25 Eylül 2008 Perşembe

DİVAN-I KEBİR MEVLANA’NIN DİLİNDEN HZ. ALİ (”NA’AT-I ALİ”)


Mevlana’nın dilinden Hz. Ali


“(M. 9) Ruhun güzelliğine erişmek, ruhu görebilmek uzak bir mertebedir. Ruhu gördükten sonra da Allah yoluna gitmek gereklidir ki, Allah gözle görülebilsin. «Bu hayatta ve bu dünyadayken,» görür demiyorum. Dünyadaki cevherlerin birer perdeleri varsa da her cevherin bir de ışığı vardır ki dışarı vurur…



Olgun görüşlü olanlar, dışarıya vuran bu ışığı görürler. Ama dışarıya vurmayan ışığı görüp bilmemelerine de şaşılamaz. Ancak dışarı vuran, avuçlarının içinde ve karşılarında bulunan ışığı göremiyenlere şaşılır. Yoksa Sokrat’ın, Hipokratesin, îhvanı Safa derneğinin, Yunan filozoflarının söz ve fikirleri Hazreti Muhammed’le (S.A.), onun evlâdı, torunları, can ve gönülden ona uymuş olan kimselerin sözlerine benzemez. Hatta sudan ve topraktan yaratılmış insanoğlunun sözlerine de benzemez. Bunlar, «Allah hazırdır,» derler.”  (Şems-i TEBRİZİ)


* * *
MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN -DİVAN-I KEBİR MEVLANA’NIN DİLİNDEN HZ. ALİ
(”NA’AT-I ALİ”)

Mevlana Celaleddin RUMİ, Divan-ı Kebir'den Seçme Şiirler, Cilt I, Sh.3-6


Çeviren: Mithat Bahari BEYTUR, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1989

"O açıklayıcı imam, o Tanrı velisi safa ehlinin vücut güneşidir.

Yerde, gökte, mekanda, zamanda Hakla duran o imamın zatı, iç ve dış temizliği ile vasıflanmak vaciptir.

Çünkü küfürden, ikiyüzlülükten kurtulmuştur, temizdir...

Onun toprağı birlik alemidir. O, insanın hakikati ve canı gibiydi. Herşey fanidir, fakat can yaşar, ölmez. Onun hareketi kendinden diri olan ezeli varlıktandır.

Beka çevresinde döner dolaşır, yaratıkları yaratanın zatı gibi O bakidir. Hakkın yüksek sıfatları Ali'nin vasfıdır. Hakkın sıfatları zaten ayrı değildir. O, Tanrı'nın zatına yapışmış "O" olmuştur.

Hani duyduğun lahutun gizli hazinesi yok mu; işte o odur. Çünkü o, haktan hakla görünmüştür. O hazinenin nakdi, tükenmez ilimdi. İşte o ilimden maksat, yüce Ali'dir.

Hakkın hikmetini ondan başka kimse bilemez. Zira o hakimdir, herşeyin bilginidir.

İptidasız evvel o idi, sonsuz ahir de o olur. Peygamberlere yardım eden o idi, velilerin gören gözü de hakikaten odur.

Yüzünün nurlu parıltısı, kendi ziyasından bir güneş yarattı. O,hak iledir; hak ondan görünür. Hakka ki, o hak ile ebedidir.

Ademin toprağı onun nurundan idi, o sebeple meleklerin tacı oldu; Allahın isimleri ondan belirdi. O temiz ve yüce imamın ilmi sayesinde Adem, herşeyi anladı. O nur tek olan yaratanın nuru olduğu içindir ki, melekler onun huzurunda secde ettiler. Evet, muhakkak ki, Adem, O imamın nuru ile bütün ilahi isimleri bildi...

Şit, kendinde Ali'nin nurunu gördü ve yüksek alemi öğrendi. Nuh,kendini yüksek menzile ulaştırıncaya kadar, istediğini hep ondan buldu. Gene ondandır ki kurtuluşa eren Nuh, dehirde gayret tufanını buldu da beladan kurtulmuş oldu.

Halil peygamber, dostlukla onu andı da, ateş ona al lale oldu. Nemrudun ateşi, o Allahın dostuna hep gül, nesrin, lale oldu. Gene o idi ki, keyfiyle kendi koyununu İsmail'e kurban etti.

Yusuf kuyuda onu andı da, o saltanat mülkünü süsleyen tahtı buldu.

Yakup, onun önünde birçok inledi de Yusuf'un kokusunu alıp gözleri açıldı.

İmran'ın oğlu Musa, onun nurunu gördü de uzun geceler hayran kaldı. Kırk gece kendinden geçti; kavuşma ve görüşme zevkine daldı. Sonra dedi ki: "Yarabbi! Bana bu lutfundan bir alamet ver." Hak ona: "İşte sana nurlu eli verdim" dedi.

Gene Ali'nin vergisidir ki, Meryem'e arkadaş oldu da İsa vücuda geldi...

O, şeriatte ilim şehrinin kapısıdır. Hakikatte ise iki cihanın beyidir. İki cihanın sultanı Muhammed, hakka yakınlık gecesinde, Allaha kavuşmanın harem yerinde onun sırrını gördü. Ali'nin nutkunu, Ali'den dinledi. Ali ile birleşilen o yerde Ali'den başka bulunmaz.{1}

Allah yolunda gidenler isteyicidirler; Ali istenilendir. Söyleyenler söylerler, susarlar. O, susmaz, söyler. Ebedi ilim, onun göğsünde parlayıp göründü. Vahyolunanların sırlarını, o hakikat olarak bildi ve bildirdi.

Ümmetlere haykırdı:

-Allah yolunda Ali sizin kılavuzunuzdur.

Allaha içi doğru olanlar yüzlerini ona çevirmişlerdir. Zira o şahtır, doğru yolu gösterendir, efendidir...

O, bütün peygamberlerin sırrında idi. Cenabı Mustafa:

-Benimle açıkça beraber bulundu, dedi.{2}

Dinde evvel, ahır o idi. Allah ile içli dışlı o idi...

İşte bunları söyledim ki, bu yüksek mananın nüktesini öğrenesin de yüksek velayete eresin. Sence apaçık bilinsin ki, hakikatte yüce olan O'dur.

Ey efendi, benimle boşuna kavga etme. Bu böyledir. Hakikat budur ki, hepimiz bir zerreyiz, güneş odur. Biz hepimiz damlayız, deniz O'dur.

Ey Şems-i din! Mademki sen aşıksın, Mevlana için aşkta canını feda et ki, canın canana kavuşsun ve aşka ulaştırıcı kılavuz olasın.


{1} Çünkü Tanrı Kuran'da kendini Ali diye vasfediyor.


{2} "Tanrı Ali'yi her paygambere gizli gönderdi, benimle ise açık gönderdi"hadisi şerifinden alınmıştır.
* * *


''Ayine tuttum yüzüme,
Ali göründü gözüme,

Nazar eyledim özüme,
Ali göründü gözüme,

Adem Baba Havva ile,
Hem Allemel esma ile,

Çerhi felek sema ile,
Ali göründü gözüme,

Hazreti Nuh Neciyyullah,
Hem İbrahim Halillullah

Sina'da Kelimullah,
Ali göründü gözüme,

İsa'yı ruhullah oldur,
İki alemde Şah oldur

Müminlere penap oldur,
Ali göründü gözüme,

Ali evvel, Ali ahır,
Ali batın, Ali zahir,

Ali tayyib, Ali tahir,
Ali göründü gözüme,

Ali candır, Ali canan,
Ali dindir, Ali iman,

Ali Rahim, Ali rahman,
Ali göründü gözüme

Hilmi gedayi bir kemder,
Görür gözüm, dilim söyler,

Her nereye kılzam nazar,
Ali göründü gözüme.'

(* Hilmi Dede Baba)

* * *

(•=nokta=0=Noktayı Kübra Şah-ı Velayet Hazreti Ali Keremullahi Veche)



*not:Hz Ali velayeti yani insan-ı kamil olan mürşidi simgeler.ve Hilmi Dede Baba'nın mürşidinin ismi de Ali imiş..
ÂLİ yüce demektir.yani yücelere ait ilimdir ALİ olmak.yoksa isim ve beden olarak Ali her yerde vardır ve  onlar ALİLİKTEN ZERRE HABERSİZ ,NASİPSİZDİRLER. onlar, hz Ali'yi kendilerine perde yapıp; içlerindeki kan dökücü kavmiyetçi sahtekar imansızlığa, bilerek  hz.Ali'yi alet etmektedirler ve bu kişilerin ALİSEVERLİK le ,gerçek ALEVİLER olan TURUKÛ ÂLİYE ile hiç bir alakası da  yoktur..

Nur Cihan