24 Eylül 2008 Çarşamba

ALİ ÖZTAYLAN.. BİR MÜSLÜMAN..

SÜTEVİ SAHİBİ ALİ ÖZTAYLAN
SANA SAĞLIK VERDİM EY DİN KARDEŞİ
HAKİKAT ALİ’NİN BULUNMAZ BİR EŞİ
ALLAH’A RESUL’E SADIK BİR BENDE

ONLARIN AŞKI İLE VÜCUDU ZİNDE
FAZİLET SEVERLİK OLMUŞTUR
HÜLASA ALLAH’IN SAFİ BİR KULU

BENİM DE MANEVİ EVLADIMDIR O
BAİSİ SÜRUR İFTİHARIMDIR O
OLSUN DİYEREK BİR TUFE-İ EDEB

YAZDIRDI BİRİNCİ DİVANIMI HEP
İSTEDİ YAZDIRMAYI İKİNCİYİ DE
ŞU NÜSHA O YÜZDEN GELDİ VÜCUDA

ALLAH SALAHINI MÜZDAT EYLESİN
KALBİNİ NUR İLE ABAD EYLESİN
BENDEN O’NA KARŞI SÜKANI DUA

KABUL EDER ELBET CENAB-I HÜDA
DUASI BÖYLEDİR TAHİR OLGUN’UN
ALLAH O’NU DAİM EYLESİN MEMNUN.

Tahir-ül Mevlevi Olgun


(Tahirül Mevlevi bu şiirini; Mesnevi şerhini kendisine yazması için ricada bulunan manevi evladı Ali Öztaylan için yazmıştır.. Ben de Ali Amcamın sözlerinden kaydettim..)

Allah’tan dilerim ki; bir asırlık gerçek bir çınar olan Ali Efendi’nin canlı ALİ hatıratını kaydedecek o kutlu kişi en kısa zamanda çıkar… aminnnnnnn…

Manevi Babam ALİ ÖZTAYLAN’a

Bu yazıyı yazmamın haddim olmadığını biliyorum.. Ama yazmam gerektiğini de biliyorum…Bunun aslında maddi, manevi bir kayıt olduğunun bilincinde yazıyorum..İçimden geldiği gibi harfler akacak inşallah, diliyorum…Ali Amca’mın tembih ettiği gibi abdest aldım, kendisine bir Fatiha okudum..

Geçen hafta ziyaretine gittiğimde onun için yazdığım şu şiirle başlamak istiyorum…
* * *
Benim bir Ali’m var
Canım Efendim, canımın cananı
Sultan Efendim
Kimseye dönmezdi dilim
Ve eğilmezdi gönlüm kimseye,
Bir Ali çıktı karşıma
Benim gözlerim hiç kurumadı
Kalbimde de gittikçe büyüyen o;
Ali güneşi
Sarıyor bak, sarmalıyor herşeyimi
Ağlamaktan başka bir şey gelmiyor elimden
O benim dostum,
Ali’m, sevdiğim..
Uyutmuyor hasreti ve gülüşü derinden
O benim tek dileğim hep birinden
Dost ol sen ey Ali’m güneşin zatına
Ve öyle yüksel ki onun bahri mescurunda
Onun kendine seçtiklerinden ol bir de
Zaten öylesin ama başka dilek bilmez ki bu dil
Ya da söyleyemez sen gibi, en seçkin dualarını bil
Seni seviyorum hem de çok derin…
Canım yanıyor, özlüyorum ….
Seni Allah’a emanet ediyorum….
Bekle beni, sana geliyorum….

Bu şiir sandığım yazımı kendisine okudum.. gözyaşları ile dinledi ve öpüp alnına koydu…
“Vasiyet edeceğim bunu benimle gömsünler, bunlara Kelam-ı Kibar derler” dedi."
Bu dünyada aldığım; idrakim açık olarak en büyük hediyedir…Ben de kendisine bir kaç hediye götürmüştüm.. Biri Mevlana ve Şems’in türbe önlerindeki çeşmelerin suyunu karıştırıp “aşk suyu” adını verdiğim su idi… Bir diğeri Medine’deki şifalı kuyudan bir tutam toprak ve sonuncusu da Konya’da ziyaret etmemi söylediği; Mehmet Metli Dede’nin kabrinden bir küçük dal, kurumuş çiçekler..Hepsine çok sevindi, gözyaşları ile tek tek öptü. Sulardan birer yudum içti… Toprağı ve çiçekleri gözyaşları ile öpüp alnına koydu.. Dualar etti..Kızı Hümeyra Abla’ya sormuştum.. “Babanız hiç kitap yazmadı mı ?”diye.. “Hayır, babamın görevi okumaktı..” dedi…Oysa inanıyorum ki Ali Öztaylan, Ali’lik kitabını hem okumuş, hem yazmış, hem de okutturuyordu..Bazen kitaplar maddede yazılmıyordu demek ki.. Manada kitap okuyan, manada yazıyordu anlaşılan… Sadece madde de okur yazar olanlar ise, mana ruhuna hep cahil-perdeli kalıyorlardı…

Onlar; ‘Ali, ne demek?’ hep yoksun kalacaklar ne yazık ki….Maddede yazanlar; az kısmı müstesna, genelde manayı okuyamayanlardır…

Bu dünyada yaşayan en mütevazi, melekleşmiş insan bence, Ali Öztaylan’dır… Bir de O’nun; aziz, muhterem, bir ömür boyu dostu olan Latif Baltutan ..Latif Amca da adı üstünde latif olmuş… İsmi ile müsemma.. Onları tanımadan evvel; yeryüzünde yaşayan ‘iki melek’ lakaplarını duymuş idim..

Bir keresinde Ali Amca’ya, Latif Amca için şu soruyu sormuştum..“Latif Amca konsey üyesi midir?”“Hayır evladım, O noterdir” demişti. Oysa O, benim için konsey üyesidir… Bu cevaba kardeşimle hala güleriz.O, Latif Amca için daima şöyle der..“Kendisi hem malum, hem meçhul bir kişidir… Benden sonra tüm emanetlerimi ona verdim…

”Latif Amca; sorularıma bıkmadan cevap veren ebedi dosttur da. Allah’ın dileği ile inşallah ve aminnn… Öyle zor cevap verir ki, nasıl bu kadar sırrı taşıyor şaşarsınız.. Hep bilmediğini söyler.. “Ben biraz kitap karıştırayıp bakalım var mı ?” der.. Aynı Ali Amca gibi.. O da daima; “ben bilmem evladım… O ne demek ? Siz daha iyi bilirsiniz neymiş”der..

Onlar asla bizim olamayacağımız letafet ve inceliğe sahiplerdir..Ve onlar gerçek toprak tevazusunu hayatlarında yaşayabiliyorlar… Canlı toprak gibidirler.Zaten bu alemdeki amaçta toprak olabilmek değil midir ki?Gerçi Ali Amca’yı bu son görüşümde bana muhteşem bir ağaç gibi geldi…. Bu muhteşem ağacın damarları Hay idi… Ama olsun o da topraktandı…. Sidre olmak bu mu acaba?

Allah’a her an şükrediyorum ki; bana bu kadar seçkin dostlarını tanıttı diye..Daha evvel tanımadığım birine; Ali Amca’ma, bir anda büyük bir duygusal sevgi ile bağlanışımı hiç anlayamadım.. Bir zaman sonra O’nu andığım her an gözlerim dolmaya ve ağlamaya başladım. Bunu asla kontrol edemiyorum nedense… Ve sürekli onun için dua etmeyi de.. Bunların sebebi yoktu. Artık madde aleminde her şeyden fazla sevdiğim tek kişi O oldu.. Kendimden, ailemden bile …O’na gittikçe artan bir bağla çekiliyorum ve O’nu asla hak etmediğimi de biliyorum..O’na bir şey olmasın diye her zaman Allah’a dua ediyorum.. O olmasa, ben kime dertlerimi anlatacak, kime sarılıp ağlayabileceğim ki?O, benim tüm sorularımın cevabını biliyor ama imtihanımı asla bozmuyor.. Ne kadar gerekiyorsa, o kadar cevap geliyor..O’na bu yolda nasıl ilerleyeceğimi sorduğumda şöyle demişti:“Evladım sadık ol ve sabırlı, bu yeter. Hiç bir şey yapma, sadece sabırla ve sebatla bekle.. Sakın uçmayı dileme. Uçanlar, tayyareler gibi düşerler.. Sen yavaş yavaş yürü.. Hatta, dura dura yürü.. Herşey kendiliğinden olacak bekle………


İşte, benim düşe kalka gitttiğim yolum bu idi artık..O, unutuluşta ve işitmiyor sanılıyor genelde..Ama istediği zaman en ufak fısıltıları bile duyabiliyor ..Ve tabii bir şey okuduğunuzda gözlerini kapatıp, ağlayıp, titreyerek o şeyi sizden daha iyi yaşıyor.. Onun ki duymak değil aslında .. Tüm azaların göz ve kulak olmuş hali sanki.. O okuduğunu yaşayarak yazıyor…….Ve soruların cevaplarını bilse de çok azını söylüyor. Çünkü O, “en” mütevaziliği simgeliyor.. Bekle diyor, O kendisini anlatır, bekle..

Ali Öztaylan kapatılan türbeleri açtıran kişidir de aynı zamanda… Açılış kanunu çıktığında, yapılan manevi törenleri ve ziyaretleri kendisinden dinlemelisiniz tabii…Bana daima hangi türbelere gittiğimi sorar.. En son nereyi ziyaret ettiniz evladım der… Ben de ‘Sizi’ derim… Böyle söylediğimde bana kızar… Bilerek söylerim, latifesine… Önemli olan, yaşayan ölü olmaktır zaten…. Ona söz verdim, ölene dek ziyaret ettiğim tüm kabirlere kendisinden selam söyleyip bir Fatiha, üç İhlas okuyacağıma…
Ve kendisini en son ziyarete gidişimde sık sık o gün almam gereken şu öğretiyi söyledi..

“Dost kusur aramayan ve kusuru örtendir…
Giysisi şöyle açık, böyle dekoltesi var diyen değil, gözlerini kapatıp; onu örtebiliyorsan dostsundur..
Arkadaşını elinde içki kadehi, rakı içerken gördüğünde; ayran içiyor, diyebilendir dost”… demişti…


Birde sürekli ‘Bİ-KARAR OLMAK’tan bahsetti..Mevlana demiş ki; dönmek kolaydır… Önemli ve zor olansa ‘durmaktır’…Benim zamanla öğreneceğim o durma eyleminin ipucunun bu olduğunu anladım şu anda… Hareketin başlamadığı o an… Tek an.. Tek biçim… Tek renk.İnşallah durulur ve bi-karar olabilirim.. Aminn..

Daima Allah’a, Ali Amca’ma iyi bakması ve onu incitmemesi için dua ediyorum..
Çünkü O’nun hayatı; “İNCİNMEMEK VE İNCİTMEMEK” ÜZERİNE KURULU..
O, tek tesellim bu alemde… Hiç kimse beni, O’nun gibi teselli edemez sanıyorum.. Ve en büyük ‘hediyem’…Bu yazıyı okuyan herkese Ali Amca’mın duası ile dua etmiş olmak isterim..“Eviniz meleklerin ziyaret ettiği ev olsun…Yuvanızda ki saadeti melekler kıskansın..”Bir de benden ekleme olsun…Asla kötü rüya görmeyesiniz ve ‘aynı rüyayı’ göreceğiniz eşiniz, dostlarınız olsun inşallah. Aminnnnnnn….O bana sonsuz huzur veriyor.. O’nun evini, kendi evim gibi hissettiriyor..Eşi de, bana sonsuz incelikle hoşgörü gösteriyor.. Beni Ali Amca’mla baş başa bırakıyor.. Ne telefonları, ne kapıları zaten hiç durmuyor.. Çünkü O, bu alemdeki Ali Kapısı’nı temsil ediyor..

Not: Bu yazı 3. yazım oluyor.. Yazılarımın sıralaması hakkında aklıma ilginç şeyler geliyor.. Aslında sayı ve rakamlara uzanmak istemiyorum, lakin engellenemiyor işte…

Yazacağım rakamları A-Rab-ça düşününüz lütfen…

1- Arapça, Elif gibidir ve Muhammed-i Nur misalidir ve o ruhu anlatır.. Sanki, tohum toprağı yarmıştır..
2- Arapça Elif’i bir baş sağa doğru uzanıp; kendisini seyretmiş.. Bu İbrahim-i Haniflik’tir diyelimm.
3- Tohum filiz verip, Elif olup kendinden 2. zülüfünü vermiş ve kendini aynalayarak Veli’yi doğurmuştur diyelim..Bu İnsan-ı Kamil; Ali olsun ..
Hepsi 1, 2, 3 = toplamı yine aynı kişi ve 1 eder..

Yani, ben + sen + o = biz

(2008-01-18)
————

ALİ-M’e
Senin kalbini ne ağlatır?
Ali’min vedası.Ağlaması,
“Yüzün toprak olsun” demesi
Toprak olacağım inşallah
Tevazu yani.
* * *
Sabahın seheri geliyordu
Üstte namaza temaşaya gidiyordu
Geldi zemzemlerin arkasında
Kabe ile Ali Kapısı arasına
Bir merdivendi sağındaki
Uzanmış yatıyordu bir melek
İhramlı idi o, en güzeli
Bembeyaz, en zarif, en Arabi
Sanki ne yerde ne gökte
Merdivende o mükemmel uzanışla
Uyuyordu, uyuyormuş gibi yapıyordu
Kalbim ona doğru kaydı, ayaklarım da yanına
Oturdu baktı dakikalarca, o nazenin narine
Uzanmak istedi yanına ve utandı sadece seyretti
O kadar güzeldi ki, yok daha güzeli bilinenden ber
O kadar zarifti ki, yok melekte ne de cinde sanki
O, selam selam’ın efendisi
O evin bekçisi
O insanların tanınan en güzeli
O uyuyan güzelim
Kalbimin efendisi
Atam, mesulum……….
Selamladı durdu ta içinden uyanmasını diledi
Baksın nazar kılsın diledi
O Ali’sinin hatırına
O Ali’sinin selamına
Nezaketle ev sahipliği gösterdi…….
* * *
Bugün de geçti ömrümden bir sayfa
Ya da bir göz kırpışı an

Ve hala buradayım kıpırtısız bekliyorum
Öyle bir bekleyiş ki; yok senden başka devam
Vaadin var; sen bensin, ben de sen

Kalbimize yazılmış o sözlerin sahibi
Ömrüm dediğim şey aslında yokmuş

Ne çok ben var ya da yok, o çokluktan bir haber
Ne gece ne gündüz, güneş hiç batmıyor ki; doğan bir güneş olsun
Canım yanıyor sık sık sanki o da geçti heyhat
Bakıyorum kendime sık sık aynada, her an değişiyorum
‘O da kim?’Kendimi siliyorum, kendimi reddediyorum bu ben değilim
Aslımın aslında ne de güzelim

En güzel ruh benim, en güzel ışık
Ya da en yok olmuş yokluk benim

Bir yokluk nasıl bilir kendinin yok olduğunu söyle bana
Yok diye bir şey yok, hadi canım inan bana

Var olan, yok nasıl olsun?
Bak gözlerime aynada, sana kim bakıyor?
Ya sen kimsin, hadi söyle bana
Ve ben kimim, ne güzeliz değil mi?..
Ve ne mukaddes?

Arınmış bir denizin içindeki
İlmü Ledün’üz biz
Her damla hem tam, hem de cüz

Kork bu ilmin haşmetinden, kork!..
Ehli bir Ali’ye düş
Canım benim efendim,

Ali’m en kutlu kutbum
Benim sevebileceğim en mukaddes maddem
‘Ya Ali’mmmmm, canım pederim artık oku üfle benii..’

* * *
Bak ben de aşkın öğrencisiyim
Aşkın mirasçısıyım
Ama aşk acıtır ya hani ve kıskançtır,
Kendisinden başka kimseyi sevmez ya
İşte o aşk; beni mirasçı seçmiş.
Bedelini oyarak alıyor ama olsun, alsın

Yeter ki; O beni sevsin de her şeyi alsın……….
Desem de, inanma!..

Aşk çok acıtıyor..
Ve kan seviyor ama kendi kanını da sunuyor
Aşk etini yedirip, kanını içiriyor ve bir merdiven atlanıyor
Ve benden sonra benim etim ve kanımdan olan

Aşkın mirasçısı olacak ve olmuş ezelden de
Biz Ali kızlarıyız hem de ……

Ağır yük omuzlarımıza çökse de
Henüz zaman ham ve biz habersiziz herşeyden
Yusuf’un saati çalışmıyor bu diyarlarda
Aşk kuyudan sesleniyor, biraz daha, biraz daha…
Çekiyor eteğimden kal biraz daha, biraz daha…
Gözlerimde yaş isyanlar etsem de …….
El mecbur..
Ali’ye teslimmm..
Peki biraz daha, biraz daha…
Bizden sonra aşk devam edecek
Ve sistem hiç değişmeyecek

Aşk kendisinden hiç usanmayacak
Denizdeki damlalardan

Sırası gelen dünyaya atlayacak ya da uzayacak
Ve onun aşk filmi de başlayacak….
Seyret Kendini Nur


(13-11-2007)

GüneşIşıkları hüzmeli,
Altın ışıklar saçıyor.
Yılan asa olmuş,
Sırat-ı Mustakim üstüne uzanmış.

Bir tesbih uzuyor,
İnci taneleri dizisi ışıldıyor.
Sıra ile açılıyor inciler,
Her biri bir Aliiiiiiii.
Ali’ler sonsuza dek gidiyor,
Selamlıyorlar ve gülümsüyorlar.

Yüzleri ışık ışık,Seçilmişler dizisi,
Ali’ler incisi,
Ali’mde; Ali’lerden bir Ali.
Pir’im benim hem de ol A-liii
Güzel yüzlü, tatlı dilli,Altın hüzmeli yolun incisi,
Güneşin öğrencisi,Kutlu kişi.
Kutbumdur o, benim
Merkezim, mihenk taşım,
Ali’liktir nişan-ı, ismi de Alii.
Kevser havuzu sahibi,
Can Aliiiiiiiiii,
Yar Aliii, dost Aliiii.
(14-1-08)
*
İZİN-NAME..
Gelmiş Hacı Bektaş-i Dede’leri…
‘Anlat bize nedir Ali’ler?’
Anlatmış, anlatıldığı gibi hayalini…..
‘Doğrudur’ demiş ve gülmüşler…..
Anlatmış Ali’sine Bektaşi’lerini…
O da gülümsemiş tevazu ile; küçük cahiline!!!
(22-1-2008)

* * *
Ali’ler erdir,
Ali’ler ışıktırlar,
Onlar yıldızdırlar,
Her biri, bir harfin içindeki
Ölçü noktasıdır.
Ali’ler yıldızlardan ayet yazarlar.
A-lidir; A-liler

Hepsi farklı gözükse de
Aslında tek’tir,
A-LİLER.


(22-1-08 Nurcihan)