MANA BABAMA
(BANDIRMALI TATLICI ALİ EFENDİME)
Selamün aleyküm ey güzel dostum..
Sizi sevmeme izin verdiğiniz için, ne kadar teşekkür etsem asla yetmeyeceğini biliyorum.. Siz, beni sevmeseyi dilemeseydiniz, size ulaşmam imkansız olurdu zaten..
İçimden geldiği için size mektup yazmak istedim.. Eski zaman insanları gibi.. Ya da sizin zamaneliğiniz zamanları gibi.. Latif Amcanın ebediyyen Hay olması ile kalbime düşen vaktimizin çok az kaldığı idi.. Allahu Teala, O’nun duasını kabul etmiş ve hep istediği gibi sizden evvel emanetini; sizin kollarınızda vererek Hak’ka yürümüştü..
Size cenazesinden birşeyler yazmak isterim.. Tabutu aynı ilmin tadı portakal kabuğu suyu tadında kokuyordu.. Cenaze merasimi konuşmasını yapan bey: ”Osmanlı’nın son halkalarından birini daha kaybettik“ dedi.. Camiden çıkışta şehrinizin “Kuş Festivali“ şenlikleri dolayısı ile gelmiş olan mehteran takımı, milli giysileriyle dünya halk dansları toplulukları sessiz ve saygılı yürüyüşü ile sanki son kalanlardan nadir bir Osmanlıyı uğurluyordu.. Bu törende tüm mecazlar toplanmıştı, ne harika bir mana değil mi?..
Kabrinin başında O’nu ve sizi sevenler buluştular.. Ve bazı dostlar daire oldular.. ”Hay Hay Huuu.. Hay Hay Huuuu.. Ve davet ettiler dünyanın yedi diyarının pirlerini, erlerini.. Allah... Allah... Allah..... İllallah..." Rahmetlerini yağdırdılar dostlarına. Hay Hay Huuuuuuu.
Aslında hediyeleri veren sizlerdiniz... Dönüşümüzde efeler zeybek oynuyorlardı... Gerçek bir düğün ve şenlik oldu O ebedi dirilik, Latif Baltutan’a..
Zaten bizim kadınlarımızın ve erkeklerimizin en latif kalpleri sizdeydi.. Kalplerimiz birbirini bir kere sevmişti..Size bir türlü ulaşamıyordum başlarda.. Her derdimi Latif Amcama anlatıyordum.. O da tüm sabrı ve akıl almaz ince nezaketi ile beni teselli etmeye çalışıyordu..Birgün kapıdan çıkarken bana şöyle dedi.. ”Ali Amcanın bir kaç kişilk kontenjanı vardır merak etme..:) Ve artık rüyalarını onunla beraber göreceksin korkma“...
O olmasaydı ben size belki de asla ulaşamayacaktım.. Yani Ali kapısına gelebilmek için Latif kapısından geçmem lazımdı.. Çok şükür ki sizlerin himmeti ile sizi sevebildim.. Yoksa benim taş kesmiş kalbime aşk nasıl yerleşebilirdi ki..
Latif amcamın gitmesi ile vaktimizin daraldığını biliyorum.. Ve yer sallanıyor.. Hz Mevlana’nın dediği gibi büyük lokmayı istiyor... ”Lütfen yere söyleyin çok sallamasın olur mu, lütfen..!!..”
Sizsizliğe dayanamayacağımı biliyorum, hep başından beri korktuğumla yüzleşeceğim.. Elimi uzattığım her şeyin yok olmasına çok alıştım oysa sizin yokluğunuza alışamayacağım.. O yüzden de sizi kalbime kazıyorum.. Gözlerimi kapattığımda görebileyim diye sizi gözlerime yazıyorum...
Tevbe veriliyor, aşk veriliyor, zikriniz hallediliyor ama aşkı yaşatacak öğretmenim olan siz beni tutuşturup öyle gidiyorsunuz.. Her şey yerli yerinde ve merkezinde biliyorum lakin işte hayat acı ve dramatik oynanıyor..
Siz bana “Daimi Neş’enin de mekanını öğrettiniz ve daraldığımda kalkıp Sıla-i Rahim’de Sema’mı da yapıyorum... Mekan bizim, aşk bizim, hepimiz aynı biziz ama gözlerimi açtığımda ve müzik durduğunda sihir de bozuluyor...Daimi bir hüzün var sanki.. Bu yalnızlık, derin ve içsel yalnızlık çok zevkli...
Şimdi içimden geldiği gibi yazarak dağıtmak istiyorum.. İstediğim herşeyi yazmam konusunda izinli olduğumu ve korkmamamı söylemiştiniz.. Şimdi bu sözünüzü yerine getireceğim. Çünkü iplerin ne benim ne de başkalarının elinde olmadığını anladım.. İpin ucu nasılsa, hatalarımız da çekilir... Harfleri nasıl sevdiğimi ve onlardan aldığım lezzeti biliyorsunuzdur... Beni kalbinizle okuduğunuzu söylüyorsunuz ve baştan beri öyle olduğunu biliyorum.. Hümeyra abla size yazıları okurken de onu “bir meleğin sesi” gibi dinlediğinizi de.. Ne mutlu O’na..
Geçen gün Lütfi Filiz’in “Noktanın Sonsuzluğu” adlı kitabının 3. cildinin sonunda harflerin ilmi vardı.. Allah'tan çok kısa bir bölümdü, inanılmaz keyifliydi Ali Amcacığım.. Harfler dayanılmaz güzel ve iştah açıcı derinlikte anlamlara sahiptiler.. Okurken sanki hepsi açılıp açılıp, gel gel diyorlardı.. Birgün harflerin içine girip seyahat edeceğime hep inandım.:) Sayenizde ve himmetinizle inşallah ve amin...
Sizle yıldızların arasındaki işaret tabelalarına ve Mavi Davut Yıldızına dek seyahat edebilmeyi isterdim.. İnşallah ve amin...
Siz başıma gelen en güzel şeydiniz.. Baktığınız her şeyi eriten tevazuya sahiptiniz.. Sizin karşınızda insan: ”Acaba ben insan mıyım?” diyor.. Ve siz ömrünüz boyunca; içimizdeki hayvani huylarımızı insan kılıfı ile kapayan bizleri, gerçek insan haline getirmek için hizmet etmiştiniz ve halen de öyle.. Ve sonsuza dek de öyle ...
Benim anlattıklarımı ya da yazdıklarımı pek kimseler anlamıyor hoş ben de anlamıyorum ya.. Siz peki, beni nasıl benden daha iyi anlayıp çözebiliyorsunuz? Kendimi öğrenmem ve kendime seyahat edebilmem için sizin rehberliğinize muhtacım..Bana yaşattığınız o bir namazlık hakikatin anlamının ciltler dolusu kitap olduğunu söylemiştiniz.. Ve dediğinizden beri yazıp durduğum hatırlama mektuplarından çok şey hatırladım şükürler olsun.. Lakin parçalarım tamamlanmadı.. Hatırlamak istediğim o esas andan henüz haber yok.. Esenlik yurduna gömülen İbrahim'in a.s.ın ayakları gibi birbirine dolanmış, bembeyaz ve o çok güzelden hala haber yok!!....
Eskiden bir sembolde onlarca mana bulduğumda, çılgınca heyecana kapılır ve herkese anlatmak isterdim.. Şimdi sayenizde her şeyde MuhammedAli’ yi anlıyorum başka da mana yok zaten.. Artık heyecanlarım kalmadı.. Her anlam sanki içime çöküyor ve içimde yoğunlaşan muazzam bir güce dönüşüyor.. Aynı bir kara delik gibi içe çöktüğümü hissediyorum, sanki büyük patlamam olacak ve ben artık bundan hiç korkmuyorum.. Sakince bekliyorum, sayenizde.. Bendeki tüm korkuları temizlediğiniz için Allah sizi çıkılacak en yüce manalara çıkarsın diliyorum..
Her hafta yazdığımda; benim aslında hiçbir ilmim yok.. Nasıl yazıyorum ki, haftaya yazacak birşeyim olmayacak diyorum.... Haftaya bakıyorum ki gene yazıyorum.. Aslında sizin de bildiğiniz gibi “ben sadece size yazıyorum”.. Siz, beni kalbinizle okuduğunuz için ve bana hayalimde vermiş olduğunuz “A’li Kitabını” iyi okuyabilmiş miyim diye merakla yazıyorum..
Yazdıklarımı en çok ben okuyorum, acaba ne demek istemişim diye.. Ve sürekli hatırlıyorum hatırlıyorum.. Sizin semboleriniz rüyalarıma, kelimeleriniz gönlüme doğuyor..
Bu A’li kitabını bana okuttuğunuz için size minnettarım, biliyorum ki bedeli asla ödenemeyecektir. A’li ruhlu çocuklara masal sandığım kitabımız; aslında sizin bize yaşattığınız, masalınıza dönüştü.. Bizde, sizin A’li ruhlu çocuklarınız var... Bizim ailelerimizi aşıladınız.. Ve aşı tuttu.. Emanetleriniz daim emrinizde.. Estafirullah diyeceğinizi bildiğim için sonsuz kere sonsuz estafirullah diyorum...
Latif amca ile en son cuma günü telefonda görüşmüştük.. İki senedir O’nunla görüştüğüm en neşeli halindeydi.. Vuslatın müjdesinden sanırım öyleydi.. Biliyorsunuz O nerede ise hiç yemek yemiyordu.. Biraz yemek yerse daha iyi olabileceğini söylediğim bir keresinde: ”Ama ben o kadar lezzetli nimetlerle besleniyorum ki, onları (dünya nimetlerini) yiyemiyorum“ demişti..Ve son görüşmemizde “size yazdığım bu yazıların asla kirlenmeyeceğini ve kirletilemeyeceğini“söyledi.. ”Çünkü onlar öyle temiz–saf bir kaynaktan gelen sütlerdir ki; o kaynak asla bulanamaz, kimseye de zarar veremezler korkma” dedi..
İlk yazmaya başladığımda ne yazdığımı anladığım ilk ayın sonunda dehşetten evden çıkamaz olmuştum Ali amcacığım.. Kalbime gelen manaları kabul etmek çok zordu.. Hep ağlıyordum.. Ve ortaya çıkan anlamların özetini, bana çok kızar sandığım Latif amcama da anlattım.. Gülerek: “Hepsi doğru.. Sakın korkma, yaz hiç birşey olmayacak” demişti.. Akabinde siz de 'korkma, yaz' dediniz..İşte hep beraber yazıyoruz.. Ama ne yazdığımı ben, henüz tam bilmiyorum..:)Bilmemeyi de sevmek hoş geliyor bazen.. Zaten aslında hiçbir şey de bilmiyoruz değil mi?
Şimdi harflerle dans ederek size bir sema gösterisi sunmak istiyorum.. Bunu kendimde yeni oturttuğum için size gösteri yapmak istiyorum..
1.PERDE
Ve Allah arş’a istiva etti -Ayan-ı sabitede Rahmanın damlaları
2. PERDE
Babada incirdeki çokluk-er suyuyuz
3. PERDE
Anne Rahiminde yumurta içinde aynı varlıkız
4. PERDE
Ve latif kalbim, gönlümün incileri
5.PERDE
Arş-ı rahman olmuş A’Lİ kalbinizi
6. PERDE
Latif kalbimdeki incilerle selamlıyorlarVe eğiliyorlar, secde ediyorlar................................
7. PERDE.............SONSUZ ..................................
Bunları okuyan güzel ve tertemiz insan.!!.... Sizlerle bizleri tek bir aile yaptılar... Artık ebediyyen tek aile, tek kardeş olduk inanın.. Baştan beri yapılan da buydu.. Cömertliğin zirvesi... Merhametin zirvesi de buydu işte.. Hep başkası için çalışan aslında kendisini ve kendine ait olan herşeyi kazanıyordu, hem de ebediyyen.. Ama bunu farkında olmadan yapmak gerekiyordu.. Cömertlik karşılıksız olmalıydı, o manasını zamanla getiriyordu işte..
Ali amcama Allah’ın bir lutfu ile kalbimin kırıldığı birgün; hiç anlamını bilmeden ettiğim bir cömertlik niyeti ile ulaşabildim.. O niyet beni onunla Beyt’ül Mamur’a çıkarmıştı.. Hem de “tüm ümmet erguvani niyetimin kadınlarıydı.”
Tek güzel bir niyetin kapsadığı alan buysa ömrümüz boyunca yapacağımız iyi ve cömert hallerin ümmetleri acaba ne kadar olacaktır..?
Ali Amcacığım bana yaşattığınız muhteşem güzellikler için, sizi sevmeyi başarabilmem için yaptığınız dua çalışmaları için Allah sizden razı olsun daima ve ebediyyen.. Siz gerçek “Kul“ olmayı başarmış nadide kişilerdensiniz, öğrendim.. Mananızın önünde saygıyla eğiliyorum.. Çünkü önemli olan tek şey sevmeyi öğrenmektir.. Sevince herşey, kendiliğinden çekim gücünü zaten oluşturuyordu.. Baştaki o uzaklık bu çekim için gerekliydi şimdi daha iyi anlıyorum..
Avcılar daima avı avlarlar.. Sizin avınız olduğum için Allah’a şükrediyorum.. Siz benim gönlümde ebediyyen yaşayacaksınız..Benim kural tanımaz, edeb bilmez, meşreb tutmaz yapıma hiç -bir –şey-siz yaklaştınız...
Ben sizin hiçliği yaşayışınızdaki tevazuyu, yaşamanızdaki o A’li ilminizi sevdim..
Ben sizdeki CemAli’ yi sevdim...Sizi kendim gibi sevdim.. Hatta kendimden daha çok sevdim... Hatta sizi kendim bildim..:)
Hiçbir zaman size veda etmeyeceğim.... Hiç...... Hiç.... Hay Hay Huuuuuuu
* * *
Nur Cihan