.. herhalde çok üzüldüğüm için duygularım buza kesti değil mi?.. bence öyle..sonra yine Senden vazgeçemiyorum ve yorganımdan elimi dışarı çıkartıp kalp şeklinde ikimiz için bir küre çiziyorum SevdiğimJ..napiim ,nasılsa işe yaramıyor ama yine de çizdim ve aleme savurdum J ..ve uyuyorum….

Sevdiğim
şimdi Prof. Dr. Cavit Sunar’ ın 1975 basımlı BEKTAŞİLİK ve MELAMİLİK tezi kitabından küresel bilgilere  göz atalım mı?.. geçen masalda eski felsefecilere göre Akıl,Ruh ve Küreyi işlemiştik..şimdi ise batıni anlamda, her şeyin ADEM-İNSAN üzerine inşa ediliş tefekkürlerini göreceğiz..ve tarikatların-mürşidlerin çırak-müridlerinin nasıl ışığını uyandırdığını da tabii..arada Sana ((*yıldızlı)) yorumlar dahi yapabilirim belki..ve tüüm tezi okuduğumuzda ise Bektaşiliğin ne kadar şeriat-ı erkan zor bir tarik-yol olduğunu da anlarız.ve bugünkü sahte Bektaşiler-sahtekar alevilerin asla bu köklü gelenekten iz sürmediklerini de açar gözümüzü öğreniriz…bektaşiliğin aslınınsa  hz Ebubekir'le başlayan nakşibendiye olmasına ise asla şaşırmayız tabii..VE bektaşilikte tekkeye ilk içkiyi sokanın Balım Sultan olduğunu-etraftaki dağınık şamanik Türk boylarını bir bayrak altında toplamak için, onların ritüellerine İslami kimliklerde vererek, daha hızlı birliği sağlamak adına ve padişahın 2.adamı olarak bazen ve genelde siyaseten bunu yaptığını da unutmamalıyız..))

Bir Türk tarikatı olan Bektaşiliğin her şeyi,12 İmam'a nisbetle 12 mertebe üzerine tertib olunmuştur. Post 12, ayin 12, hizmet 12, tâc 12 dilimlidir, teslim taşı((*hz.Musa’nın TUR’dan aldığı secde taşı ve asasını vurarak 12 su arkı çıkarttığı taşa ithafen))  12 köşelidir ve özellikle, taliblerde bilgi bakımından 12 dereceye bölünmüştür. (La ilahe illallah) kelimesi de 12 harftir ve (Muhammed'ün Resullah) kelimesi de 12 harftir. Bu sebeple de Tac giyen kimsenin (Tevhid) kelimesini dilinden düşürmemesi gerekir.


ELİNE,DİLİNE,BELİNE SAHİP OLMAK YANİ EDEB 3 DÜR..
benNU kuşlu benben taşı

2— Eline sağ ve sahip olmak ..2- Dilden ağızdan çıkana sahip olmak..3—Beline sağ ve sahib olmak : vahdet için aşk zorunludur. Aşk ise (Bel) ile tahak-kuk eder. Zâten, insan da, (Bel)den çıkmıştır, insanın aslı (Bel)dir.Bundan ötürü de insana (Bel Oğlu) derler.Bu üç deyim ve terimin anlatmak istediği şudur:Hılkat insandadır..

((*
Sevdiğim burada Sümer ilk Tanrısı MERDOKu hatırlayalım mı?..ve Eski Mısırdaki JED-OSİRİSİN BELKEMİĞİNİ- ve Eski Türklerdeki ÇADIRLARIN ORTASINA DİKİLEN ATA DİREĞİNİ..ve bu şaman ata direkleri aslında insandaki uyanmış  7 adet nefs mertebelerini-KUNDALİNİ-ÇAKRALARI anlatırdı..ve EJDER BİLGELİĞİNİ-ŞİFAYIDA tabii..ve yılanın uyanması yetmezdi ,kanat takmasıda lazımdı ki HERMESİN MERKÜRÜ –ESKİNİN ÇİFT BAŞLI KARTALI YÜKSELEBİLSİN
J…evvet devam ediyoruz…))


Zâta ait vahdetin zuhuru çokluk iledir ve çokluğun vücudu da vahdet iledir ve vahdet  çoğalmayınca ayanda  zâhir olmaz. Bütün çokluk, Hazret-i Ma' şukun mertebeleridir
ve bu mertebeler de iki kısımdır :
1— Birisi müessirdir ki, bu zâta ait isimler ve fiile ait vasıflardır.
2— Birisi de müteessirdir ki bu da hisse ait renkler ve akla ait ma'-nalardır.
İşte bu nokta Velâyet makamının sonudur.. Bundan öteye Velâyete ait bir makam daha yoktur. Bunun ötesi, artık hz.Muhammed'e ait makamdır ki, O’na da kimse ulaşamaz. O makama  ancak verasetle ulaşılabilir.

Bilmek, hakikati anlamaktır; Bulmak, açık ve seçik olarak O’nu görmektir; Olmak ta ikiliksiz birliğe ulaşmaktır.

Tanrıya en yakın yol (Gönül)dür

((*BEKTAŞİ DERGAHINDAKİ KONİK SÜTÛN TAŞI))

Bektâşi dergâhında Ayin ma'bedine
giriş kapısının solunda bir sütun vardır ki; bu sütunun kaidesi insan cemiyetini sembolize eder, zirvesi de ulûhiyeti gösterir.
Bu sütün , başlangıcında Mahrüti-koniktir. Bilinmektedir ki mahrut, kaidesi geniş, tepesi de tek bir noktadan ibaret bir şekildir ve bu şekil, aynı zamanda bir (*Müselles-Üçgen demektir Aynı zamanda üç bölümden oluşan diğer bir anlamı da vardır.)
Şimdi, insanlar, başlangıçta, mahrutun kaidesindedirler ve tekemmül ede ede yukarıya doğru yükselmeğe başlarlar. Yükselmek, benliğini anlamak ve hakikata, yani Allah'a yaklaşmak demektir. Mahrutun kaidesinden, zirvesindeki sonuç noktasına doğru yükseldikçe acaba nereye gidilmektedir? Şüphesiz ki Allah'a. İşte, kesretten vahdete felsefesi budur. İnsan, cemiyet hâlinde yaşadığı çokluktan birlik hâlinde bulunan son noktaya, yani İlâhi Zât’ a doğru yüksele yüksele ulûhiyet kazanır ve ulvileşir… 
*ALLAH=ADEM=ALEM
Çünkü bildik aslımız evvel biziz, âhir biziz
İptidayız, intihayız, bâtın-ü zâhir biziz.

Ilâhi zât, hz.Muhammed ve hz.Ali'de tecelli ve teşahhus etmiştir.

Mahrutun kaidesindeki kesret insanlardan mürekkeptir. Bu insanların hepsinde de ulviyet, yani (Uluhiyet) kabiliyeti vardır. Fakat,insanların hepsi bu kabiliyetlerini idrâk edememektedirler, ancak,nasibi olanlar idrâk edip hakikati görebilmektedirler ve (Allah Birdir) remzinin hakiki ma'nasını  anlayabilmektedirler.

((*AYNAYI  ALDIM ELİME , ALİ (ULÛHİYETİM) GÖRÜNDÜ GÖZÜME  manası..))

Bu ulviyetin halen ve nisbeten bir zıddı vardır ki o da (Süfliyet) tir.Bu süfliyet, her insanın kanında mevcut olan ve (Şeytan) namı ile namlanmış olan (Nefs-i Emmare) dir. Ulviyet ve hâl sahibi olmak için bu Şeytana uymamalı, Nefs-i Emmareyi ezmelidir. Ancak, bu Emmare Nefs ezildikten sonradır ki insan kendi benliğinden çıkar, kurtulur ve bütün mevcudatı Rahman ve şefkat gözü ile görür, etrafındaki veya kendinden daha aşağıdaki insanların dertleriyle dertlenmeğe, sürurlariyle de mesrur olmağa başlar. Çünkü, bütün insanların kendisinden ibaret olduğunu anlar. Bundan ötürü de artık kendisinden haksızlık ve fenalık gibi şeyler zuhur ve sudur edemez. O vakit aynaya baktığında kendisini Ali görür veya bu bakımdan kendisi artık evvelki adam olmamakla kendisini değil, (Ali)yi görür. Ali evvel, âhir, bâtın, zâhir… Ulviyete ulaşan bir kâmil insan o noktada hayat boyunca tutunamaz. Hatta o kadar tutunamaz ki, son noktaya ulaşmakla vahdetten tekrar kesrete düşüşü muhakkaktır. Çünkü, istikrar yoktur. Ve çünkü, Hak'kın her suret ve ma'na ile zuhuru hayat ve hareketle dâim ve kaimdir. Sükûn yoktur, O her gün yeni bir şe'ndedir..Zira Hak, (Hay ve Kayyum) dur ve daimi bir devr ile zuhurdadır.( O her gün bir şendedir)".

Öyle ise, daimi ve müstakar bir uluhiyet olmuyor demektir. Kesretten vahdete doğru yüksele yüksele; vahdete ulaşma anından sonra, vahdetten kesrete düşüşte beşeriyetin tam şiarıdır ..

Bu çokluk âleminde ululuktan nasibdar olanlara NACİ  denilmiştir..bu Naciler o kadar nadirdir ki, bu dünyadaki bütün insanları taş, toprak ve ağaç farz ettiğimizde ,dünyada mevcut  (Cevher) in mikdarı kadar azdır…
Varlık, asıldır, yokluk ondan zuhur eden ve yine ona dönen dalgalardır. Yani, var olan derya, yok olan da dalgasıdır. Her şey o deryadandır.

((*TESLİS..ÜÇLEME..HER ŞEYİ EN SAĞLAM 3 NOKTA ÜZERİNDEN EN İYİ ANLAMAK ÜZERİNE inşaa etmek.. 
ÜÇ DEFA ULULANMIŞLIK..3 DEFA HERMES LİKJ…SACAYAK-AİLE-OCAK..3 GEN TAŞ..))

Sağ ayağın kaldırılması (Küre)ye, (Müselles)e işarettir.

Allah ve Adem'in sayılarının toplamı (111) eder, yani üç tane (1)eder ki (Teslis)tir.
Adem bütüm rakamlar ve o rakamlar ve toplamıdır. Adem ise Rahman suretidir, öyle ise Allah insan suretindedir. Zâten, kitapta bildirildiğine göre Allah (Havva)yı (Adem)in oyluk kemiğinden yaratmıştır.Oyluk kemiği ise (Bel)dir, yani (Havva), (Adem )in belinden yaratılmıştır.

*SADECE senede bir defa-21 ARALIK GECESİ YAPILAN  CEM AYİNİNDEN NOTLAR.

Ayin-i Cem'e girme Usulü - Tarikata Girme Usulüdür.. Ayin-i Cem, Bektaşilerin en büyük ayinidir. Zira bu ayin, bütün şekilleri ile Bektaş i i'tikadının canlı bir timsâlidir. Ayin-i Cem, ayni zamanda (Vusül Ayinleri)nin de sonudur. Bu ayin, Kışın en uzun gecesinde, yani Aralık'ın 21. gecesinde yapılır ve bu ayine bütün Bektaşiler katılır ve katılmak zorundadır. Cem özellikle Haşr ve Neşr'den sonra insanın Allah'a kavuşmasını ve bütün benliklerin ortadan kaldırılmasını sembolize eder. (*DİKKATLE OKUYORUZ.. MASONLUK SEMBOL VE RİTÜELLERİNİN ASLI ESASINI ANLAMAK ADINA:)


Bu ayin, dünyanın yaratılacağı ; kıyametin kopacağı ; İsrafil’in surunu öttüreceği; ölülerin mezarlarından kalkacağı ; meydan kurulacak' ve gerçek insanların Sırat köprüsünü geçip Cennete,diğerlerinin de Cehenneme gireceği, ve en nihayet ebedi yaşama sırrına kavuşula
cak olan bir ayindir. Bu sebeple de bu ayinde, başta Allah olmak üzere Âdem, Havva, Şeytan, Melâike-i Mukarrebin (Cebrail, Mikail, İsrafil, Azrail), Meryem, İsa, Muhammed, Ali, Fatima, Hasan, Hüseyn, Nuh, Yunus, İbrahim, İsmail, Musa, Firavn, Hacı Bektaş, Balım Sultan
ve Hak Eren'den ve daha bazı şahsiyetlerden mürekkeb 40 kişilik bir inançlar tarihi kafilesi yer almakta ve bu kafile 40 seçme kişi tarafından temsil edilmektedir. Yine bu sebeple bu ayin, Babaların en salahiyetlileri tarafından idare edilmektedir. Kısaca, Âyin-i Cem, İnsanın, Allah'ın kendisinde tam tecelli ettiği tek varlık ve bütün insanlığın da bir varlık olduğunun temsilinden ibarettir..

Ma'bedde 12 İmamı temsilen 12 (Post) vardır ve genellikle her post için de birer Çerağ vardır.  (Çırakları Uyandırma) usulünden söz edelim. Kandil, mum, ışık ve nur anlamınadır ve şu âyete dayanır : "Biz seni Allah yoluna ışık saçıcı bir güneş olarak gönderdik." Çerağ”..insanı karanlıklardan kurtaran ve gideceği yolu aydınlatan ışıktır,nurdur. Bu sebepledir ki Peygamberimiz de çerağa teşbih edilmiştir. Çünkü, Peygamber gelmemiş olsaydı, mevcudatın hepsi yokluk (Adem) karanlığında kalır ve vücut nuruna yol bulamaz ve ilahi feyz yoluyla ayana gelemezdi. Kandilliğin tahtında oturan hz. Muhammed efendimizdir..
…… …… …… ….. … …… …… ….. ….
Bu suretle de hz.Muhammed'in tahtı kurulmuş ve (Vücub) ve ( İmkân) âlemini, yani meydanını büyük nur kaplamış ve bu büyük nurun lem'aları , parçaları olan küçük nurlar da zâhir olmuştur. Yani, on iki İmam çırakları da uyanmış ve (Ferdaniyet) meydana gelmiş ve Muhammed Ali'nin nurunun nurları ile meydandaki-Alemdeki her şey de zâhir olmuştur.


Niyaz ve secde için ritüel notları
Sonra Rehber tâlibi alıp usulü vechile (Habl-i Metin) ile (Mürşid)e götürür. Rehber tâlibi Mürşid huzuruna götürürken önce (KÜRE ( hz.Hasan ve Hüseyn))ye doğru gider ve küre önüne giderken : (Yasin vel Kur'ânil hakim inneke leminel mürselin ala sıratın müstakim) âyetlerini okur. Küre önünden Mürşid tarafına giderken de ( İnnallahe ve meIaiketihi yusallûne alen Nebi yâ eyyühellezine âmenû sallû aleyh ve selimû teslima) der. Tâlibi Mürşide teslim edeceği vakitte : (Ve Habil Maşrıkıyel Mağrıbı feeynemâ tüvellû fesemme vechullah) der. Mürşitte mukabeleten: (Simahum fi vücuhihim min eseris sücûd) der.


Kâinat, merkezleri iç içe üç âlemden-müteşekkildir:1—Tabii âlem..2—İnsan alemi.3—ilahi alem.
İnsan da birbiri içinde üç unsurdan mürekkeptir :1—Beden.2—Hayvani ruh.3—Kutsal ruh.

Ayetteki (Cin) den bir maksatta (Can, Ruh)tur. İns'ten maksat ta maddedeki ruhlardır ki insana işarettir. Ayetteki (Bana ibadet etsinler)den maksat (Beni bilsinler)dir.Bütün hayat kanunları da birer makamdır.

Ali ise kendi nisbetlerinin en ulvisi demektir. O, hem ismi bakımından Ali oldu, hemde cisim bakımından ve ruh bakımından da o ulviyeti haiz oldu demektir. Ulvilikten maksat ta cehaletten sıyrılıp sırf hakikat, sırf nur olmaktır.

İşte (Allah, Muhammed, Ali) teslisi insanlığın son noktasıdır. Allah, Hz.Muhammed'te tam olarak tecelli etmiştir ve ondan sonra hiç kimsede bu tecellinin zuhuru tam olamaz. Ve işte bu sebeptendir ki (hz.Muhammed'ten sonra artık Peygamber gelmeyecek) denmiştir. Asılda, zaten ne hz.Muhammed(a.s) ne hz.Ali(kv) vardır; bu ikisinde tecelli eden Allah’tır.


*AYNAYI ALDIM ELİME ALİ GÖRÜNDÜ GÖZÜME..bu nefesi bazı Bektaşiler (Yalnız Ali vardır ve Ali Allah'tır) diye tefsir ve iddia etmişler ve kendilerini ve diğer mevcudatı ayrı tutmuşlardır. Hz. Ali daha hayatında kendisini ilahlaştıranlara bunu ihsas etmiş ve Allah'lığı tahsis ettiklerini, halbuki Allah' ın vâhid-i gayri mükerrer, yani bir olduğunu ve ne varsa O olduğunu ihtar etmiştir.Yüze tutulan aynadan Ali'nin görünmesi şu demektir: vücut ayni vücuttur, nur ayni nurdur, yeter ki ortadan cehalet kalkmış olsun. O takdirde Ali benim aynam ben de Ali'nin aynası olurum.Ulviliğin, zulmetin görünmesi bakımından olan fark evvel ve âhir, zâhir ve bâtın nisbetlerini doğurur. Hakikatta  ise hep o nurdur. Gördüğümüze zâhir, görmediğimize de bâtın deriz.

Hak'kın didarı, yani Hak'kın yüzü insanın kendi yüzüdür. İnsanın kendi yüzünden başkaca ve ayrıca bir Hak yüzü yoktur. Çünkü insanda tecelli eden Allah'tır.. Hakkın yüzüne vasıl olmakta insanın kendi yüzünü bulması ve bilmesidir.

Harflerı yapan unsurlardır, yani harfler, unsurların yaptığı şekillerdir. Unsurları
da bütün şekilleriyle insan toplamış olduğundan, insan, bütün harfleri de toplamış demektir.Mar'ifet sarayı da insan vücududur.Yani, her madde, her uzuv bir harftir. Nitekim her maddenin, her uzvun birer ismi vardır. Ve insan, insan şekline ancak bir defa gelebilir. bir daha gelemez…imla'ya gelmek beş duyuya gelmeği de ifade eder.


Ved-Duhâ, delikanlılık çağına da misâldir.(Taha),Hz. Muhammed ve Ehl-i Beyti hakkındadır. Dolayısiyle de (Ahsen-i Takvim) üzere olan Adem'in kemalâtını  ifade eder. Yani kamil insana (Taha) denir.(Tâhâ)nın başka ma'naları da vardır: On dört yaşından yirmi sekiz yaşına kadar olan civanlık devrine de (Tâhâ) denir. (Tâhâ)dan sonra, yani yirmi sekizden sonra, (Yasin)dir. (Yasin)den murad hz.Muhammed'tir ..dolayısiyle de bütün mertebeleri tamamlamış olan kâmil insandır.

Rahman'dan maksat canlı varklıklara merhamettir. Merhametin hakikati de ni'mettir.
Hayatın idamesine yarayan her şey ni'mettir ve bu da Rahman sıfatındandır…Rahim de ölülere hayat verici demektir.

Hulasa, insan, Besmelesiyle, noktasıyle, Fâtihasiyle sessiz olan Kur'an ın seslisidir. İşte insan bütün bunları kendinde topladığı içindir ki Allah'ın sureti olmuştur.Yani, bütün suretlere giren hep o ruhtur.

Dört unsuru ve onu ihata eden ruhun tam olduğu şeylere (Cisim) denir.Bu cismi tamamladıktan sonra (Can) oldu, yani ( İnsan) oldu. İnsanda hem dört unsur, hem de ruh bütün kemali ile mevcuttur.Dört unsurdan daha az unsurların birleşmesinden (Cin) meydana gelir. Dört unsurun ruhla birleşmesinden, ki tam kemâldır, (Can), yani ( İnsan) meydana gelir.

Şu halde madde-i aşk dediğimiz şeyin ayrıca bir vücudu yoktur. Nurdan dağılarak
yine nura gitmek için görünen o şu'leler madde-i aşk olmuştur.
Mecscid-i Aksâ demek te secdenin nihayeti demektir ki, insanların birbirine hizmet etmesidir, farka gelmektir.

*DEVRAN- 4 unsur-ANASIR HAKKINDA: … Bu hikâye insanın her şeyden önce anasır olduğunu, ondan sonra başka suretlere geçtiğini (*CEMADAT-NEBATAT-HAYVANAT)ve nihayet Baba menisine ve Ana rahmine düştüğünü, yani esfelden kurtulup insan sureti ile a'lâ şekle girdiğini, fakat , o şekle girmiş olmakla işin bitmeyeceğini ve eğer nefsine ârif olmazsa o suret parçalanınca bilgisizlik dolayısiyle tekrar anasıra karışarak bulut, rüzgâr, yağmur.... ilâ olacağını ve bu devranın ta ki yine insan suretine girip nefsine ârif oluncaya kadar tekrar edeceğini anlatmak istiyor.



Cebrail'in hakiki ma'nası Hz. Muhammed'de vaki olan ilâhi tecelli ve Hak'k ın tam zuhurudur ve Hz.Muhammed'in aklıdır.
Hz. Muhammed'in (Kalb)inin misâli sureti (israfil)dir. (Kulak) her şeyi duyduğu için (isrâfil)dir.
Hz. Muhammed'in (Vehm)inin misâli sureti (Azrail)dir. (Dil) her şeyi tattığı için (Azrail)dir.
Hz. Muhammed'in (Aklı)nın misâll sureti (Cebrail)dir. (Akıl) her şeyi bildiği için (Cebrâil)dir.
Hz. Muhammed'in (Himmet)inin misâli sureti (Mikail)dir. (Göz) her şeyi gördüğü için (Mikâil)dir.
Bu sebeple de bu dört Meleğe (Kirâmen Kâtibin )de derler.

Bu dört Melekten, yani kuvvetten (Cebrail) bâtıni, diğerleri zâhiridir. Fakat, Cebrail,
diğerlerinin yardımı olmaksızın tek başına bir iş yapamaz.(*Sevdiğim burada nefisler olmadan kürelerin dönmemesi hakkındaki geçen masalımızı hatırlıyoruz değil miJ?!) Ancak, diğer üç meleğin, yani kuvvetin yaptığından Cebrail, yani aksi kuvvesi haberderdır. Başka bir deyişle, bütün fiillerimiz ve hareketlerimiz sinir merkezi vasitasiyle ( Şuur)a geçmektedir.

Nokta ve Harf Meselesi…İnsanın kendi vücudunun göbeğinden aşağısı yedi kat yerlerdir ve boğazına kadar olan kısım da yedi kat göklerdir ve göğüs te Kürsi suretidir. Boğazın yukarısında olan baş Allah'ın Arş' ıdır. Yedi kat yerde ve gökte ne varsa hepsinin sırrı ve hakikati Arş'tadır. Tıpkı bunun gibi, Âdem'in vücudunda da her ne varsa hepsinin sırrı ve hakikati insanın başındadır.

((*insan bedeninde 12 kara ve ak delik burç vardır..buradan giren ve çıkan bizi astrolojik ve yaşamsal-duygusal etkiler =buradan girip çıkanın bedelini ödeye ödeye yaşarız daima )) 

Şunları iyi bilmelidir ki: Adem'in Cemalinde dört kapı vardır: ağız, burun, göz kulak..dört nefs vardır: emmare, levvame, mülhime, mutmainne.. dört ruh vardır: nebati, hayvani,
cismiâni, insani.. dört alem vardır: Lâhut, Ceberut, Melekût, Nasut..dört melek vardır:
Cebrail,Mikaiil , İsrafil, Azrail ..dört kitab vardır: Zebur, Tevrat, Incil, Kur'an.. dört harf vardır..
Pa, Ça , Ja, Kâ ve bunların hepsi yirmi sekiz eder.

(Pa, Ça, Ja, Na) olup bütün kâinatın aslı ve terazisidir. Pa, (Adem); Ça, (Nuh), Ja ( İbrahim) ; Na, (Muhammed Aleyhisselâm) hazretleridir. Ve işte bütün bunlar otuz iki harf eder ki aslı (Nokta)dır..Kısaca, harf ilmine göre Hz. Adem'e meleklerin secde etmesinin sebebi Adem'in Allah olduğundan idi  ve bundan dolayı da, özellikle (Hurufi)lere göre Adem'den gelen, Musa, İsa ve Muhammed ve Ali de Allah idi ve bütün bunlarda görünen de (Fazl- ı Hurufi) idi. Allah, önce, savttan ibaret bir kelime idi, fakat, sonra (Âdem)de aynen tecessüm etmiştir…Bilinmektedir ki Arapçada harfler yirmi sekiz, Farsçada da otuz ikidir

Böyle olunca, insan, baştan aşağı (Kelâmullah)tır. Öyle ise, (Besmele)nin sırrı da insanın vücudu oldu. Şu hâlde, insanın kendini bilmesi insana hem zâhiren hem bâtınen farz oldu.
Ve yine: hz.Muhammed ağaç ve beş budakta (Pençe-i Al-i Abâ)dır.Ve yine: ma'na bakımından insan yüzüne de işarettir ki beş duyu organını ve beş bilgiyi toplamıştır.

Hz. Muhammed'in ortada sadırda oturması da sadırda, yani göğüste olan ruh, kalb ma'nasınadır ki her şeyi toplamıştır ve vücudun merkezidir. Onun içindir ki O can, bütün âlemlere canandır.

Buğday yemekten murad unsurlar libasına bürünüp dolayısiyle kesafet peyda edip esfele inmektir..

Ankaa, ismi var cismi yok bir kuştur ki gerçekte (Külli Ruh) anlamınadır..

Geçmiş, gelecek ve şimdiki zaman teslistir, çünkü, varlık teslistir. geleceği görebilmek
için arada mutlaka bir berzah yani bir üçüncü olmak lazımdır. Mesela, bizim, içinde bulunduğumuz(Şimdiki Zaman)dır ki (Geçmiş)i ve (Gelecek)i yapıyor ve bildiriyor. Şuna iyice dikkat etmelidir ki (Geçmiş) ve Gelecek) ( Şimdiki Zaman)a mevkuf olup, ikisi de (Şimdiki Zaman) ı bildirmek içindir.Kısaca, (Zaman,) ( Şimdiki Zaman) dan ibarettir, yani (Zaman) içinde bulunduğumuz (An) olup tek bir andır.

Altı yönü yapan insandır Fakat, insan da fani olmakla dünya da bir hayalden ibarettir demektir. Şu halde her şey hayaldir. Ancak , a'yan- ı sâbite sâbittir ve o tek bir nurdur.İşte o a'yan-ı sâbite de, o nur da Hak'kın yüzünden ibarettir.Bütün mertebeler sırr-ı aşktır ve bu mertebelerde gezen ve onları bilen de kâmil insandır, âriftir. Arifler ise hem içinde bulundukları vakte hükm ederler hem de ona uyarlar. Çünkü bunların ikisi de birdir; şekilde kalmak kayıtlanmaktır, cahilliktir..Vakte uymak (İbn'ul-Vakt) mertebede bulunmaktır. Vakte hâkim olmak (Eb'ul-Vakt) ta mertebesizliktir. İşte ârif, her ikisini toplayandır. Kısaca, aşkın sır oluşu kesrette her şeyin birbirine perde oluşudur.Geçmiş ve gelecek teslisinin iki kolu olup, bunlar (Hâl)i göstermek içindir,anlamak içindir. Fakat, bu an da hayâldir. Fakat, tevhid ehli kendinden başka bir vücut yapıp şirk etmiş olmasın deye bu hayali de atmaz.varlık asıldır, yokluk yoktur……..

3'ler... 5'ler... 7'ler... 40'lar...=BELOĞLUJ HAKKINDA BİR ALINTI DAHA SEVDİĞİM..


Ceşmeyi Hikmet....Atanın sulbünden ana rahmine düşen damla, rahimde kan'a(DEM) dönüşür… O kandan bebeğin ilk cenin dönemi başlar… İlk 40 gün cenin dönemidir…3’ler, Ana baba evlattır. 7’ler, üçler ile dörtlerin toplamıdır…4’ler anasır-ı erbaa olan, toprak, hava, su, ateş dir…. 4 kapı 40 makamın batını isimleri de budur.(ALINTIDIR)

evvet Sevdiğim..bu haftaki alıntı dolu masalım da bu kadar..
bunları okuduğumda ben bu konuyu ilk söylüyorum diyenleri hatırlamak
J adına hepimiz için yazıyorum.. aslında bu hafta nette bir yerde;” tasavvuf eski Şamanizm ve paganizmin devamıdır” diye okuduğum bir şeye inat olsun diye bu tezi güncelledim esasında..her şeyin başı tek bir nur-aynı mana olursa, onda hakikatte bozulma ve başka bir yorum mu olur ki a salaklar demek için yazdım..ben okuyacağım önce tabii..okudukça İNSAN  DEĞERİNİ VE OKU OKU ASLA BİTMEYECEK TEK KİTABIMIN KENDİM OLDUĞUNU DA ANLAYACAĞIM HALİYLE..

bence hepimizin TURÛKÛ ÂLİ ATALARIMIZDAN (her önüne gelen ata değil, dikkatinizi çekerim
J) ..öğreneceği  çoook amma çoook şey var..neyse ki insanlığımızın temeli çoook sağlam..bereket ki,o temeller üzerine tuğla ören NEBİLER VE VARİSLERİ HALA İŞLERİNE DEVAM EDİP,  BİNAYI CAMEKANI-serencâmı SAĞLAM TUTUP BİZİ SEYREDİYORLAR da, bizde bu  HAYÂLİ CİHANDAN ONLARA AKS-İ SÂDA DA BULUNDUĞUMUZU ZÂN EDİYORUZ..


*ve Sevdiğim tüüm bu semboller ve ritüellerin hiçbirisinin hakikat olmadığını ben zaten Senle yaşayarak öğrendim..BUNLARIN HEPSİ HAKİKATİ ANLATABİLMEK İÇİN;O DEVRİN EHLİNCE MEŞREPLERİNE-İDRAKLERE GÖRE  TATBİKİ BİR OLGUNLAŞTIRMA METODU OLARAK UYGULANA GELMİŞ.. her daim Senin bu velede ilk defasında; beden-unsurlar putunu kırıp parçalayarak- sadece nefes halinde gelişine şükrediyorum da, İŞTE BU YÜZDEN bir türlü hayata-maddeye tutunamayıp dellendikçe delleniyorum biliyorsun J…HASTALIK SEBEBİM SENSİN SEN..tedavimse VAR OLDUĞUMA  İNANABİLMEK BİLİYORSUN..İŞTE ARIYORUM , TARIYORUM.. İSTEDİĞİM VARLIĞIMA HALA ULAŞAMADIM..
sirUS  A- sirUS  B- sirUS  C=KAVUŞAMAYANLAR
AŞİK-RÂKİB-MAŞUK

*”bak!!..varım!.. buradayım!.. yaşıyorum! ..yanındayım.. bana inanmıyor musun?.. sen bana inanmıyor musun??!” demiştin ya hanii..lütfen beni buna inandır Sevdiğim, lütfen..çok yoruldum..
Sevdiğim..beni ne kadar kıskandırırsan kıskandır yine de Seni seyretmekten-dinlemekten asla vazgeçmeyeceğim.. Seni seviyorum…BEN SENİ NEDENSİZ DE SEVMEYİ SEVİYORUM…..

nur cihan
22.12.2012
nuralem7@hotmail.com