25 Eylül 2008 Perşembe

Dalga (frekans) Boylarında Salınmak


Dalga (frekans) Boylarında Salınmak

Geçen hafta sonu; iki tam gün, reiki (yaşam enerjisi) seminerine katıldım..“Re= İlahi, nur, hayat…Ki= Nefesle bağlantılı enerji anlamına geliyormuş.. ”Felsefesi ise; anladığım kadarı ile, ‘evrende herşey titreşimdir’den yola çıkarak o titreşimle aynı olabilmek ve o enerjiye kanal olup hem kendini hem de tüm varlığı her konuda şifalandırmaktır…

Tabii ki benim için niyet önemli olduğundan şöyle bir niyetle gittim.. “Uydum İmama ve Resulümle ve Ali dostlarımla beraber reiki deneyimlemeye”…

İki gün boyunca da reikide sadece NİYETİN VE TESLİMİYETİN önemli olduğunu öğrendim.. Sadece saf bir niyet vardı; asla enerjiyi kendi çıkarına kullanamıyordun.. Her şeye bütünün hayrına diyerek niyet ediyor ve ondan sizin kanalınızla istediğiniz her nesneye “O- Rahman’ın enerjisini” yansıttığınızı hayal ediyordunuz ve başka da bir şey yoktu… .

Benim için reiki: Eski mısırlıların “ra öğretisini” yani “rahman ve rahim bilgisini” tasavvufdaki ismiyle de sanırım “rab bilgisi”ni deneyimlemek oldu.. Reikinin “Japon tasavvufu” olduğunu hissettim.. Ama eski şamanist gelenekleri içerdiğini de gözlemledim.. Bilgi tekti ve sadece yorumlar farklıydı.. Peki bunca ayrılık nasıl oluşmuştu, bir onu anlayamadım..

Ben, o iki gün boyunca İslam’ın ne muazzam bir sistem olduğunu anladım.. Ve namaz için yaptığımız ön hazırlıkları; niyet, temizlik, düzen, abdest ve ona konsantre olmaya çalışmanın ve namazın hareketlerinin hepsinin reikiden de üstün manalar taşıdığını algıladım.. Hz. Muhammed (s.a.v.) efendimizin hayatını sürekli okumamız ve onun hareketlerini deneyimlememiz gerektiğini bir kez daha çok iyi öğrendim.. Tek kurtuluş O’NUN YAŞADIĞI HAYATIN ANLAMLARINA EREBİLMEKTEYDİ… O’nun her hareketi, her sözü bize bir şey öğretebilmek içindi… Elimizdeki hiçbir şeyin kıymetini bilemiyorduk, neden acaba?.. Ve gerçek manalarını da ne yazık ki.. Evet hz. Ali’(k.v.)nin dediği gibi “ilim Çin’de de olsa arayın” sözü, bugün benim için daha bir netliğe kavuşmuştu..

Uzak doğuda manalar çok açık ve semboller hayat bulmuştu.. Biz de ise herşeyi reddetme hastalığı yüzünden kısır kalmış bir bilgi daha doğrusu; üstü habire örtülmüş muhteşem bir hazine vardı… Oysa camii -cem hz. Muhammed’e ait bir özellikti.. Tüm esmaları O cem edecek ve tüm dinleri de tabii ki O birleyecekti.. Bugün artık O (NUR’UN ALA NUR) altın çağ İslam’a geldi ve kıyametimiz= uyanışımız= foton çağımız da (A’Lİ ruhların üstümüzdeki astrolojik ilim sağaltma işlemi)= CEMALİ zamanımızda geldi inşallah..

Neyse bu girişi yaptım ki, asıl anlatmak istediğimi ancak bu şekilde anlatabilirim diye düşündüm. Çünkü bazı şeylerin karşılığı olmadığı için anlatımı da zor oluyor.. Ama reiki hocamızın bedenlerimizi soğan halkalarına benzettiği mecazını çok sevdim ve ben de bu soğan halkaları ile anlatmak istediklerimi anlatmaya karar verdim..
Allah ‘ın bir lütfu ve dilemesi ile; vaktiyle, ben de bu titreşim beden =dalga boylarından bir kaçını deneyimlemiştim.. Bunun herkes için faydalı olacağını düşündüğümden, Allah rızası ve bütünün hayrı için bana verilen emaneti yazıyorum..:) (Reikide öğrendiğimiz niyeti yazdım..) Eminim ki anlayabilen herkes için, korkunun sevgiye dönüşeceği bir anlam çıkacaktır.. Tabii ki ne ilmimiz ne de yetkinliğimiz var.. Sadece bir vehmi deneyimdir.. Masal da diyebiliriz.. Ama belki bir iki kişinin işine yarayabilir diye umuyorum..

“Onsekizbin alem” var diye hep öğreniyoruz değil mi?.. Ama bu ne demek, bilmiyoruz.. Bunu kitaplar “tüm kainatı ve her varlığı düşünerek dıştan içe doğru (afaktan enfüse, kat kat )” düşünmemiz gerektiğini anlatıyor genelde.. Tabii ki bu ilim canlı ve yaşanmadan anlaşılıp öğrenilemediği için de kitaplardan da bir türlü istediğimiz gibi öğrenemiyoruz..Ben kendi vehmime göre bir şekilde yazmayı deneyimlemek istiyorum… Buyurunuz hayal perdemiz açıldı…

Bir soğanın halkaları nasılsa: Madde bedenden içe doğru da insan bedenlerini de; sanki her soğan dairesinde ve ince zar perdesinde daha bir latifleşerek ya da farklılaşarak değişime uğruyor gibi hayal edeceğiz tabii ki..Madde dört unsurmuş (ANA-SIR-I ERBEA) ve aslında çok daha unsurluymuş ta anlaşılması kolay olsun diye dört unsurla sembollemişler.. İşte aynen insanın da “hava, ateş, toprak, su” unsurlarına ait bedenleri olduğu hayal edilmiş.. Bunlardan benim de “lütfedilmiş” hayal ettiğim bazı beden ya da bedensiz hallerim varmış.. Zannımca ve kendi vehmime göre verdiğim isimleri şunlar diyelim. “Ruh, nefs, su beden (holoğram olabilir), renk dalgası, hiçbirşeysizlik (yok beden:), harf beden, iyi amellerimin oluşturduğu ameli iktisabi bedenler (yani ahiret hayatımı inşa edecek iyi amel- yapı taşı bedenlerim:), dalga boyu beden (bu beden değil sadece dairesel bir titreşim), vb.. Sanki sonsuza dek gidecekler sanırım… Allah hepimize öğretsin inşallah ve aminn..Benim anlatmaya çalışacağım bedensiz bedenlerimizden “dalga boyları” halimiz olacak..
* *
“Negatif nar-i (cinni) dalga boyumuz”
Durgun bir suya minik bir taşın düştüğünüz hayal ediniz lütfen.. Ve bu durgun suyun dairesel titreşimlerinde de bir bozukluk düşünün yani daireler huzurla açılmıyor.. Titreşimin bozuk olduğunu ve “bızzzt”ladığını düşünün aynı zamanda elektrik çarpar gibi çarptığını da.. Hani cin çarptı ya da kitap çarpsın derler ya, işte bu çok doğru bir anlatımdır.. Bu “bozuk frekanslı bir radyo yayınına benzeyen “bızzzt”layan ve çarpan enerji dalgasına “negatif yapılı beden ya da cinni beden de diyebiliriz… Bu olumsuz düşüncelerimizin halidir.. Ve hepimizde sonsuz tane “bızzzt”layan enerji dairesi olabilir.. Her bir kötü huyumuzu düzelttiğimizde bu “eksi yapılı, negatif cinni yapılarımızın”; bir bozuk frekans dalga boyundan kurtulabileceğiz.. Tabii nar ehli nura dönüşmüyor belki ama nar-i yapımızdan onunla yüzleşerek yani kendi vehmi yapımızı yakarak, korkularımızdan da kurtulabiliriz ancak..
* * *
“Pozitif nur-i (meleki) dalga boyumuz”
Durgun bir suya minik bir taşın düştüğünü hayal ediniz yine lütfen..Ve bu taşın dalgalarının huzurlu bir salınımla sürekli açıldığını düşününüz.. Öyle bir huzur ve dinginlikle açılıyor olsun ki “aynı zamanda da, sizi de teslim almış olsun… Ondan hep iyi dilekler dileyip-dua etmenizi istediğini, hatta dua edip bir şeyler istemeniz için sizi zorladığını da tahayyül ediniz.. Ve onun size şifa verdiğini, koruduğunu, şefkatle sardığını, sadece sizin iyiliğinizi istediğini de”…Bu pozitif enerji dalga boyumuz tabii ki, bozuk enerjili halimiz bizden çıktığı zaman ancak kendisini bize gösterebilecektir sanırım..

* * *
“Pozitif içe çekimli dalga boyumuz”
Gene durgun suda az evvel hayal ettiğimiz meleki dalga boyunu düşünüyoruz.. O, nasıl hep dışa doğru huzurla açılıyordu ise “bu dalga boyumuz da içe; huzurla, inanılmaz bir sakinlik ve yavaşlıkla dönüyor olsun.. Bu huzur olabilir mi bilmiyorum ama “ben o anı hep, eve dönmeye başladığım an olarak hatırlıyorum”.. Bu dalgayı deneyimlediğim an çok sevinmiştim. Artık geri dönüşüm başladı ve başaracağım diye hayal etmiştim..

İnşallah hepimiz başaranlardan oluruz.. Böyle dedim ama aslında orada olduğumuzu ve oradan tek bir an ayrılmadığımızı da öğrendim.. Fakat imtihan dünyası işte, ne gerektiriyorsa onları yaşıyoruz.. Bir rüya görüyoruz ve bu rüyanın hakkını da vermek gerekiyor… Nasılsa bir gün uyanacağız.. O yüzden bu rüyanın kıymetini bilelim..* * *
Bir de asla yalnız olmadığımızı bilmemiz gerekiyor.. Bizde bizden farklı sonsuz tane biz var…
“Allah, her an bir şandadır” hükmünce, bizi sonsuz biçimde yaratmış..
‘Kendimize seyahat’ kadar olağanüstü bir yolculuk olamaz herhalde.. Bir bilet alıyoruz ve niyet ediyoruz.. Asla geri dönüşü olmayan içsel, tehlikeli, upuzun bir yolculuk… Ve en değerli yanı da şu… Haksızlığa uğradığınızda ve Allah Teala için, kalp kırıklarınıza tahammül ettiğiniz o anlardaki halinize dikkat ediniz lütfen.. Tüm fetihleriniz işte orada başlıyor olabilir belki de..
Kendi mucizelerimizin farkındalığına varabilmek dileği ile…Sevgiler
Nur Cihan

2008