24 Eylül 2008 Çarşamba

Kutsal Kâse-İlahi Anne’ye-Rahim


Kutsal Kâse-İlahi Anne’ye-Rahim
Ben Sana niyet edeli uzun zaman olmuştu
kırk yaşıma niyet etmiştim ve Sen’de ölmeye gelecektim
ve Sen’in manandan habersiz zır cahildim.
.kırk yaşım geldi. Sen’den haber yoktu..
merakla hediyemi bekliyordum; her zamanki gibi..
önce Fatır geldi kanatlandık, kanatlarımız tabii ki pespembeydi
ve Sen’den davetiye de geldi.. Sen kadar kutsaldı benim için
akabinde Fetih ve Hüccuratımızın törenleri yapıldı..
fetheddin beni ben de Fatih Camii’nde Fatih’ le kutsandım… ..
Alime rica ettim: çok korkuyorum lütfen kollarınızda öleyim…
öyle hızlı Sana geldim ki Sen baştan aşağı hediye idin benim için
sıcağa dayanamazdım ve Senin beni yakıp kavuracağından korkardım hep
oysa Sana ayak basar basmaz serin rüzgarların beni karşıladı
anladım.. hoşgeldin diyordun… ..Sen bir kaç metre ötemdemdeydin artık … ..
ama ben sekiz geceden sadece bir gece otel de uyuyacaktım..
gece serindi ve sakindik, yalnız ve huzurluyduk ve karanlığın içinde Sen ışıktın
Fetih kapından girdim ilk evvela.. şaşkındım ve cahil..
Seni daha heybetli umuyordum..
sanki ülkemden ve şehrimden hiç ayrılmamıştım..
öyle tanıdık ve içiçeydik ki..
Ramazanda Teravihe bir camiye gelmiş gibiydim
ama burası gerçekten ev gibiydi.. evimdi..
ayrılamadığım ..bir daha hiç ayrılamayacağım da..
Sema vaktim geldiğinde hep Sen deydim artık..
bir gece uyuduğum O Ağacın Kökleri sanki burasıydı..
ayrılışımdan aylarca acı duyup, koparılmışlık hissiyle ağladığım Köklerimdeydim..
ayrılırken hazinemle beraber yüklendiğimle de kaldığımdın..
Sen siyah kadifeden bir yastık kadar yumuşak ve geçirgendin
sanki bu yumuşaklığın içinde şefkatle sarınıyordum
taşların bile yumuşacıktı ve her yerinde Ben- benimdin, Evimdin
Alimin tavsiyesi ile cenaze namazımıza da niyet ettik… … .
Artık sadece beş vakite ait görevlerimi yapacak sonra ise:
hiç bir şey yapmadan Sana ve Seni ziyarete gelenlere bakacaktım
eyyy Annemm, kutsal olan, Rahimmm olan Annemben Sana geldimmm, ait olduğum yere eyy Annem
Sana davetinle ölmeye geldimm…
aç kapıyı açççç…
.benle beraber selamlarını getirdiğim A-li dostlarımda var.
biz Senin manana geldik aç kapıyııı açççççç Annem..
ey Annem !!!.. eyy en güzel kadın, karanlığından ışık çıkan Hücrem aç kapıyı açç

Sana kendimi getirdim kendimle beraber A-liii getirdimm aç kapıyı açççç
çıktım üst kata Hacerü-l Esved’ in (eline)
selam selam karşısına”durduk Salat ‘a …

bak o Salat’taki temaşaya”

”tüm Ruhlar Sen’in Evinde Semadaydı ..
her biri farklı yönde dönmedeydi.”
.”suretler görünmedeydi”
”toprak heykel yıkılmadaydı”
”zaman ‘an’ dı
ve durmuştu”
”başka birşey de yoktu,
herşey beyazdı..
noktalar-
zerreler
donmuştu”… … .
gösterdin bana hep hayal ettiğim rüyamı
oysa anlamadım ben uyandığımı…
yokmuş hiçbirşey: herşey sadece bir rüya..
sadece An varmış..
bu acıydı Annem çok acıı..
Sen koru korunganlığınla benii..

eyy Annem ey Hacer-Taş olan , Taşı Sıksan -Sabrın Suyu çıkar..
sen de Soyut Su idin belki de; herşeyin aslı olan Soyut Su..
Sen’de şifa vardı, Sen’de derman..
Sen’de ölüm vardı Sen’de diriliş…
ey “Kutsal Kasem” bak ailemizin tüm Kutsal Kaseleri Sana geldikk..
biz Annemize deva bulmaya geldikk..
anladım ki biz zaten hep Sen’deymişiz
anladım anneler neden bırakamaz evlatlarını, anladım..
ve evlat kime aittir çok iyi anladım..

Biz Sen’dik Sen’ de Biz’din, Biz hep beraber “BİR” dik..

ve tek Birimiz bile asla Sen’den ayrılamazmışız …
anladım şükürler olsun Annem..
Sema ibadetimizmiş Bizim Sana; Senin’de Biz’e, O manada
Sen’ de olduğumu bana öğrettiğin için çok şükrediyorum Sana
Senden ayrılamayacağımı bilmek en büyük güven bana
olmadığımı bilmek çok ağır acı olsa da
zamanla bunun asıl mutluluk olduğunu öğreneceğim belki de…
hürriyetimi satın alacağım “An” dın Sen..
yokluk sandığım o şey muhakkak ki özgürlük
varlık sandığım bu alem en büyük mutluluk uyanıklığımda..

ey Annem karanlık Hücrem, Yumurtam, Diriliğim
karanlığından ışık çıkan Kutsal Yarim,
Ey Annem sev beniii..
(17-2-2008)
************

Bu yazımı lütfen basit bir özet kabul ediniz..
Çünkü yazmak istediklerimi sonsuza dek bu kutsal kase-ilahi Annemin içinden ancak yazabileceğimi idrak ettim.. Bundan sonra tüm yazacaklarımın, sizlerin de yaşadığınız her olay yerinin, mekanının burası olduğunu bilmenizi istedim.. Asli Vatanımız’a bir merhaba dedik..


Artık O Vatanı tanıyacağız İnşallah ve Aminn.

RAKAMLARIMIZIN MASALI (hepsi hayaldir, ilmi dayanağı yoktur, mesuliyet kabul etmiyoruz tabii)

Evvet geldik muhteşem 7’ye.. Benim hayatımın hemen her yerinde “7″ vardır.. Ve “7″ rakamına ait dünyada bilinen de çok şey vardır.. O yüzden çok derinleşmeden sadece başlıksal “7″ manaları anlatmak istiyorum.. Zira; asıl istediğim kötü maksat için kullanılan sembollerin İslamın öz malı olduğunu anlatıp onları geri almaktır.. Bunu kendim, çocuklarım ve tüm insanlar için yapmak istiyorum.. Bu hepimizin borcu aslında.. Doğrusu da onları ait oldukları yere koymaktır.. Tüm eşya Hakikat-i Muhammediye’nin Nur’una aittir.. Ve o ilk nurdan olan ilk RUH’ da O’ na aittir..
* “7″ VE 8’E başlayalım… .. (ikisi beraber anılmalı diye düşünüyoruz..)Elif harfinde “7″ Nokta Ölçüsü vardır.. Fatiha, Kur’an’ ın Özüdür ve “7″ Ayettir.. İnsanın başında “7″ delik vardır, Ney de insanı anlatır ve “7” deliklidir, “7” Nota vardır.. “7” Nefs mertebesi, “7” Renk vardır, “7” Uyurlar vardır, Yusuf (a.s.) suresindeki rüyada olumlu ve olumsuz geçecek imtihan devreleri “7”şer yıldır (Lütfi Filiz-Noktanın Sonsuzluğu isimli kitabında ESMAların-esmayı has- “7” yılda bir yer değiştirmesi olarak çok güzel açıklamış), v.b. devam eder..
aRABça “7” Türkçe’deki “V” harfine benzer.. Artık lütfen bu “V” harfine iyi bakıp bunun üstünde anlatacaklarımı hayal ediniz..
* V=Kutsal Kase=Rahim=Nüzul (Ruh’ un aşağı inişi, dünyaya doğuş)=Güneş=Mürşidi Kamil=Hz. Muhammed ( s.a.v.)=RA gücü (-rab terbiye edici öğretmen)=Som altın…
* * * * * *

Şimdiye dek geçen “tüm seyirler kendini bulmuş - bilmiş” ve dünya-madde alemine bu kanalla inmiştir ve “her -an da inmektedir.” (* bu konulara meraklı yeniler için açıklama:
aslında inen çıkan yok, sembolen –mecazen böyle anlatılmak zorunda..dişilik erillik te yok (İç-dış da) lütfen yanlış anlamayalım.. bunlar zıtlıkları anlayabilmek için gerekli olduğundan binlerce yıldır böyle anlatıla gelmiş.. soyut-sanal anlatımlar; maddi anlamlar tabiii) Oyunun kuralı ve zevkli yanı ‘puzzle’ları birleştirmek ve bu iki zıtlıklar denizini aşmaksa ki, en zor olanı da sanırım bu bölümdür.. Ben hala buralarda oyalanmaktayım.. Manzara ve müzik sever bir ruh olduğum için eşyadan çıkmam çok zor.. NİHAYETİNDE;“Aaaaaaaaaaa.!!!…. Herşey ne basitmiş diyerek: ‘HAYRET, HAYRET’ kahkaları-çığlıkları atmaktan geçiyor sanırım.. Bu merhaleyi merakla bekliyoruz tabii.. ‘Rengi erguvanidir’ belki de..”
8” Rakamını da burada“V” ile beraber anlatmak istiyorum çünkü ikisi beraber olursa aile olur ve o aileden de “KUL-VELİ (9) doğulur..” (Maksat ta zaten bu mana çocuğunun kendinizden doğmasıdır..)8, aRABça da “V”’nin “tersi gibi hayal ediniz ki burada yapamıyorum”.. (çadır gibi hayal ediniz.. -Rahmanım gazabımı kuşatmıştır misali ile, Örtücü olduğunu, Kudreti ile Bağışlayıp Koruduğunu –kuşattığını da hayal ediniz lütfen..)

* 8 Rakamı dönüşümün=Vuslatın=Evliliğin=İki ayrı şeyin bir olmasının=Yukarı çıkışın (Ruh’un yukarı Uruç edişinin yani Miracının da sembolüdür)=AY=Gümüş=Mürid=Hz. Ali (Toprağın babası)… Buna Rahman diyelim ( ilahi baba-Ruh-Cebrail boyutu-Külli Akıl olsun) senaryomuzda..

* * * * * *
Ve üçünün de(7-8-9) manasını “Bismillahirrahmanirrahim” olarak yani ilahi bir “mühür” olarak düşünmenizi istiyorum..
Bizler çok zengin olsak bir şey alacağımız vakit; en ünlü sanatçıların tek tek ürettikleri kişiye özel: nolu, damgalı, mühürlü, tarihli sanat eserlerini almaya çalışırdık değil mi.. ?İşte, ben “sembollerin” de böyle “Besmeleyi anlatan ilahi mühürler” olduğuna inanıyorum..Her uygarlık ve zamana göre tasarlanmış “Besmele mühürleri”…
İlk sembolümüz uzak doğunun meşhur sembolü bir daire içindeki “Ying-Yang olsun”..
Siyah- Beyaz İki Ruhun dairesel dönüşümünü anlatır (RUH-NEFS, tüm zıtlıklar denizindeki BALIK=YÜZEN –tesbih eden-SÜBHAN OLAN), hem de 8 rakamını.. İki Ruhun iki de Göz Noktası olduğuna dikkat çekerim.. Bu balıklardan biri aslıdır diğeri de gölgesi yani balık aslında tektir.. Zıtlıkların mükemmel bir sembolüdür ve kendisi “Bismillahirrahmanirrahim” den başka birşey değildir..:)

Diğeri Davut Yıldızı’dır ki (Hz. Süleyman‘ın Mührü) ben bu sembolü çok severim.. Zira her insanın bir yıldız olduğuna inanıyorum.. İlk Nur’ un “bing bang“i ile hepimizin zaten; yıldız tozları olduğumuzu bilim adamları da söylüyor.. Ve yıldızlar gökyüzünde ayet yazarlar.. Her yıldız ( ilahi kişilik-A-li ruh) bir harfin içindeki ölçü noktası gibidir..

Ya da Kutsal Kasemiz’i; Soyut Su kabul edersek ki ondaki her “A-li Ruh” u bir Nokta ve o her Nokta’yı da bir harfin içindeki ölçü olarak hayal edersek “Levh” aynalarının yansımalarına doğru sanki biraz uzanmış olabiliriz.. Yazıyorum ama yazdıklarımdan korkarak yazıyorum çünkü nereye doğru gideceğimi bilmiyorum.. Allah muhafaza.. Hemen dönelim..

Ayağa kalkmış bir insan bacakları ve kollarını açtığında bir yıldıza benzer..
Ve kainatta eskiden beri: bu yıldız biçiminin sonsuza dek açılabilen tek geometrik şekil olduğu söylenir.. Eski eserlerin neredeyse tümünde bu yıldızın sonsuza dek açlımı vardır.. Konya’daki Alaaddin Keykubat Camii’ndeki muhteşem minberde en güzel örneği sergilenmiştir de zaten.. Bu motifler aslında Ana Güneş’in etrafındaki diğer güneş ve uydu sistemlerini de anlatır..
(HER YILDIZ ZATEN BİR GÜNEŞ DEĞİL MİDİR Kİ?)

Cami duvarlarına, minberlere sıklıkla işlenmiştir ve avize çemberlerine de. Yani eskiden bu işi o kadar iyi biliyorlarmış ki gelecek kuşaklara aktarabilmek için sembolizm yoluna gidilmiş.. Unutulmasın diye.. Büyüklerin şartlanmışlıklarından anlayamayacağı-kabul edemeyeceği basit anlamlar SIR sanılıp masal olup çocukların kulağına uyumadan anlatılmış; onlar da çocuklarına gerçeği aktarsınlar, uyurken “uyanık rüya” görsünler diye..:)Çünkü çocuklar kayıt cihazı gibidir.. İlk kaydeden kazanır..


Aşağı inen (V-7) Ruh burada beden kalıbına girmiştir.. Ama o beden aslında sadece bir elbisedir .. Can Ruh’da dır.. Gören, İşiten, Duyan hala odur.. Kalın kabuk –toprak beden bunu hatırlamaya elverişli değildir, kuvvetli enerjiyi en iyi topraklayan, nötrleyen yapıdır… Su ile de arınabilir, toprakla da, ateşle de, hava ile de.. Demek ki topraki yapımızın her türlü imtihan için donanımı mevcutmuş.. Yapılan iyi NİYETLİ iyi AMELLERle yukarı çıkış için ruh latifleştirilir..
(aslında Ruh‘un buna ihtiyacı yoktur ama bizim Ruh’umuzun manasına ermek için bu çalışmalara ihtiyacımız vardır.. )

Ağırlıklardan, zanlardan, ben-benlerden kurtulmak lazımdır.. Bu da ancak “acılı bir, yanarak öğrenme -bilme eğitimi ile olur.. Ateş aslında ilimdir”.. Her duvarınızı yıkarlar.. Bildiğinizi sandığınız, sahiplendiğiniz herşey elinizden alındığında korkunç acılar çekersiniz.. Taakii siz o şeyin size ait olmadığını idrak edene dek sürer.. (Sonra hepsi fazlası ile hediye ediliyormuş , tabii ”vaadimiz “ bu.. :)) Buna canla, malla, sağlıkla, birbirimizle, imanla imtihan diyelim.. Başarımızın nisbetinde yukarı çıkacak iyi amel bedenimize kavuşuruz ve Miraç-Uruç yapabiliriz.. Bu da “7’ve 8 ‘in vuslatı” ile olur..

yani sembolen “V” nin kendisini aynalaması ile üstünde ters “V”olur (burada yazı ile yapamıyorum maalesef, siz hayal ediniz) İki pergelin üst üste geldiği o meşhur mason sembolü oldu değil mi.. ? ( Evet o da bizim sembolümüz de ondan, ilerde masonluğun aslının da Muhammediyeti anlattığını kendi zanlarımla yazarım belki… Yani “Besmele” demek.. O zamanın “hiyeroğlif Mührü”.. Sistemi anlatıyor… Yüce Mimar’ın yaratış formülünü belki de.. Ve aynı zamanda bu şekil Davut Yıldızı (hz.Süleyman’ın Mührü) da oluyor.

……………

teşekkür:Burada manevi dostlarım ve büyüklerim olan Ali Öztaylan ve Latif Baltutan Beyefendilere sonsuz teşekkürler etmek istiyorum..
Benim kadar aciz bir cahile istediğim her konuda korkmadan rahatça yazma izni verdikleri için.. Bu izni Onlara ben sordum çünkü yazmak istediğim şeyler hayallerimdi ki bazen hayaller sakıncalı olabilirdi .. İstedim ki; beni denetleyen Onlar olsunlar.. Bu benim için gurur vericidir..

Yazdıkça hatırlayabildiğimden (yazmaya muhtaç olduğumdan) bu yazma işi hem çok hoş hem de korkutucu geliyor. Allah ü Teala’nın benim gibi hiç matematikten anlayamayan birine rakamların da öyküsünü yazdırmasını çok eğlenceli buluyorum ve yazarken kendime çok gülüyorum.. Zira ben hayatımdan bir telefon numarasından başka numara bile ezberleyememişimdir ..Lakin yazarken anladım ki meğer 1’den başka rakam olmadığını “Ruhen idrak etmişim” (diğer rakamları tanıyamadığım için ) ki, bu konuda bu kadar beceriksiz ve korkak kalmışım..
Tasavvufun güzelliği sizi bütün korkularınızla yüzleştirmesi (vesvese ve takıntılarınızdan da arındırmasıdır) ve bu yüzleştirmeden sizi bilgi ile geçirmesidir. (İlmin canlı olduğunu anlarsınız, o ilmin içinde yüzmek ve korkmamak istersiniz.. Harfler ve kelimeler canlıdır.. Kitaplar gerçekten de canlıdır.. Okuduğunuzda onu yazanla bağınız olur.. O yüzden de her kitabı okumak doğru değildir.. Kitap çarpsın derler ya hani; bu gerçekten de doğrudur.. Zaten cahil korkar, bilende korku kalmazmış… Çünkü İMAN demek EMİNLİK de demektir.. Bilenin korkusu incinmeden durabilmeyi başarabilmektir sadece.. “Bilir ki incinirse incitecektir, o yüzden çok sağlam durmaya çalışır incinmemek için.. Zira o latif kalbin içindeki inciler herşeyden daha değerlidir..(Bu kalp nar’a benzetilmiştir. Ve olgun nar ın çatlayıp dişlerini gösterdiği gibi gülümsemesi beklenmektedir..)
Yazıları okuyanlardan benim yazarken hatırladığım gibi hatırlayanlar olacağından eminim.. Oluyor da; gelen mesajlardan anlıyorum, işin güzel yanı beklediğim gibi hepsi masal severler.. Bu paylaşımlarla ve karşılıklı fikir alışverişleri ile uyanmayı başaranlardan oluruz inşaallah ve amin..
Hiç kimse yeni bir şey öğrenemez, zaten bildiği ama inişte unuttuğu şeyleri talebi ölçüsünde hatırlamayı başarır.. Yani birinden birşey işitir, okur, görür, çalışırsa ve yeni fikirler beynini dürtükler –uyarırsa; bu isteği alan beyinde hazineden biraz daha, biraz daha isteğe göre indirir……

Uyanmak programlı olmayanların da huzurlarını bozmayalım, Allah inşaallah uykularını bozmasın, aminnnn…
* * *
NOT.. Güneş öğretmeni soruyor bazı arkadaşlar.. Acziyetimizi mazur görünüz.. Ama harika yeni bir Türk filmi var ismi ULAK.. Lütfen izleyiniz.. Tasavvufi çok semboller var ve uyanmakla alakalı, tabii içinde bir masalcı bir de Güneş Öğretmen var..

* Okuyanlar -yazdıklarımı çözümlememi isteyenler ve ilgi duyanlar için açıklamalar… (kendimde ne yazdığımı henüz bilemediğim için sizle beraber çözümleyeceğime inanıyorum ki bu gerçekten oluyor.. )
Rakamlar - yazılar çokluğa erdikçe karmaşıklaşıyor ve anlaşılmaz oluyor .. yazdıkça ben de farkediyorum, rakamlardan anlamadığım için de sıkılıyorum..:) Ama işin cazibesi de bu alemin renklilik; çarşı-pazar yeri olmasının güzelliği, sesler, renkler, kokular herşey içiçe ve karışık.. Çok sesli bir koro .. (Yalnızlığın tek ilacı ve tek dostu kitaptır ya hani.. Sanki o “dost kitap canlanmış”..

Öyle bir hüzün var aslında..) Merak etmeyelim ki başı nasıl sakin ve huzurlu ise masalımızın sonu da aynı şekilde bitecektir.. Bu yazı benim bir hayalimdir, bir masaldır.. 11. yazıda da aslında bir rüyamın hayat bulması olduğunu ve masal kitabımızın adını öğreneceğiz.. Ben de bugün anladım…(Masallarda, bu neden şöyle, bu neden böyle diye mantık aranmaz.. Çünkü hayali bir kurgudur.. Çocukların mantığı henüz bunu sorgulayamaz..)Rakamları yazmak istemiyorum, zaten hiç de anlamam. Hep tehlikeli bulmuşumdur.. Çocuklara da ilk evvela 10’a dek sayma öğretildiği için bizde o sayıda kalacağız.. Ama tekrar hayat başlasın diye “11″ de masalı bitireceğiz..

Ayna için de minicik hayaller yazmak isterim.. İlerde Aynaya ait yazı yazmak istiyorum inşallah .. Tabii gene masal olacak ama okuyan herkesin o masala katılması gerekecek.. Yoksa anlaşılmayacak.. Musikili ve semalı olacak; birlikte ayna olmayı deneyimleyeceğiz.. bunu geçen gün deneyimledim çok etkilendim..:)
AYNA=SIR dır.. Sır insanın ta kendisidir.. O yüzden de kendisini bilmesi için kendisine içsel yolculuk yapması lazımdır.. Başkasının aynasını kopyalaması değil.. Sen karşındakinde aslında kendini görürsün.. O’da sende kendini.. Ve ayna saydam bir camdır, latiftir (SIRRIN SIRRI YANİ ALGILARIMIZIN DIŞINDA BİR DENEYİMDİR) zanlarımız -olumsuz huylarımızla kararmış kalbimizden yansıyan (o aynanın ardındaki karanlık sır) aslında biziz.. Aynaya taş atsak ayna parçalanır: yine de bize binbir değişik yüzümüzü göstermekten geri kalmaz ve O OLMAYI BAŞARAMADIKÇA VE O BUNU DİLEMEDİKÇE DE asla kendi yüzünü bize göstermez misali..Allah bilinmeyi istediği için Adem’i yarattı.. Sırlanmayı dileseydi buna ihtiyaç olmazdı değil mi..?Sevgiler daima çocuk safiyetinde ve Hu ile kalınız.
Nur Cihan